Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
TEKRARLANMAK İSTENEN OYUNLARA DİKKAT!!! / M. Zeki GÜNEY
Son genel seçimlerin ortaya koyduğu sonuçların da etkisiyle sekiz aydır bölgemizde halkımız arasında bir huzursuzluk atmosferi oluşturulmaya çalışılıyor. 91-95 yılları arasında bölgede kaos yaratarak halkın huzurunu kaçıran ve bölge Müslümanlarına zorla bir savaş dayatan güçler, ihtiyaç duymuş olacaklar ki yine aynı tavırları göstermeye başladılar.
Peki bunu kim yapıyor? Niçin yapıyor? Sonuçları ne olacak ve kim kazançlı çıkacak?
Her zaman hedeflenen maksatlar planlandığı gibi gitmeyebilir, hatta başarısızlıkla sonuçlanabileceği gibi aleyhte neticeler de doğurabilir. Eğer yapılmak istenenler bir ilk ise sonuçları hakkında ancak öngörülerde bulunulabilir. Yok eğer yapılmak istenenler daha önce yapılmış bir iş veya başvurulan bir yöntem ise; emsali olduğundan rahatlıkla kıyas yoluyla değerlendirme yapılabilir ve bir fikir ortaya konulabilir.
Bu gün bölgemizde huzursuzluğa sebep olan çevrelerin kullandıkları dil ve başvurdukları yöntemlere baktığımızda 90-91 dönemindekilerle aynı olduğunu görmekteyiz. O yıllarda bölgemizde yaşanan olaylar ve sonuçlarını kısaca bir hatırlayalım.
Hatırlanacağı üzere 90-91 yıllarında PKK, elde ettiği kazanımlardan zafer sarhoşluğuna kapılıp bölgede kendisi dışındaki hiçbir güç ve örgütlü yapıya tahammül etmeyerek hepsini tasfiye etme yoluna gitti. Bölgedeki Müslümanlara karşı da aynı yöntemi uygulamak istedi. Hizbullah Cemaati her ne kadar PKK ile karşı karşıya gelmek istemediyse ve bunu önlemek için elinden gelen gayreti göstermişse de PKK bildiğini okuyarak şiddete başvurdu. Zorla dayatılan bir çatışma karşısında Hizbullah Cemaati kendini savunmak zorunda kalmıştı. Yaşanan çatışmalar, önemli kayıplar verilmesine, toplum içerisinde derin ekonomik ve sosyal yaralar açılmasına, kamplaşmalara, düşmanlıklara, kin ve adavete sebebiyet vermiş, binlerce insan mağdur olmuştu. PKK’nın elde ettiği büyük kazanımları elden gitmiş ve çok büyük kayıplar vermişti. Hizbullah Cemaati de verdiği insan kaybı yanında devlete deşifre ettirilmişti. Kazanan tek taraf; rejim ve onun karanlık güçleri olmuştu. Yaşanan bu olaylardan toplumun hiçbir kesimi memnun kalmamış, herkes yanlışlığını ifade etmişti. Kitle iletişim araçları ve medya Müslümanların aleyhinde olduğu için en büyük haksızlık da Müslümanlara yapılmıştı.
Daha önce başvurulan, icra edilerek büyük bir başarısızlıkla neticelenen yol ve yöntemlere tekrar başvurmak hangi akıl ve izanla izah edilebilir? Kim bundan kazançlı çıkar? Normal olarak bunu; akıl, mantık ve stratejik ilke ve kurallarla izah etmek mümkün değildir.
Daha önce yaşananlar ve şu anda yaşatılmak istenenler halkımız için vahim ve trajik bir yıkımla sonuçlanmış iken ne yazık ki aynı yol ve yöntemlere tekrar başvurulduğunu görmekteyiz. PKK ve DTP’nin kimi yetkili kişileri tarafından yapılan yönlendirici, tahrik ve teşvik edici talimat ve açıklamalar doğrultusunda bölgemizde İslami hassasiyetlere sahip Müslümanlara, dernek ve benzeri kuruluşlara sözlü ve fiili saldırılar yapılmaktadır.
