Bınavê Xuda Ergenekon davasının iddianamesi yayınlandıktan sonra uzun süredir gündemi meşgul eden Ergenekon terör örgütüne yönelik olarak yapılan operasyonların çapı, hedefi ve maksatları da bu iddianame ile ortaya çıkmıştır. Şimdi operasyonların çapı, hedefi ve maksatları hakkında rahatlıkla bir kanaate varabiliriz. Ergenekon diye isimlendirilen yapılanma nedir? Öncelikle bunu bilmemiz gerekir. Çünkü bana öyle geliyor ki ince bir manevra ile asıl hedefler saptırılıyor. Devletin resmi kurumlarına mal edilen “derin devlet” kamburu töhmet ve ithamı kaldırılmaya çalışılıyor. Her tarafta laik-kemalist TC imajını zedeleyen ve özellikle AB kapsamında zaman zaman önüne çıkarılan suçlamaların tasfiyesine yönelik bir manevra olarak görülüyor. İtibarları ve güvenilirlikleri büyük ölçüde düşen devletin istihbarat ve güvenlik birimlerini temize çıkarma gayretleri olarak önümüze çıkıyor. Şunu herkesin bilmesi gerekir ki; rejimin sahibi ve asli unsurları olan Ordu’nun ve MİT’in onayı ve izni olmadan Türkiye içerisinde hiçbir hükümet veya devletin diğer kurumları, ne kendilerine ne de kendilerine bağlı resmi-gayri resmi hiçbir uzantılarına, yapı ve kuruluşlarına müdahale edemez, üzerlerine gidemez! Ergenekon ve yapılan operasyonlara gelince; Ergenekon Örgütlenmesi; Zamanında devletin güvenlik ve istihbarat birimleri içerisinde resmi olarak görev almış ve bu görevleri süresince bağlı bulundukları kurumların resmi ve gayri resmi faaliyetlerini icra eden, emekli olduktan sonra da kendilerini rejimin asıl sahipleri olarak her türlü faaliyeti yapmayı meşru ve kendilerini yetkili gören kişilerin resmi görevli iken icra ettikleri faaliyetleri emeklilikten sonra da sürdürmek için örgütlenmeleridir. Cesareti de; resmi görevli iken rejimin ve kendi hakimiyetlerinin bekası için hiçbir hukuk ve kanun tanımadan sürdürdükleri geçmişlerinden almaktadırlar. Çünkü resmi görevli iken de hukuk ve kanun onlar için geçerli olmamıştı. Ele geçen silah, bilgi ve belgeler de; yine resmi görevli iken icra ettikleri faaliyetlerin bilgi ve belgeleridir. O zamandan kendilerinde kalan dokümanlardır. Hiçbir korkuları olmadığı için en gizli sayılabilecek belgeleri de yanlarında bulundurmaktan çekinmemişler. Bu yapılanmanın eleman profiline bakıldığında, özellikle rütbeli zevatın, rejimin bekası için zamanında önemli hizmetlerde bulunmuş(!) kişilerden oluştuklarını görüyoruz. Dolayısıyla bu şahısların emeklilikten sonra atıl bırakılmaları beklenemez. Aynı şekilde ülke gidişatında kendi zihniyetlerine aykırı bazı gelişmeler oluyorsa buna karşı kayıtsız kalmaları da beklenemez. Gerek zamanında icra ettikleri faaliyetlerden ve gerekse bulundukları konum ve rütbelerin kendilerine sağladıkları imtiyazlardan dolayı hem kamu hem siyaset hem de özel sektörden amaç ve hedeflerine hizmet edecek şahıs ve kesimleri bulmak ve bunların desteğini almak çok kolay alacağı gibi bunun altyapısı da zaten hazırdır. Operasyonlara gelince, bunun farklı boyutları mevcuttur. Operasyon öncesi boyuta baktığımızda; 90’lı yıllardan beri zaman zaman şöyle veya böyle bir sürü belge ve bilgi polisin eline geçti. Şimdiye kadar kimse bu bilgi ve belgeleri işleme koymaya cesaret edemedi. Bunlar biriktikçe hep sümen altı edildi. Ancak öyle bir aşamaya gelindi ki bunları gizleme imkanı kalmadı. İkinci boyutu ise; kamuoyuna da yansıyan bilgi ve belgelerle desteklenen, hukuk dışı ve kanunsuzca yapılan ve devletin istihbarat ve güvenlik birimlerini ciddi boyutta suçlayan, itibar ve güvenilirliklerini zedeleyen sonuçlar ortaya çıktı. Bu durumlar aynı zamanda Türkiye’nin başta AB olmak üzere dış dünyada da itibarını düşürdü. Üçüncü boyutuna gelince; devletin istihbarat ve güvenlik birimleri rejimin bekası için resmi ve gayri resmi her türlü önlemi alıp ve bütün meşru-gayri meşru yöntemlere başvuruyorken, bu kurumlardan emekliye ayrılanların örgütlenmeleri, rant ve çıkar grupları oluşturmaları, kendilerine rağmen başlarına buyruk hareket etmeleri öyle bir seviyeye ulaştı ki, asli kurumlar dahi bunlardan rahatsız olmaya başladı. Artık bir şey yapmanın zamanı gelmişti. Madem bir şey yapılacak o zaman bu; yine rejimin çıkarına olacak şekilde gerçekleşmeliydi. Nitekim bu operasyonların hükümet ile ordu arasında koordineli yapıldığını, çap, hedef ve amaçlarının birlikte belirlendiğini görüyoruz. Bu operasyonlarla uzun süredir devletin istihbarat ve güvenlik birimlerinin işlediği suçlar Ergenekon tipi yapılanmaların üzerine atılarak devletin bu unsurları aklanmaya çalışılıyor. Güvenlik ve istihbarat birimlerinin operasyonlar karşısında sessiz kalmaları ve operasyonları onaylar bir posizyonda görünmeleri de; düşen itibar ve güvenilirliklerini yeniden temin etmeye yöneliktir. İddianamenin içeriği, dile getirdiğim hususları ispatlamakla beraber, operasyonların ne kadar yüzeysel kaldığını, sonuna kadar bu işi götürme yolu açık iken yolun kapatıldığını, iddiaları sadece teknik dinleme ve takip ile dahi ispatlamak mümkün iken sulandırıldığını içine çelişkiler serpiştirilerek sonradan mahkemelerin cezai müeyyideler uygulamalarının önünün kapatıldığı görülmektedir. Keşke ciddi bir şekilde sınırsız ve kaygısız bir şekilde bu işin üzerine gidilseydi. Özellikle çelişki ve tutarsızlıkların iddianamenin içine ustalıkla serpiştirilmesi bu işe gölge düşürmüştür. Selam ve dua ile…. M. Zeki Güney |