Bismillahirrahmanirrahim
İsra ve Mîrac hadiseleri peş peşe ve aynı zaman zarfında gerçekleştikleri için genellikle birlikte zikredilir. İsra; Peygamber Efendimiz’in (sav) Burak adlı bir bineğe binerek Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya Cebrail (as) ile birlikte yapmış olduğu gece yolculuğunun adıdır. Mirac ise; Mescid-i Aksa’dan mirac (merdiven, asansör) adlı manevi bir araçla yine Cebrail (as) ile birlikte yedi kat göğü kat ederek Sidretü’l Münteha’ya, oradan da Refref adlı binekle tek başına Allah (cc)’ın huzuruna çıkması vakıasıdır. İsra ve mirac vakıası hicretten bir veya bir buçuk yıl önce Receb Ayının 27. Gecesinde gerçekleşmiştir. İsra hadisesine Kur’an-ı Kerim’de şöyle değinilmektedir:
“Kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitendir, görendir.” (İsra: 1)
Mirac hadisesinden bahseden uzunca hadis-i şerifler vardır. Bunlardan kısa olan bir tanesi şöyledir:
"Kureyş beni tekzib ettiği vakit, Hıcr'da doğruldum. Allah Teâlâ Hazretleri Beytu’l-Makdis'i bana tecelli ettirdi. Ben onlara onun alâmetlerini birer birer haber vermeye başladım. Ben Beytu'l-Makdis'e bakıyor hem de haber veriyordum." (Buharî, Müslim, Tirmizî)
Bu kutsal seyahatte Allah (cc) tarafından Resulüne (sav) birçok olağanüstülükler gösterilmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) o güne kadar hiç kimsenin erişemediği menzillere çıkarılmış, ilahi kurbiyet, ikram ve taltiflere mazhar olmuş, ‘Kâb-ı Kavseyn’ olarak belirtilen imkân dairesinin bitiş, vücûb dairesinin başlama sınırına ulaşarak Yüce Rabbine ok yayının iki ucu kadar, hattâ daha fazla yaklaşarak Rabbi’nin (cc) vahyine direkt muhatap olmuştur.
Bu seyr-u sülükte Mescid-i Aksa’da Peygamberlere imamlık yaparak namaz kıldırmış, yükseldiği gök katmanlarında sırasıyla Hz. Adem (as), Hz. İsa (as), Hz. Yahya (as), Hz. Yusuf (as), Hz. İdris (as), Hz. Harun (as), Hz. Musa (as) ve Hz. İbrahim’i (as) görmüş, onları selamlamış, onların iltifat ve övgülerine mazhar olmuş, kimi Peygamberlerden de bazı nasihatler almıştır. Rabbin’den günlük 50 vakite denk gelen 5 vakit namaz emrini almıştır. Yine ‘Amene-r Resulu’ diye bilinen Bakara Suresi’nin son iki ayeti kendisine vahyolunmuştur. Peygamberimiz’in (sav) ümmetinden olup da Allah’a (cc) şirk koşmayanların günahlarının bağışlandığı müjdesi verilmiştir. Kendisine Cennet, Kevser Irmağı ve Cehennem gösterilmiştir. Her gün yetmiş bin meleğin ziyaret ettiği Beyt-i Ma'mûr adlı mescid gösterilmiştir… Hz. Peygamber buna benzer daha birçok ikram ve müşahedeye şahid olmuştur.
Tüm bu ikram ve müşahedelerden sonra Peygamber Efendimiz (sav) Refref'le Sidretü’l Münteha’ya geri döner. Orada yine Cebrail (as) ile birlikte dünya semasına inerler. Tüm bu yolculuk ‘Mirac Gecesi’ dediğimiz bu gecede, yatsı vakti ile sabah vakti arasında gerçekleşmiştir. Hz. Peygambere yapılmış olan bu ikram büyük ölçüde ümmetine de yapılmış sayılır. O nedenle İslam âlimleri tarafından ‘Kadir Gecesi’nden sonra en kutsal gece olarak kabul edilen bu gecenin kıymetini en iyi bir şekilde derk etmeli ve şanına yaraşır bir ihtiramla değerlendirmeliyiz. Gözlerimizin nuru ve Mü’minin miracı olan beş vakit namazın bize hediye edildiği ve ümmet olarak Rabbimizin mağfiretine mazhar olduğumuz bu gecede bol bol namaz kılarak, Kur’an-ı Kerim okuyarak, Peygamberimize bol bol salât ve selam çekerek, dua ve istiğfarda bulunarak bu geceyi ihya edip Rabbimize karşı şükrümüzü yerine getirmeliyiz. Mirac Gecesinde Hz. İbrahim’in (as) biz Muhammed (sav) ümmetine tavsiye ettiği ve Cennet fidanları olarak nitelendirdiği 'Sübhânallâhi velhamdülillâhi ve lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber' zikir virdini bolca çekeceğiz.
Cami, vakıf, dernek, salon, ev gibi yerlerde düzenlenen miraç törenlerine ailece iştirak etmeliyiz. Ayrıca gerek yurt içinde gerekse yurt dışında zulme uğrayan, zindanlara atılan, vatanlarından sürülen, hicrete zorlanan tüm kardeşlerimizin özgürlüklerine kavuşmaları için dua; zalim, istikbar güçlerin -özellikle büyük şeytan Amerika ve Ortadoğudaki jandarması Siyonist İsrail rejiminin- hezimete uğraması için beddua etmeyi de ihmal etmeyeceğiz inşallah.
Mirac konusu İslam alimleri tarafından detaylı olarak ele alınarak yazılmıştır. Bu alimlerden bir tanesi de Bediüzzam Said Nursi’dir. Bediüzzaman’ın ‘Otuzbirinci Söz’ü bütünüyle Mirac ile alakalıdır. Tüm kardeşlerimize Mirac Gecesi öncesinde bu değerli risaleyi okumasını tavsiye ederim. Risalelerden çıkarmış olduğum kısa bir iki alıntıyı aşağıya alıyorum:
“…Burak'a bindirip, berk gibi semavatı seyrettirip, kat'-ı meratib ettirerek, kamer-vari menzilden menzile, daireden daireye rububiyet-i İlahiyeyi temaşa ettirip, o dairelerin semavatında makamları bulunan ve ihvanı olan enbiyayı birer birer göstererek, tâ Kab-ı Kavseyn makamına çıkarmış, ehadiyet ile kelâmına ve rü'yetine mazhar kılmıştır…” (Otuzbirinci Söz’den)
“… Leyle-i Mi'rac, ikinci bir Leyle-i Kadir hükmündedir. Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar…” (Şualar - 499)
Bu yıl Miladi takvime göre 9 Temmuz gecesi idrak edeceğimiz Mubarek Leyle-i Miracınızı tebrik ediyor, bu gecenin tüm Müslümanların dünya ve ahiret saadetine vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyorum.
Allah’a (cc) emanet olunuz.
KERİM YARARLI