SİYONİZM FELSEFESİNİN PRATİĞİ
Siyonizm felsefesini kısaca tanımlamakta fayda vardır. Gerçi hemen herkes bu habis anlayışla her gün filistinde yapılan zulüm ve cinayetlere sıkça şahid olduğundan bu pratikten yola çıkarak siyonizm’in felsefesini az çok anlayabilmektedir. Yine de kısaca açıklarsak Siyonizm’e göre; Nil’den Fırat’a kadar uzanan arz-ı mevud (vadedilen topraklar)’da “büyük İsrail” devleti kurulmalı, Yahudiler tanrının seçkin ve en üstün kavmi, diğer bütün kavimler sadece ve sadece yahudilere hizmet ve kölelik yapmak için yaratılmışlardır.
Teodor Herz, Yahudi kavminin üstünlüğü ideolojisine dayanan Filistin merkezli büyük israil fikrini ortaya attı. Çeşitli kongre ve konferanslar düzenledi. Hatta filistin topraklarını resmen büyük meblağlar ve Osmanlı devletinin dış borçlarının tamamen silinmesi karşılığında ikinci Abdulhamid’den istediler. Müsbet cevabı almamaları üzerine ticaret kamuflesiyle Filistin’e göçü başlattılar. 1914 yılına kadar Filistin’e göç edenlerin sayısı 12 bini bulmuş ve bunlar koloniler oluşturmuşlardı. Bu sadece Teodor Herz’in düşüncesi değildi. ABD ve Batılı ülkeler de, ancak yahudi kavmine bir yurt bulmaları durumunda onların şerlerinden kurtulabileceklerini anladıklarından ne pahasına olursa olsun bir yurt temin edeceklerdi. Yahudiler de kedilerine vadedilen toprakların Filistin toprağı olduğunu ve bu toprakları istediklerini her platformda dile getiriyorlardı. Bu görüş tam da ABD ve Batılı ülkelerin de işine geliyordu. Ortadoğuda aynı zamanda onlardan olan bir devlet kurulmuş ve onların sayesinde ortadoğunun kalbine yerleşeceklerdi. 1918’de ingilizler Filistini işgal ettikten sonra dünyanın her yerinden hızla Filistin’e bir Yahudi göçü başlatıldı. Amerika ve İngiltere’nin desteğinde sürdürülen bu göçlerle yüzbinlerce yabancı yahudi Filistine getirilip ingilizlerin himayesinde iskân ettirildi. ABD ve ingilizler tarafından bu Yahudiler örgütlendirildi, silahlı eğitime tabi tutularak silahlandırıldılar. 1920’de haganah adlı örgütü kurdular. Haganah ibranicede savunma anlamına gelir. Gene Filistin’deki Araplarla savaşmak için irgun zvei leumi, kısaca irgun adlı bir örgüt kuruldu.1940 yılında irgun`dan ayrılan avraham stern’in kurduğu lahome herut kısaca lehi`de araplar’a karşı kanlı terör eylemleri gerçekleştirdi. irgun ve lehi ’nin iki aktif teröristi, yıllar sonra tüm dünyanın tanıdıgı isimler haline geldi: menahem begin ve yitzhak shamir. İkisi de sırasıyla başbakan oldular.
Siyonizm anlayışına göre baş düşman Müslümanlar ve özellikle Müslüman Araplardır. Filistin toprakları onlarındır ve bu toprakları almak için her yola başvurmak onlar için meşrudur. Bu toprakların asıl sahiplerini sürmek için her türlü katliam, işgal ve terör uygulanmalıdır. Ne kadar Müslüman kanı akıtılırsa o kadar daha çok emellerine ulaşacaklar. İngilizlerin koruması altında kurdukları terör örgütleri vasıtasıyla Müslüman Arapların yerleşim yerlerine terör saldırıları başlattılar. Yüzlerce katliam gerçekleştirip binlerce Filistinliyi katlettiler. Estirdikleri terörden dolayı savunmasız Filistin halkı yerlerini yurtlarını terkedip kaçmak zorunda kalıyorlardı. Bu taktikleri sayesinde Filistin topraklarının büyük bir kısmını işgal ettiler. Bu terör örgütleri yeteri kadar toprak ve güç elde ettikten sonra ingilizler fiili işgali kaldırıp çekildiler. Hazırlıklı olan Siyonist terör örgütleri ABD ve ingilizlerden aldıkları silahlarla işgal ve katliamlarına hız vererek Filistin topraklarını işgal etmeye, şehir ve köyleri yakıp yıkmaya, büyük çaplı katliamlarla istedikleri bölgeleri temizlemeye başladılar. 1948 de İsrail devletini ilan ettiklerinde Birleşmiş Milletler de bu devleti resmen tanıdı. ABD ve İngiltere başta olmak üzere batılı devletlerin himayesinde Siyonistler terör, işgal ve katliamlarla sınırlarını genişlettiler. Siyonist işgalci İsrail bu felsefe ve bu pratik üzerine kurulmuştur. Hem anlayışı, hem pratiği, hem varlığı ve hem bütün hedefleri yukarıda izah edildği gibi terör, işgal, katliam, kan, yıkım, yahudi ırkının üstünlüğü ideolojisi temeli üzerindedir. 60-70 yıllık geçmişinde bundan başka bir şeye rastlamak mümkün değildir. İşgalci İsrail’in bu taktiklerine yüzlerce örnek vermek mümkündür. Burada Yıldönümü münasebetiyle Halil er Rahman Cami katliamını ele almak istiyoruz.
