Masmavi gözlerini dik En ücra köşelerime! Beni kemiren ömürlük dertlerimi Bir merhem gibi okşa da geç! Sen ey koca deniz Çağlara kafa tutan okyanus kadar derinsin yüreğimde Vurulmuşum en ıssız yerlerimden Bir dağ gibi devrildi üzerime kocaman kelimeler Arzın en sessiz geçitlerinde Tutundum duanın eteklerine Gecenin en kuytu damarı, Cennetin kollarına dönüştü! En koyu karanlıklar Nur fırtınasında eridi gitti! Ne tufanlar gördü, Ne yıkımlarla yüzleşti çaresiz yüzler! Ölüm ülkesinin yabani kentlerinde Sensiz, kimsesiz meydanlarda, Ölümüne bahisler açılır gecenin ıslaklığında Bir köle pazarının en kuytu köşesinde En ince pazarlıklar yapılır… En koyu intikamlara imza atar vicdansız kalemler Pazarlara sürülen en kutsal yanlarımdı, Ölü ruhlar ülkesinde! Beton duvarlara dönüşen bedenler Bir işkence aleti gibi Yaralar ruhumu en derinlerden! Bir İstanbul kadar güzeldi bu şehir Ruhuma sıkılan kurşunlar olmazsa! Beykoz viranesinin eteklerinde, Ateşten yığınlarla geldiler! Siz ey bozguncu soysuzlar! Basık ruhlu bendeler yığıntısı! Alevden toplarınız, Çelikten kurşunlarınız, Cehennem ateşine dönecek, Yakacak iğrenç bedeninizi! Öyle kolay kolay ölmez bu azim Naçiz bedenim toprak parçası Oysa ruhum bahadır ruhlarda dirilir Bir tevhid tufanına dönüşür Sarsar şirkin muhkem kalelerini! Kör bir kurşun! Bir damla kan! Şehadetin kollarında başlar taptaze hayat Rahmanın sofrasında, Hoş bir safadır elçilerle oturmak! Ru’yet-i İlahi’nin sevdasında erimek En büyük nimete yelken açmaktır! Ateşler de yağsa kör namlulardan! Sonsuzluk aşkına feda olmak, Lezzetin künhüne ermektir! Ve özgürlük türküsüdür şehadet! Rabbe açılan muhabbet köprüsünden geçip, Kana kana içmektir, Beheştin ab-ı hayatından! Abdullah ŞAFAK |