Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

ŞİİLİK VE SÜNNİ İHTİLAFI ÜZERİNE / M. ZEKİ GÜNEY

Hz. Peygamber (S.A.V.)' ın nesli Hz. Ali (R.A.)' dan devam etmiştir. "De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir." Şûrâ Sûresi, 42:2. Bu ayetin muktezası gereği Hz. Peygamberin Hz. Ali (R.A.)' nın faziletliliği ile ilgili bir çok hadisi vardır. "Ben kimin efendisiysem, Ali de onun efendisidir." Tirmizî, Menâkıb: 19; İbni Mâce. Yine Hz. Hasan ve Hz. Hüseyn ile ilgili de bu babdan hadisler mevcuttur. Rasulullah (S.A.V.) istikbalde ümmetinin sünnetine sarılması ve selameti için Ehli beytinin mihver edinilmesini arzulamıştır. Hz. Ali ve onun ehlibeytinin bu yönleri Rasulullaha müteveccihtirler. Rasulullah (S.A.V.)' den sonra ilk 3 raşid halife döneminde dahi hilafetin Hz. Ali (R.A.)' nin hakkı olduğunu savunanlar vardı. Ancak Hz. Ali de kendilerine biat ettiğinden bu düşünceye sahip olanlar seslerini etmemişlerdir. Hz. Osman (R.A.)' dan sonra Hz. Ali ye biat edilmiştir. Ümmetin meşru halifesi seçilmiştir. Ancak Muaviye ona karşı çıkarak isyan etmiştir. Yine başka güruhların kışkırtmasıyla Hz. Aişe de alet edilerek baş kaldırılar yapılmıştır. Hz. Ali (R.A.)' de ümmetin selameti ve Rasulullah’ın yolunun değiştirilmemesi için mücadele etmiş ve taviz vermemiştir. Hilafetin saltanata dönüşmemesi için mücadeleden geri kalmamıştır. Hz. Ali nin şehadetinden sonra hilafet saltanata dönüşmüş ve yavaş yavaş din saltanatın egemenliği altına girmiştir. Dinin devlete müdahale etmediği ancak devletin dine pervasızca müdahale ettiği (laiklik) bir döneme girilmiştir. Kendilerine muhalif gördükleri ehli beyte, ihtirasları sebebiyle zalimce ve gaddarca saldırıp kılıçtan geçirmişlerdir. Onlara yapmadıkları zulmü bırakmamışlardır. Bununla yetinmeyip İslam’ın mukaddesatları çiğnenerek hutbelerde ehli beyte lanetler okumuşlardır. Bu zulümleri karşısında ehlibeyt imamları boyun eğmemişler ve İslam’ın izzeti için onlarla mücadeleye devam etmişlerdir. Başta sadece velayet nazarıyla Ehlibeyte bağlı olan taraftarları, yapılan bu zulümler karşısında ehlibeyt tarafını tutmayanlara karşı ifrat derecesinde tepki göstermeye başlamışlardır.

Özünden sapan Müslümanların yönetimi, gün geçtikçe saltanatın gerektirdiği ihtirasların kurbanı olmuştur. Asabiyet ve milliyetçilik damarları da kabarmıştır. Buna mukabil Arap olmayanlar da ve özellikle savaşla ve kılıç zoruyla İslam’a girmiş İranlılar da milliyetçiliklerinden dolayı yönetim karşıtlarıyla birlik oluşturma yoluna gitmişlerdir. Ehlibeyt (Şiiliğe) taraftarlığına siyasi maksatlar ve çıkarlar da dahil olmuştur. Emevi ve Abbasi zulmü karşısında ehlibeyt mensupları da sürekli Araplardan gördükleri ihanetler nedeniyle Arap olmayanlara özellikle de İranlılara yönelip teveccüh göstermişlerdir.