Şüphesiz ki, sorumluluk sahibi her birey, kurum ve kuruluşun halkımızın aleyhine olan bu tür yanlışlıklara karşı sesini yükselterek, bu tür tavırlar içerisine girenlere; geçmişte yaşanan acıları ve yanlışlıkları hatırlatarak aynı hataların tekrar edilmemesi gerektiğini, halkın huzur ve selametini esas alarak basit çıkarlara kurban etmemelerini, halkımız üzerine oynanan oyunlara gelmemelerini, başkaları tarafından kurulmuş tuzaklara düşülmemesini, kimden gelirse gelsin bu tür yanlış tavırlara karşı durmaları gerektiğini haykırmaları gerekir.
Saldırıya uğrayan Müslümanların diyalog yollarına başvurarak yapılanların yanlışlığını ortaya koymaları ve akl-ı selim ile hareket edilmesi gerektiğini kamuoyuna deklare etmeleri hem müspet hem de çok yerinde bir adımdır. Bölgede İslami hassasiyetlere sahip olan herkesin de bu oyunları boşa çıkarmaları gerekir.
Edindiğimiz bilgilere göre İslami hassasiyet sahibi Müslümanlar, bölge çapında DTP’nin yerel yetkilileri başta olmak üzere bu işte etkili olan herkese; İslami camiaya, İslami hassasiyetleri olan dernek ve kuruluşlara karşı sürdürülen tavrın ve yapılan saldırıların yanlışlığını ve bunların halkımıza olan zararlarını ifade etmişler. Bu diyaloglardan anlaşıldığı kadarıyla, DTP ve PKK tabanının büyük bir kısmı bu tavırlardan ve gelişmelerden razı olmadığı gibi rahatsızdırlar. Ancak, yapılan yanlışlıklara karşı koyabilecek bir güçlerinin olmadığını ve acizliklerini de ifade etmekten geri durmamışlar.
Bunun anlamı şudur:PKK ve DTP tabanının büyük bir kısmı bu tutum ve gelişmelerden rahatsızdır. Ancak bu partiler içerisinde Apo’nun talimatlarını uygulayan baskıcı bir kesim, halkın huzur ve selametini hiçe sayarak basiret ve ferasetten yoksun bir zihniyetle bu olayları dayatıyorlar. Bunların dışında kalan kesimler, bu yanlış ve zararlı tavırlara karşı çıkmaya güç ve cesaretleri olmadığı için istemeyerek ve kerhen sessiz kalmaktadırlar. Yanlışlığını bildikleri, istemedikleri ve bunu ikrar ettikleri halde alet oldukları bu olaylara karşı sessiz ve etkisiz kalmaları bunu açıkça ispatlamaktadır.
Hiç kimsenin tasvip etmediği, halkımızın aleyhine olan, herkesin zarar göreceği ve sadece karanlık güçlerin fayda sağlayacağı kesin iken bu dayatmacı tavırların sürdürülmesi bazı gerçekleri de beraberinde ispatlamaktadır. Bu tür saldırılar, Apo’nun geçen Eylül ayında avukatları vasıtasıyla gönderdiği talimatların ardından başladı. Özellikle son genel seçimlerin sonuçları hem kendisini hem de misafir olduğu derin güçleri rahatsız etmişti. Anlaşılıyor ki, bu ortak paydada anlaşma yapılmış ve bu anlaşmanın gerekleri icra edilmektedir.
Çok hassas bir süreçten geçiyoruz. Karanlık güçlerin ve bu güçlere bağlı çete ve örgütlerin cirit attıkları bölgemizde iğfale müsait tavır ve hareketlerin olması durumunda bunların provoke edileceği kesindir. Karanlık güçler de bunu istiyorlar.
Herkese düşen; sağduyulu hareket etmek ve herkesi buna davet etmektir. Özellikle gerek medyada ve gerekse her ortamda fikir beyan ederek, görüş bildirerek, kalem oynatarak ve konuşarak her fırsatta geçmişte yaşananları yanlış bularak eleştirenlerin kayıtsız kalmaması ve bu haksız ve dayatmacı tavırlara karşı seslerini yükseltmeleri gerekir. Herkesin aleyhine olan tavır ve yanlışlıklar karşısında durmak her sorumlu bireyin insani temel görevidir. Partisel kaygı ve korkulara göre hareket etmek doğru değildir.
