“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir cemaat bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır” (Ali İmran 104) diye emir buyurmaktadır. Bu ilahi emirden anlaşılıyor ki, hem bir cemaatin bulunması gerekir hem de bu cemaatin hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir vazifeyi ifa etmesi gerekir. Yine bu ilahi fermandan anlaşılıyor ki, biz Müslümanlar bu ilahi emir ve talimatları yerine getirmekle mükellefiz.
Yüce Rabbimiz biz Müslümanları toplu olarak vasıflandırırken;
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız” (Ali İmran 110) diye buyurmaktadır. Buradan hem Müslümanların mükellefiyetini hem de cemaat olarak misyonunu; “insanların iyiliği için çalışan, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden ve Allaha inanan” şeklinde açıklayabiliriz.
Bunun yol, yöntem ve metodu ise, Rasulullah (sav) tarafından pratize edilen Nebevi Hareket Metodu’dur.
Hizbullahi hareketin ortaya çıkışına, kullandığı argümanlara ve yaptığı faaliyetlere baktığımızda, objektif ve tarafsız bir şekilde rahatlıkla söyleyebiliriz ki; bu güne kadar hep hayra çağıran, gücü nisbetinde iyiliği emredip kötülükten men eden ve insanların iyiliğini isteyen bir cemaat olmuştur. Bu cemaat, çok büyük badirelerden geçmiş, büyük sorunlarla karşılaşmış, hareketleri kökten sarsacak ve yok edecek saldırılara maruz kalmış ama buna rağmen vasıflarını yitirmemiş, misyonundan sapmamış ve sırat-ı müstakim olan istikametinden şaşmamıştır. Hizbullahi cemaate farklı anlamlar ve misyonlar yükleyenler, bunu tamamen zandan, moda haline gelmiş mesnetsiz yorumlama hastalığından, önyargılı menfi bakışlardan ve hareketi tanımamaktan dolayı yapıyorlar.
Hareketin Metodu; Nebevi Hareket Metodudur. Davet ve tebliğ ekseninde hareket eder. Hayra çağırma hizmetinde kimseye baskı uygulamaz, kimseyi zorla saflarına katmaz, düşüncesini dayatmaz ve şiddet uygulamaz.
Bu hareket, insanların iyiliği için, hayra çağırma gibi güzel ve âli bir hizmet için cemaatleşen ve böylece yüce Allah'ın emrini yerine getirme gayretinde olan bir harekettir. İlahi emir gereği bir araya gelip güç oluşturan bir cemaattir.
Hizbullahi Hareket, yıllarca cami minberlerinden insanlara haram ve helaller anlatılmasına rağmen her geçen gün helallerin azalıp haramların çoğalma sebebinin yüce rabbimizin ayeti kerimede geçen vasıflara sahip bir cemaatin olmayışından dolayı olduğunu anlayarak cemaatleşen bir harekettir.
Bu hareketin asıl vazifesi; insanların iyiliği için çalışmak, hayra çağırmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktır. Bu vazifeyi yüce Rabbimiz yüklemekte ve bu vazifeyi yerine getirmeyi emretmektedir. Böyle bir emirle bu vazife icra edilirken birilerinin her ne adına olursa olsun karşı çıkıp engel olması, yolunu kesip hareketi ifsat etmesi kabul edilemez. Çünkü bu vazife kutsaldır, insanların faydasınadır. Onları karanlıktan, zulumattan, zulümden, fesattan, fuhuşattan, cehaletten… ve her türlü kötülükten korumaktadır, temizlemektedir, arındırmaktadır…. Böyle bir hareketin engellenmesi nasıl kabul edilebilir. Eğer bu hareketten kuvvete başvurma sadır olmuşsa bunun için sadır olmuştur. Nebevi metotta, insanlara davet, tebliğ, iyiliği emredip kötülükten sakındırma ve hayra çağırma hizmetlerinin önü tıkatıldığı, engellendiği ve ulaşma yolları kapatıldığı zaman kuvvete başvurulmuştur. Çünkü bu hizmetlerin sürdürülmesi Allah’ın emri ve insanlara ulaştırılması onların görevidir, dolayısıyla da hakkıdır. Kimsenin bu hakkı engelleme yetkisi yoktur. Kötü hizmetlerin engellenme yetkisi her insanda vardır. Ama hayırlı hizmetlerin engellenme yetkisi hiç kimsede yoktur. Bu insanların yaratılış gayesine aykırıdır.
Hizbullahi Hareket, “Hayra çağırma, iyiliği emredip kötülükten sakındırma” vazifesine niçin ihtiyaç duydu? Memleketimizin ortam ve şartları bunu gerektiriyor muydu? Bunu da inşallah bir sonraki yazıda ele alacağız.
Bu arada sitemizde hadis alanında yazmaya başlayan ve aramıza katılan değerli dostumuz Kerim Yararlı’ya hoş geldin diyor ve hayırlı çalışmalarında yüce rabbimden muvaffakiyetler diliyorum.
Selam ve dua ile…
M. ZEKİ GÜNEY