Bu dönemde gerek Emeviler ve gerekse akabinde Abbasiler bir taraftan fütuhatlarla İslam topraklarına ülkeler katarken diğer taraftan kendi isteklerine göre bir din oluşturmaya çalışmışlar ve dinde tahribatlar yapmışlardır. Dönemin müfessirleri, muhaddisleri, tarihçileri kısaca tüm ilim erbablarına türlü türlü dayatmalar yapılmış ve boyun eğmeyenlere her türlü zulüm reva görülmüştür. Bu dönemde belamlar da türetilmiş, özellikle ehlibeyte karşı kullanılmışlardır. Buna mukabil ehlibeyt taraftarları arasında da çeşitli maksatlar güdenler, fark gözetmeksizin kendileri dışındakileri bu zalim sulta’nın taraftarları görüp özdeşleştirme yoluna gitmişlerdir. Böylece gün geçtikçe aradaki mesafe açılmış ve bir daha da yakınlaşma mümkün olmamıştır. Aradaki ihtilaflar gün geçtikçe çeşitlilik arzetmeye ve çoğalmaya devam etmiştir. Gerek akidevi gerek fıkhi ve gerekse ameli yönden ihtilaflar gün geçtikçe çoğalmıştır. İhtilafların ayrıntılarına girmek maksadımızla bağdaşmadığından sarfı nazar ediyoruz.

Bu arada Şiiler arasında da muhtelif fırkalar türeyip değişik akide ve inançlar doğrultusunda etkin olmaya çalışmışlardır. Abbasilerin son dönemlerinde Şiiler genel olarak nüfuz sahibi olmuşlar, devlet ve devletçikler kurmaya başlamışlardır. Nüfuz ve hakimiyet elde ettikten sonra adeta tarihten gelen birikmiş hınçlarını dışarıya vurup taassuplarını daha da güçlendirmişlerdir. Şiilik, iktidarı elde tutma aracına dönüşmüştür.

Daha sonra Selçuklular ve Osmanlılar dönemleri gelmektedir. Anadolu Selçukluları ve Osmanlıların daima İranlılarla rekabetleri devam etmiş, aralarında savaşlar eksik olmamıştır. İki tarafın nüfuz savaşlarında yine en etkin araç mezhep taassupçuluğunu körüklemek olmuştur. Şiilik ve Sünnilik yüzyıllar boyu iktidar kavgalarının, ülkeler arasındaki rekabetin en etkin aracı olmuştur.

Daha sonra Osmanlı imparatorluğunu zayıflatıp dağıtmak için Batılı devletler tarafından özellikle Ortadoğu’da bu etkili araç kullanılmıştır. Bununla da yetinmeyip Vehhabilik akımının güçlenmesine de yardımcı olmuşlardır.

Nihayet batılı ülkelerin içeriden ve dışarıdan yaptıkları misyonerlik faaliyetleriyle ve direkt yada dolaylı olarak yaptıkları müdahalelerle İslam topraklarını bölüp parçalayarak kendi egemenlikleri altına almayı başarmışlardır. Sonra daha kârlı ve şeytani bir yöntem kullanarak kendi kuklaları tarafından idare edilmek üzere devletçikler kurdurup kendi sefahatlerine çekilmişlerdir.

İslam için yeniden tecdit hareketlerinin ortaya çıkmasıyla batılı güçler yine en etkin gördükleri mezhep taassupçuluğunu kullanarak İslam topraklarında Müslüman’ı Müslüman’a kırdırma politikasıyla direkt yada dolaylı olarak ipleri ellerine almışlardır. Günümüzde Afganistan da, Pakistan da ve son olarak ta Irakta bu çatışmayı körüklemektedirler.

Şiilik-Sünnilik ihtilafının özetle tarihçesini verdikten sonra bu tarihçe ışığında şu saptamalarda bulunabiliriz.

-Hz. Ali (R.A.) döneminde makam ve saltanat sevdalıları İslam hilafetine karşı başkaldırıp isyan etmişlerdir. Hz. Ali (R.A.)' nin şehadetinden sonra İslam devletinde iktidar, layık olanların ellerinden zorla alınarak gasp edilmiş ve ehil olmayanların tahakkümüne geçmiştir. İslam idare sistemi olan “Hilafet” “saltanata” tebdil ettirilmiştir. O güne kadar İslam’ın hizmetinde olan iktidar, artık İslam’ı hizmetine alan iktidar şekline dönüştürülmüştür.

