Bınavê Xuda BOP’un hedef ve amaçları konusuna devam ediyoruz. 6- Özellikle Ortadoğu’nun hemen hemen tümünde kabul gören ve benimsenen, kapsamlı bir dünya görüşü olarak Emperyalizmin Sömürgecilik döneminde olduğu gibi günümüz Kapitalizminin öngördüğü “Yeni Dünya Düzeni”ne meydan okuyan ve karşı çıkan İslam’ın anlayış ve düşünce olarak dönüştürülmesi; özellikle son yıllarda yükselişe geçen İslami uyanış ve hareketleri bertaraf edip İslam coğrafyasında alternatif güç olmaktan çıkarılması Amerika’nın bölge petrolleri üzerindeki nüfuzunu garantiye almak ve yükselen uyanışı dizginlemek amacıyla ortaya attığı ‘Büyük Orta Doğu Proje’si’ düşüncelerinden biri de; “ılımlı İslâm”dır. ABD yönetimlerine ve CIA’ya stratejik AR-GE hizmeti veren “RAND Cooperation” adlı bir düşünce (think-tank) kuruluşu tarafından, “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler” başlıklı 88 sayfalık kapsamlı bir rapor hazırlanarak Bush yönetimine sunuldu. “İslam ve Müslümanlar, Batı demokrasisi değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirilemezse, medeniyetler çatışması olasılığının yüksek olduğu” tezinden yola çıkılan bu raporda, İslam coğrafyasının nasıl denetim altına alınacağına dair bir strateji öneriliyordu. Raporda dünya Müslümanları; köktendinciler, gelenekçiler, modernler (ılımlı İslam) ve laikler olmak üzere dört gruba ayrılmıştı. Bu grupların; insan hakları, demokrasi, özgürlükler, kadın hakları, ceza hukuku, eğitim, dinde reform ve Batı dünyasına karşı tavırları gibi konular dahil, günümüz İslam dünyasında tartışmalı olan temel konulara bakış açıları analiz edilerek aşağıdaki sonuçlara varılmıştı (özetle): • Köktendinciler: İslam’ın şiddetten kaçınmayan, yayılmacı ve saldırgan yorumunun temsilcileridirler. Demokratik değerleri ve Batı kültürünü reddederler. Batı’ya, özellikle ABD’ye, düşmanlık hisleri beslemektedirler. Katı İslam yasa ve ahlak değerlerini uygulayacak otoriter bir devlet yönetiminden yanadırlar. Geçici taktik düşünceler hariç, bu grubu desteklemek bir seçenek olamaz. • Gelenekçiler: İslam dininin kurallarına sadakatle bağlı olmakla birlikte, saldırgan ve şiddet yanlısı değildirler. Köktendincilere kıyasla daha ılımlı görüş taşırlarsa da, çağdaş demokrasileri ve Batı değerlerini gönülden kucakladıkları söylenemez. Bu gurup da, demokratik İslam’ın örneği ve geçiş vasıtası olmak için uygun düşmez. Bu grupla ilişkilerde, barışçı bir görüntü vermek en iyisidir. • Modernistler (Ilımlı İslam): İslam’ın günümüzdeki katı anlayış ve uygulamalarında kapsamlı değişiklik yapılması konusunda eylemli bir arayış içerisindedirler. Hz. Muhammed dönemindeki uygulamaları değişmez esas olarak kabul etmekle birlikte, o günlere ait sosyal ve tarihi koşulların bugün artık geçerli olmadığının da farkındadırlar. Temel değerleri; bireysel vicdanın üstünlüğünün yanı sıra, eşitlik ve özgürlüğe dayalı toplum anlayışıdır. Bu değerler çağdaş demokratik esaslarla bağdaşmaktadır. İslamdünyasının, küreselleşmenin bir parçası olmasını da arzu ederler. Bu nedenlerle ılımlı İslam, demokratik İslam’ın örneği ve esas vasıtası olmak için en uygun olanıdır. İslamcı gurupların genel karakteri birer birer incelendikten sonra Raporda, Amerika’nın İslam’ı kontrol altına alması için neler yapması gerektiği maddeler halinde özetle şöyle sıralanmıştır: • Önce ılımlı İslam’ı destekle. Bu kapsamda; özellikle mali destek sağla, liderlik modeli oluştur ve bu modele uygun liderler yarat. • Gelenekçilerin kusurlarını eleştir, ancak onları kökten-dincilere karşı destekle. • Köktendincilerle mücadele et. Bu kapsamda; yasadışı faaliyetlerini açığa çıkar, yaptıkları şiddet eylemlerinin olumsuz sonuçlarını gündeme taşı, kahramanlaştırılmalarını önle. (19) DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ABD, Büyük Ortadoğu Projesi adını verdiği diplomatik haçlı seferinde insanlara hoş gelebilecek kavramlardan yararlanmaya böylece kendi çirkin imajını değiştirmeye çalışıyor. Bu amaçla özgürlük, demokrasi, reform gibi kavramlara