HALİL ER RAHMAN CAMİ KATLİAMI:
Bu cami Filistin’in El Halil kentindedir. İsmiyle müsemma olduğu gibi Hz. İbrahim tarafından ilk olarak inşa edildiği söylenir. Aynı zamanda Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakub (as) mezarlarının burada olduğu söylenir. 1967 savaşıyla bu şehir işgalci İsrail’in eline geçti. Bu şehrin kendilerine ait olduğunu iddia ederek işgalden hemen sonra şehir merkezinin ortasında bir yahudi yerleşim yeri kuruldu. Amerika ve Fransadan getirilen 500 yahudi buraya yerleştirildi. Bu 500 yerleşimciyi korumak için de 4000 asker yerleştirildi. Siyonistlerin birinci hedefi Halil Er Rahman Camisini sinagoga çevirmekti. Bu nedenle önce camiye gidip ibadet etmeye, daha sonra caminin içini kendi ibadetlerine göre düzenlemeye, yavaş yavaş Müslümanların ibadet saatlerini kısıtlamaya, ondan sonra Müslümanların namazları esnasında çalgı alatleri çalmaya ve gürültü çıkarmaya başladılar ve nihayet bir katliamla camiyi tamamen ele geçirmeyi hedeflediler.
15 Ramazan 1414 yani 25 Şubat 1994 Cuma sabahı Müslümanların sabah namazını eda etmek için toplandıkları bu camide siyonist caniler siyonist hedefleri doğrultusunda yine bir katliama imza attılar. Maksatları, bu mukaddes haremi ele geçirmek ve sinagoga dönüştürmekti. Olayın yapılış şekline bakıldığında tamamen daha önce planlanmış ve İsrail güvenlik güçlerinin bilgisi, onayı ve kontrollerinde yapıldığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Olayı bizzat yaşayan görgü tanıklarının anlattıklarına göre; normal vakitlerde caminin önünde yaklaşık 10 asker ve iç kapının yanında da 7 asker bulunuyorken olay günü sadece dış kapıda 7-8 asker bulunuyordu. İç kapıda ise o gün asker yoktu. Anlaşıldığı kadarıyla saldırganın eylemini rahatlıkla yapabilmesi için kolaylık sağlanmıştı.
Siyonist zihniyetin tipik bir ürünü olan, Amerika doğumlu, aşırı Siyonist Kach terör örgütünün bir mensubu olan Barush Goldstien adlı doktor İsrail ordusunda yedek subay olarak görev yapmıştır. Olay günü askeri elbiselerle yanına bir arkadaşını da alarak silahlarıyla camiye girip bir sütunun arkasına siper alarak hüşu ile rablerine ibadet eden Müslümanlara secdede iken yağmur gibi mermi yağdırdı. Jarjörü her boşaldığında boş silahı arkadaşına verip dolu silahı alarak aralıksız mermi yağdırıyordu. Siyonist cani böylece aralıksız sekiz jarjör boşalttı. Bu esnada Müslüman iki genç her şeye rağmen saldırgana hamle yapıp onu öldürdüler. Bu iki genç hamle esnasında aldıkları kurşun yaralarından, daha sonra şehid oldular. Katliam esnasında dışarıya çıkmak isteyen cemaatin üzerine askerler tarafından kapılar kapatılarak çıkmaları engellendi. Ayrıca caminin içine göz yaşartığı bombalar atarak daha çok Müslümanın şehid olmasına sebep oldular. Bununla yetinilmeyip hastanelere kaldırılmak istenen yaralılara, kan vermeye gelenlere ve olayı duyup olay yerine gelmeye çalışan Müslüman halkın üzerine İsrail askerleri tarafından ateş açılarak bu esnada da birçok Müslümanı şehid edip birçoğunu da yaraladılar. Bu katliamda 67 Müslüman şehid oldu ve 300’e yakın Müslüman yaralandı.
Nasyonalist felsefelerini terör ve her türlü gayri meşru ve gayri insani yöntemlerle hakim kılmaya çalışan Siyonistler ne yazık ki, medeni(!) dünya tarafından desteklenmekte; bu terör karşısında vatanlarını ve insani haklarını savunanlar terörle itham edilmektedir. Göz göre göre ve adeta insanlıkla alay edilircesine bu pişkince tavırlar hiçbir utanç duyulmadan sergilenmeye devam edilmektedir. Ama artık, bu küstahça yöntem ve tavırların bir geçerlilikleri kalmamıştır. Bu tavır ve yöntemler mazlum Filistin halkını daha da uyandırmakta, din ve vatanları için daha çok harekete geçirmekte ve direniş ruhunu daha bir aşkla canlandırmaktadır. Allah’ın izniyle özgür Filistin’in zaferi yakındır.
Selam ve dua ile…
M. Zeki GÜNEY |