-Allah'ın övgüsüne mazhar, Rasulullah sevgisinin vesilesi olan Rasulullah (sav)' ın ehli beyti kılıçtan geçirilerek hunharca katledilmiştir. Makam ve saltanat hırsına, her türlü zulme maruz bırakılmışlardır. İslam ümmetinin kalbinde kıyamete kadar sızlayacak yaralar açılmıştır.

-Hz. Ali (R.A.) ve onun nesli, Rasulullah (sav)' ın ehli beytini temsil ettiklerinden tabii bir taraftarlık ve sevgi kazanmışlardır. Bu muhabbetten gelen taraftarlık zamanla siyasi bir oluşuma dönüşmüştür.

-Arap milliyetçiliğine karşı Arap olmayanların milliyetçilikleri de ortaya çıkmış, yönetime karşı muhalefette ehlibeyt ile ittifak oluşturulmuştur. Milliyetçiliklerinden dolayı iktidara muhalif olanlar çoğunlukla Şiilik kisvesiyle taraftar bulmaya ve emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır.

-Emeviler ve Abbasiler iktidarlarını korumak için ilim erbaplarına ve fakihlere baskı ve dayatmada bulunup kendi emelleri doğrultusunda İslam’a bir şekil vermeye çalışmışlardır. Her ne kadar ehli sünnet fakihlerinin boyun eğmediklerini, hakikatleri ve gerçekleri mota mot naklettiklerini iddia etsek de İslam kültür külliyatının Emevilerin ve Abbasilerin etkisinde kalmadığını ya da etkilenmediğini söylememiz mümkün değildir. Bunun tersini iddia etmek ise gerçekçi olamaz. Aynı şekilde şia alimlerinin ve kültür külliyatının Emevi ve Abbasi zulmünden dolayı mutedil çizgilerini muhafaza etmedikleri ve kendileri dışında kalanlara karşı ifrat derecesinde aşırıya gittiği de bir gerçektir.

-Her iki tarafta da çok sayıda mezhep ve meşrepler türemiş, bunların mutedil ve hak üzere olanları olduğu gibi aşırı ve uç noktalarda yer alıp haktan uzak hatta sapkın ve batıl olanları da az değildir. Üzüntü verici durum ise her iki tarafın bu farklılığı, ayrımı ve tasnifi göz önüne almadan birbirlerine karşı bütünü kapsayıcı bir tavır ve üslup içerisinde olup batıl ve sapkın olanların görüş ve inançlarıyla hak ve adil olanları da itham etmeleri ve böylece ifrat derecesinde bir taassup içerisine girmeleridir.

-Aşırı taassup ve önyargıdan dolayı birbirlerini anlamama veya yanlış anlama gibi bir kısır döngü mevcuttur. Ehli Sünnet hakiki bir ehlibeyt taraftarı iken ve ehli sünnet tarikleri Hz. Ali (R.A.)' yi Şah ı Velayet ittihaz ederken; Hz. Ali ve Muaviye ihtilafında, ondan sonra Hz. Hasan, Hz. Hüseyn ve varisleri ile Yezid ve varisleri arasındaki ihtilaflarda Ehli beyti haklı görüp onu destekledikleri halde, Şiiler tarafından bu gerçekler görülmemekte anlamsızca Yezid taraftarlığıyla itham edilip özdeşleştirilmektedirler. Buna benzer anlamsız ve dayanaksız iddialarla hareket edilmektedir. Ehli sünnet de aynı şekilde mesnetsizce yada sapkın bazı mezhep ve meşreplerin iddialarından yola çıkarak genelleme yaparak insafsızca saldırmakta ve körü körüne bir tavır içerisinde bulunmaktadır.

-Görüldüğü gibi tarih boyunca Şiilik ve Sünnilik Sultanların, Şahların, ve Padişahların iktidara gelme yada iktidarlarını kuvvetlendirme aracı olarak kullanılmış ve körüklenmiştir.

