Bismillahirrahmanirrahim
Uzun
bir zamandan sonra siz kardeşlerle tekrar site ortamında buluşmanın heyecan ve
sevinci içerisindeyim. Yazılarıma ara verdiğimin farkına varan muhterem bir
ağabeyim, bir an önce sitedeki yazılarıma tekrar başlamam hususunda beni
uyarınca iş başa düştü. Boynu bükük olarak, bu işe layık olmasam da, üzerimdeki
tembelliği atarak ‘karınca kararınca’ misali ‘Bismillah’ çekip yeniden yazmaya
başladım. Rabbimden, yazacaklarımı kendim ve okuyanlar için faydalı kılmasını,
beni yanlış söz ve tavırlardan sakındırmasını dilerim.
Bu yazıda, ümmet olarak her zaman ekmek, su gibi ihtiyaç hissettiğimiz “İslam
kardeşliği” konusuna değineceğim inşallah. İslam kültür külliyatı içerisinde
İslam kardeşliği ve Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakları hususunda çokça
bilgi yer almaktadır. Konu birkaç makaleye sığacak kadar kısa değildir. Ancak
imkânlarımızın elverdiği kadarıyla bu konuyla ilgili bilgileri sizlerle
paylaşmaya çalışacağım.
Kardeşlik derken ilk önce, aynı anne ve babadan olan insanların birbirlerine
olan nispeti akla gelir. Gerçekten de, Allah (cc) gerek insanlara gerekse
hayvanlara öyle özel ve bağlayıcı duygular bahsetmiş ki, bu his ve duygular
hayatta önemli denge unsurlarını teşkil eder. Örneğin en korkak anne bile bir
tehlike esnasında yavrusunu korumak için kendisini tehlikeye atar. Bir baba da
hakeza aynı duygulara sahiptir. Aynı aile içerisinde yaşayan kardeşler de
birbirini koruyup gözetmede özel hislere sahiptirler. Yine akrabalık bağı olan
insanlar bir darlık veya tehlike anında birbirlerine yardımcı olmak için çoğu
zaman hayatlarını da tehlikeye atarak toplanır, harekete geçerler.
Allah (cc) bu fıtri duygular yanında insanları birbirine bağlayan öyle bir bağ
yaratmıştır ki bu, insanda fevkalâde değişiklikler ve gelişmeler meydana
getirmektedir. Bu değişikliği sağlayan bağ “iman” bağıdır. Allah (cc)’a iman
eden bir insan hayatının bütün alanlarında bir düzen, disiplin içerisine girer.
Çünkü sahip olduğu iman, sadece dil ile söylenen bir veya birkaç kelimeden
ibaret değildir. Sarf ettiği bu sözcükler kendisine büyük sorumluluklar
yüklemiştir. Bunun bilincinde olan insan, hayatın her alanında iman ettiği şeyin
gereklerini yerine getirmek için büyük bir titizlik gösterir.
Allah (cc)’a iman eden insanlar arasındaki bağ, akrabalık bağlarını da aşan bir
tür dava kardeşliği bağıdır. İşte buna “İslam kardeşliği” adını veriyoruz. Aynı
anne ve babadan olmasa da, aynı kavim ve aşirete mensup olmasa da, aynı ülkenin
vatandaşı olmasa da bunları yakınlaştıran, bütünleştiren ilahi bir bağdır, İslam
kardeşliği. Bu kardeşlik ayet ve hadislerle beyan edilmiştir:
“Muhakkak mü'minler kardeştirler…” (Hucurat:10)
“…Müslüman Müslüman’ın kardeşidir…” (Buhari, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizi –Kutub-i
Sitte)
Evet, Cenab-ı Allah (cc) kendi katından bir ihsan ile bütün iman edenleri kardeş
ilan ederek, Mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Onun içindir ki, dünyanın
neresinde olursa olsun –dili, ırkı, rengi, ülkesi farklı da olsa- iki Müslüman
karşılaştığı zaman uzun süreden beri tanışıyorlarmışcasına bir hisle
birbirlerine çok çabuk ısınmakta ve yine aynı çabuklukta kaynaşmaktadırlar.
Müslümanlar asırlarca bu kardeşlik bağı ile kıtaları aşan bir gelişme
göstermişler, bu sayede İslam’ın uzak yerlerde yaşayan insanlara ulaşmasını
sağlamışlar ve İslam hâkimiyetini geniş alanlara yaymışlardır.
Allah (cc) ve Resulü’nün (sav) bizlere bildirdiği bu İslam kardeşliği acaba
Müslüman ferde ne tür sorumluluklar yüklüyor? Müslüman’ın Müslüman’a karşı
sorumlulukları nelerdir? İslam kardeşliğini zedeleyen, yaralayan hususlar
nelerdir? Müslüman Müslüman’ın canına kıyabilir mi?... Bütün bu soruları gelecek
yazılarda açıklığa kavuşturmaya çalışacağım inşallah.
Allah (cc)’a emanet olunuz.
Kerim Yararlı |