Son bir aydır CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle gerçekleşen tahliyelerle beraber kamuoyunda Hizbullah hareketi gündeme oturtularak yoğun bir tartışma süreci ya-şanmaktadır. Bu süreçte çok insafsızca değerlendirme ve yorumlamalarla beraber mesnetsiz ve bir o kadar da tutarsız, çelişkili, yalan-yanlış, saptırma ve düşmanlık saçan tavır ve tutumlara şahit olduk. Böylece bir vakıanın özellikle medya maharetiyle nasıl saptırılarak bambaşka bir şekle dönüştürüldüğünü de bir kez daha görmüş olduk. Her şey açık ve ortada iken vakıayı bulandırarak ve aslından saptırarak birilerinin siyasi çıkar sağlamaya çalışması, birilerinin kin ve düşmanlıklarını saçması ve birilerinin de oluşan bu durumdan dolayı bir nevi kendilerini aklamak için zulüm ve zorbalığa başvurması çirkin ve bir o kadar da yanlıştır. CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesi, Hizbullahi Müslümanların istifade etme-mesi için iki kez ertelendi. Ertelenmekle kalmadı öyle bir şekilde yorumlandı ki, yorumlayan-ların dışında kimse buna inanamadı. Şüphesiz ki eğer Hizbullahi Müslümanlar olmasaydı, karar mercileri kendilerini yırtsalardı dahi süreyi 6 yıldan yukarıya çekemeyecekleri gibi Ergenekon sanıklarının salıverilmesi için bunu çok daha aşağıya çekeceklerdi. Yargılamanın on yıl devam etmesi ise; Hizbullahi Müslümanlara eziyet ve işkenceden başka bir maksat taşımamaktaydı. Yargının, adli tıbbın ve özellikle yüksek yargının İslam ve Müslümanlar söz konusu olunca nasıl düşmanca ve insafsızca hareket ettiklerini dünya alem biliyor. AKP’nin de Hizbullahi camiayla bir ilişki ve işbirliği içerisinde olduğunu söylemek insafsızlıktır. Nitekim gerek geçen yerel seçimler olsun gerekse referandumda olsun Hizbullahi camia kendi tavrını açıkça ortaya koymuştur. Derin devlet ve onun uzantılarına gelince; Hizbullahi hareket ile bu güçler arasında 90’dan sonra derinden derine verilen mücadelede yaşananlar ortadadır. Hizbullahi hareket, bu süreçte hem büyük bedeller ödemiş hem de ödetmiştir. Hal böyleyken yapılan tahliyelere başka anlamlar yüklemek abesle iştigal olduğu gibi bu tür yorumları yapanların da feraset ve basiretten yoksun olduklarını göstermektedir. Şöyleki; eğer AKP bunları tahliye etmişse,- ki, böyle bir güç ve yetkiye sahip değildir- bu onun aleyhinedir. Çünkü hem derin güçler, hem yargı hem siyasi muhalifleri hem de kendi milliyetçi tabanına karşı böyle bir seçim arifesinde zor duruma düşer ve bundan kaybeder. Ayrıca Hizbullahi camianın özellikle Kürdistan’da siyasi ağırlığını koyması demek siyasi par-tilerin güç kaybetmesi demektir. Son günlerde Hizbullahi camiaya karşı yapılan operasyon ve tutuklamalar böyle bir şüpheyi izale etmeye yöneliktir. Hiçbir suç unsuru ortada yokken bu operasyon ve tutuklamaları başka bir şekilde izah etmek mümkün değildir. Yapılan tahliyeleri, bölgede çatışma ortamı ve kaos yaratmaya, PKK/BDP etkinliğini kırmaya yönelik derin ellerin bir girişimidir yorumuna gelince; bu tamamıyla asılsız ve tutarsız bir hezeyandır. Çünkü 10-20 kişinin bırakılmasıyla ne Hizbullah cemaati güçlenir ne de tutuklanmalarıyla güç kaybeder. Hizbullahi camianın güç ve etkinliği üzerine böylesi yorumlar yapmak, yorum sahiplerinin basitliğini ve gerçeği görmek istemediklerini gösterir. Bunların devri geçti artık, gerçeği görme zamanıdır. Yıllarca PKK ve onun uzantıları Hizbullahi hareketi karaladılar, iftira attılar, çamur attılar, etmedik itham ve iftira bırakmadılar, baskı, sindirme, katliam, ambargo, tecrid ve daha nice yönteme başvurdular. Neticesi ne oldu? Hizbullah bitti mi? Zarar eden kendileri oldu. Hakeza devlet bütün derin güçleri, güvenlik ve istihbarat birimleriyle yıllarca her türlü gayri hukuki ve gayri insani yol ve yöntemlere başvurarak, kaçırma, yargısız infaz etme, aylarca işkencelere tabi tutma, ajan, muhbir ve işbir-likçileri vasıtasıyla saptırma ve bozma için her türlü yönteme başvurma, Hizbullah cemaatinin merkezine darbe indirme, rehberini şehid etme, onbinlerce Müslümanı işkencehanelerden ge-çirme, zindanları doldurma, Tantan, Orakoğlu gibi sahte kabadayıların; bitirdik, yok ettik, belini kırdık gibi açıklama üstüne açıklama yapmaları, tesirini kırmak için iftira kampanyalarını kanaldan kanala taşımaları, neyi değiştirdi? Hizbullah’ı bitirdi mi? Medyanın aylarca gazete manşetlerinden ve televizyon ekranlarından kan damlatmaları, mezar evler, domuz bağları ve dezenformasyona yönelik yaptığı haber ve programlar neyi değiştirdi? Hizbullah’ın etkinliğini yok etti mi? Gerçekten denildiği gibi olsaydı şimdi Hizbullah’ın esamesinin bile kalmaması gerekirdi. Onun için artık bunlar fayda etmez. Dikkat edilirse Hizbullah’ın değişmesi gerektiğini, özeleştiri vermesi gerektiğini söyleyenler de bunlardır. Peki bunu yapanlar yaptıklarından vaz mı geçecekler? Hayır. Acaba kimin değişmesi veya özeleştiri yapması gerekir!? Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler. Selam ve dua ile… M. Zeki GÜNEY |