- Asr ı Saadet ve Raşid Halifeler dönemi dışında bir tek Ömer bin Abdulaziz iktidarında gerçek İslami bir yönetim oluşturulmuştur. Ömer bin Abdulaziz dönemi kısa süreli olmuş, ondan sonra da tarihte katışıksız İslami bir yönetimin oluşturulduğuna rastlayamıyoruz. Her ne kadar İslami fütuhatlar yapılmış ise de bunlar sultanlar, Şahlar ve Padişahlar yönetiminde yapılmıştır. Bu nedenle diyoruz ki Şiilik-Sünnnilik ihtilafının bu güne kadar devam ettirilmesindeki gerçek nedenler -her ne kadar ilk başlarda ehlibeyt sevgisi gibi musumane bir gaye ile başlamışsa da- Allah rızası ve İslam’ın hakimiyeti değil; sultanların, Şahların ve Padişahların iktidar ve nüfuz kazanma gayretleri ve bu meseleyi kendi emellerine alet etmeleridir.

Bu tespitlerden çıkardığımız sonuç; bu mesele, siyasi ve ekonomik çıkarlar için kullanılan bir araç olmuştur. Günümüzde bundan istifade edenler; ne Sünni ne de Şii olup sadece İslam düşmanlarıdır. Mademki gerçekler bunu gösteriyor, o zaman diyoruz ki Allah'ın bizim için belirlediği misyonu yerine getirebilmemiz için vasat bir örneklik teşkil etmeliyiz. Ne pahasına olursa olsun İslam düşmanlarının çıkarlarına hizmet edeceğinden asla böyle bir ihtilafın içerisine girmeyiz. Girenlerin de masum bir niyetle girdiklerine inanmayız. Anlayışımız bu tür meselelerde; vasat bir yol izleyerek örnek olmaktır. Şehid Rehber’in dediği gibi “bizim için bütün hak mezhep ve meşrepler birdir.” Çünkü gerçek şudur: Ehli Sünnet kadar Hz. Ali (R.A.)' ve ehli beyti seven ve onlara taraftar olan ve onları Şah ı Velayet bilen ve onların Şiası(taraftarı) olan yoktur; yine Hz. Ali (R.A.), ehlibeyti ve gerçek şiası kadar Ehl i Sünnet olan yoktur. Çünkü onlar sünnetin asıl kaynağıdırlar.

Allah hepimizi hem gerçek ehli sünnet hem de ehlibeyt şiası yapsın ve bu yolda sabit kadem   kılsın, Müslümanlar arasındaki bu ihtilafı kaldırsın ve küfre karşı vahdetlerini sağlasın. Amin. Selam ve dua ile…                  M. Zeki Güney

Diger Basliklar
   YAPILAN TAHLİYELER ÜZERİNE BİR TAHLİL
   BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNE OYNANAN OYUNLAR
   SUSA CAMİ KATLİAMI MİZANINDA HİZBULLAH VE PKK
   İSTİKRARSIZLIK VE ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN BESLENENLER VE..
   KUTLU DOĞUM ETKİNLİKLERİNE NE GEREK VAR!
   MEKKE'DE KANLI CUMA
   SUSA CAMİ KATLİAMI
   KIYAMLAR VE KATLİAMLAR : MUTKİ İSYANI
   HALEPÇE KATLİAMI
   KIYAMLAR VE KATLİAMLAR : HALİL-ER RAHMAN CAMİ KATLİAMI
   KIYAMLAR VE KATLİAMLAR : HAMA KATLİAMI
   ŞEYX SAİD KIYAMI -2
   ŞEYX SAİD KIYAMI -1
   FURKAN SAVAŞININ GALİBİ HAMAS
   ALLAH LANET ETSİN
   DEĞİŞİM VE YENİLENME ÜZERİNE
   HİZBULLAHİ HAREKETİN MİSYONU
   YOZLAŞTIRMA FAALİYETLERİ, İNTİHAR VAKALARI VE BATMAN
   HİZBULLAHİ HAREKET VE DIŞINDAKİ ÖRGÜT, GRUP VE OLUŞUMLAR
   TASAVVUF VE TARİKATLAR ÜZERİNE
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git