Şehid Ubeydullah’a... Hayatı hep sürgünlerde yaşadım Acılar şehrini terk ettiğim gün Gözlerimi diktim en melül bakışlarla İzlerimi taşıyan fersude memlekete Mısırdan sürüldüm bir kuşluk vakti Musa yalnızlığında sığındığım ağaç Tanığıdır kalbimdeki sessiz şarkının Bir İbrahim soluğunda yollara düştüm Acımasız iklimlere göğsümü gerdim Sessizliğe teslim ufuk dibinde, Daldım canına putçu çağların! İsyan kapılarını ard arda açtım Roma’nın mağrur tepelerine, Tevhidin nuruyla çıktım Eshab-ı Kehf gömleğini giyindiğim gün Saraylarda haykırdığım Senin yüce adındı Hep sürgünler yaşadım akşamları Ölümcül bakışları ezdim Roma’nın çehresinde Avuçlarımda erittim kibirli adımları Uçsuz bucaksız çölleri aştım İsyan şiirleri okudum sabahları Tevhidin feryadıyla sarstım Şirkin çelikten kalelerini! Mekke’nin kibirli ruhunu Bir dağ gibi parçalara ayırdım Açıldım Medine semalarına Dünyanın semalarına açıldım Onurlu bir soluk için, Zamanın çehresine yeniden şekil verdim İran’ı, Bizans’ı, Afrika’yı Yağız atlarla geçtim En zarif yerinden tuttum zamanı Hayatın ıssız duraklarında Hicran yüklü anılarla yoğruldum Dudaklarımda dalgalandı pörsümez şarkı Diz çöktü önümde, Kibirden kabaran hayâsız kentler! Moğol tufanıyla sarsıldım bir kuşluk vakti Haçlıdan darbe yedim puslu gecede Bir kasırga gibi savurdu gitti Bir ürperti sardı coğrafyamızı Yapayalnız kaldı yetim çocuklar Kimsesiz ve öksüz bir dağ dibinde! Akarsu misali döküldü zaman Serpilmeye başladı masum çocuklar On dördüne girdi direniş ruhu Bir kıvılcım patladı, kavga başladı İsyan ruhuyla kalktı Selahaddin Keskin bir kılıca dönüştü zaman Biçare sırtlarda taşınan ümit Kudüs semasından zafere aktı Yüzüme çarptı bir utku dalgası Zafer sarmaladı yorgun toprağı Yine ufukta kayboldu günler Acılar kentinde tutsağa döndüm Haşin bakışlarla yüzleşti ruhum Vahşi çehresiyle hayâsız Batı, Saplandı içime bir kurşun gibi Çaresiz saniyeler gamla tutuştu Yutkundum hayatı gözlerim doldu Batıdan yığılan kızgın ateşler Can evimde derin izler bıraktı Özgürlük destanıyla açıldım yeryüzüne Annemden öğrendim direniş şarkısını İsyan rüyalarıyla sabahlara uyandım Yalınayak geçtim kocaman bozkırları Yıldızları saydım gece yalnızlığında Hep çırpındım ayağa kalkmak için Hep çırpındım avuçta tutmak için Tevhidin solmayan asil çiçeğini İsyan şarkılarına adadım geceleri Duanın pörsümez baharında erittim, Çağın kalbinde tutuşan saatleri! İz bıraktı yorulma bilmez nefesler Bir şafak güneşinde vuslat vaktinde Hüseyin onuruyla ayağa kalktım En hassas yerinden yakaladım zamanı Amed’den Kerejdağ’a, Cıziré’den Serhad’a İsyan ruhuyla kuşandı toprak Avuçlarımda çiğnedim, Acımasız çehresini zulmün! Nice azizler yitirdim, Nice yiğitlerle direndim, Bir onur kavgasında! Sarsıldı çelikten prangalar zamanın Buharlara karıştı küfürden teraneler! Şimdi ben burada Coğrafyamın en mahzun köşesinde Bir ikindi vakti Acımasız kurşunlarla vuruldum Bir Ubeydullah vakarında! Kıyam meşalesine dönüştü kanım Gewer’in tepelerinde başladı isyan Yayıldı dört bucak memleket semasında! İsyan şiiriyle büyüdü çocuk Destan destan yayıldı bizim şarkımız Şehid kanlarıyla sulanan toprak İman mayasıyla kabardı durdu Ufuklarda belirdi yitik saatler Kör bulutlar arasından bir ışık doğdu Uzaklarda kaybolmuş zafer duygusu Bir güneş misali sardı içimi İşte on an yaklaştı sevgili dostlar İslam baharının gül kokuları Burum buram tutuştu gözerimin ferinde Vahdet dağlarını adım adım aşarken Şehadet pınarından kana kana içerken Adım adım yürüyoruz baharımıza Adım adım giriyoruz vaadedilmiş günlere! Abdullah ŞAFAK |