sarılıyor. Arap dünyasına yönelik medyatik saldırı için kurduğu televizyon kanalını al-Hurra (Özgür Kanal) olarak adlandırması da bu yüzdendir. Çünkü ABD bu projeyi, yönetimlerden ziyade halklara kabul ettirme çabası içinde olduğu, yönetimlerde ise demokrasi ve özgürlük tabanlı ciddi reformlar gerçekleştirme arzusu taşıdığı intibaı vermek istiyor. Ancak ABD, bu projeyi hayata geçirmede ciddi sıkıntılarla karşı karşıya gelecek ve büyük ihtimalle başarılı olamayacaktır. Çünkü proje temel felsefe itibariyle özellikle "Ortadoğu" olarak kabul edilen Arap dünyasındaki mevcut yönetimleri karşısına almaktadır. Söz konusu yönetimlerin projeye tepki göstermeleri bu yüzdendir. Bu durumda projenin onlara rağmen hayata geçirilmesi gerekir. ABD'nin bunun için yararlanabileceği iki unsur olabilir: Kendi gücü ve halklardan gelecek destek. Halklar her ne kadar başlarındaki yönetimlerden memnun olmasalar da bu yönetimlere karşı ABD ile işbirliğine ve Afganistan'da, Irak'ta Moğollar gibi kan döken, yıkım gerçekleştiren Amerika'nın dayatacağı değişime sıcak bakmamaktadırlar. ABD'nin sürekli abartılan kendi gücü ise dayatma etkisini yavaş yavaş kaybetmektedir. Söz konusu plan basına sızar sızmaz, özellikle Arap müttefiklerden gelen (ABD’nin amaçlarına ulaşmak için bölgeye dayatmalarda bulunacağı şeklindeki) itirazlarla karşılaştı. Bunun üzerine BOP geri çekildi ve gözden geçirilerek bu defa “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi ile Ortak bir Gelecek ve İlerleme için Ortaklık” inisiyatifi adı altında toplanan G-8 Zirvesi’ne sunuldu; çeşitli değişiklikler yapıldıktan sonra kabul edildi. Kısaca “Geniş Ortadoğu Planı”, GOP’un BOP’tan farkı şu noktalarda toplanabilir: Yeni metinde “değişimin dışarıdan dayatılamayacağı” belirtildi; diyalog ve danışmanın öneminin altı çizildi. Filistin sorununun çözülmesi gereği ve Irak’ta BM’nin oynaması gereken rol vurgulandı. Ve plan, teröre karşı mücadele aracı olarak demokratikleşmeyi teşvik projesinden çok, geleneksel bir kalkınma projesi şekline büründü.(20) ABD her halükarda bu projesini sürdürmeye devam edecektir. Her ne kadar Ortadoğu ülkelerinin başında bulunan yönetimler bu projeye sıcak bakmasalar da ciddi bir şekilde karşı koyabilecek güç ve iradeye sahip değildirler. Yine Ortadoğu halkları içerisinde batı yanlısı kesimlerin varlığı da bir gerçektir. Ciddi bir tavır koyma güç ve iradesine sahip olmayan yönetimler ve batı yanlısı kesimler projeye tam destek verseler bile bu projenin tam anlamıyla başarılı olabilmesi mümkün değildir. Zira proje kapsamına alınan bölgenin dinamik güçlerine baktığımızda bu dinamikler arasında bu projeyi her zaman başarısızlığa uğratacak kadar güç ve irade vardır. Bölgede siyasi, askeri ve stratejik işbirliği ittifaklarının oluştuğunu ve bunların gün geçtikçe daha da güçlendiklerini görmekteyiz. Bu bakımdan İran İslam Cumhuriyetinin bölgede giderek güçlenmesi, Filistin’de Hamas ve İslami Cihad’ın Amerika ve İsrail’in bütün hesaplarını alt-üst etmesi, Lübnan’da Hizbullah’ın hem bölgesel bir güç haline gelerek İran, Suriye ve dolaylı da olsa Irak’taki Şii kesimle stratejik bir ittifak sağlaması, aynı şekilde Lübnan içerisinde tartışmasız üstün güç konumuna geçmesi, bölgenin her tarafında yükselişe geçen İslami hareketlerin potansiyel güçler konumuna gelmesi ve bölge halkları arasında ABD ve Batı karşıtlığının hızla yükselmesi; bundan sonra Emperyalist egemen güçlerce tasarlanacak projeleri başarısızlıkla sonuçlandıracaktır. Selam ve dua ile… M. Zeki Güney KAYNAKÇA: 19- (http://www.rand.org/publications/MR/MR1716/MR1716.pdf ve http://www.rand.org ‘dan Fuller,1991: 17-44), (Henze, 1993: 5-52) Cheryl, Benard, Civil Democratic İslam: Partners, Resources and Strategies, RAND-National Security Research Division. CIA ile bağlantılı çalışan bu kuruluşun hazırladığı ve Cheryl Benard (ABD Başkanı’nın Ortadoğu danışmanı Zalmay Khalilzad’ın eşi) tarafından kaleme alınan bu raporun ayrıntıları için bkz. 20- ALPAY/22.06.2004 SALI/Zaman |