Bismillahirrahmanirrahim “Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik.” (Bakara: 151) “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona çokça hayır verilmiştir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.” (Bakara: 269) “Andolsun biz Lokman'a: ‘Allah'a şükret!’ diyerek hikmet verdik...” (Lokmân: 12) İbnu Mes'ud (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıpta etmek caiz değildir: Biri, Allah’ın kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolda sarf eden zengin kimse." (Buhari, Müslim, İbni Mâce) Kur’an’da yirmi yerde, hadis-i şeriflerde de çokça geçen ‘hikmet’ kavramını müfessirler ve diğer İslam âlimleri birçok değişik şekillerde tefsir etmişlerdir. Farklı gibi görünen bu tefsirler hikmetin ‘sözde ve amelde tam ve eksiksiz olma, faydalı ve isabetli olma’ anlamı etrafında birleşmektedirler. Yukarıda birkaç ayet-i kerime ve bir hadisi şerifle bahsine girdiğimiz “hikmet” kavramı hususunda yapılan bazı tarif ve değerlendirmeleri aktararak başlayalım: “Hikmet; ‘hükm’ kökünden gelen bir kelimedir ve aynı kökten gelen kelimeler içerisinde en zengin anlam sahasına sahiptir. ‘Hikmet’ sözlükte; kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek, gerçeği yakalama noktasında ilim ve akılla hareket etmedir. Hikmet, Allah (c.c.) açısından, eşyanın bilinmesi, tutarlı ve anlamlı bir şekilde icad edilmesi; kul açısından ise, varlıkların bilinmesi ve hayırlı iş yapılmasıdır… Cürcânî, Ta'rîfât'ında hikmet için şu manaları verir: ‘Hikmet, kendisinde eşyanın hakikatinden bahsedilen bir ilim; aklın aşırılıklardan uzak, itidal/denge halindeki bilme gücü; ilim, icad ve fiiller; helâl ve haramın bilinmesi; hakka uygun söz; akla uygun ve gereksiz doldurmalardan arınmış söz; amelle beraber ilim.’ Hikmetin şu manalarına da dikkat çekilmiştir: Kur’an, peygamberlik, ilim, anlayış, öğüt, gerçeklik, duyular üstü idrak, iç tatmin, derin derin düşünme, doğruyu en iyi şekilde bulmak ve sunmak, din, dinin inceliklerini kavrama, güzeli kötü olana tercih edebilme yeteneği, kavrayış, aklı gereği gibi işletme, varlığın sırlarını yakalamak.” (Ahmet Kalkan- Kuran Kavram Tefsiri) İbn Abbâs (ra) hikmet konusunda şu tarifi yapar: "Hikmet, nübüvvet dışındaki isabettir." (Buhari) Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde hikmet kelimesinin yirmi üç manasını vurgulamıştır. Bunlardan bazıları şöyledir: -Söz ve fiilde doğruyu tutturma - Varlıkların özündeki manaları anlamak - Allah’ın emirlerini anlamak - Varlık düzeninde her şeyi yerli yerinde koymak - Doğru ve güzel işlere yönelmek - Siyasette, Yaratıcıya benzemeye çalışmak. Hâkim olunan kimselere iyi muamele, icraatı zulümden, ikramı cimrilikten, ilmi bilgisizlikten, hoşgörüyü bunaklıktan ayırmak - Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmak… Büyük İslam âlimlerinden ve mütefekkirlerinden ‘hikmet’ ile ilgili birçok söz ve menkıbe rivayet edilmiştir. Hepsindeki ortak tema; Allah’a (cc) yaklaştıran ve halkın faydasını gözeten bilgi, söz, davranışlardır diyebiliriz. Günümüzde biz Müslümanların hikmeti kavrayıp ona göre hareket etmeye çok ihtiyacı vardır. Gerek hak ve batılın bilinmesinde, dost ve düşmanın tanınmasında, gerek insanlarla ilişkilerde ölçüyü tutturmada, gerekse ruhi ve ilmi derinlik kazanmada hikmetli davranmanın büyük önemi vardır. Hikmet pınarlarına sahip olmak çokça okumaktan, tefekkür etmekten, öğrenmiş olduğu bilgi ile Allah’ı (cc) hoşnut edecek amel ve davranışlarda bulunmaktan, bilgisi ve tecrübesi ile insanlara faydalı olmaktan ve tüm işlerinde ihlâslı ve takvalı hareket etmekten geçer. Bir ayet-i kerimede Rabbimiz mealen şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız, Allah size hakla batılı ayırma gücü verir, kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfun sahibidir.” (Enfal: 29) Yine Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde mealen şöyle buyurur: “Hikmetin başı Allah korkusudur.” (Tirmizî) Hayatımızın her alanında hikmeti gözeterek hareket etmeliyiz. Davranışta hikmet, aile hayatında hikmet, toplumla ilişkilerde hikmet, ticarette hikmet, tebliğde hikmet, hükmetmede hikmet, sevgide hikmet, öfkede hikmet, dostlukta hikmet, düşmanlıkta hikmet, savaşta hikmet, barışta hikmet… hikmet, hikmet, hikmet… Çünkü hikmet bizim yitik malımızdır: "Hikmet, mü'minin yitik malıdır; nerede bulursa onu alır." (İbni Mâce, Tirmizî) Nasıl mı? Günlük hayatta karşılaştığımız ve yaşadığımız tüm meselelerde başta Allah (cc) rızasını gözeterek söz, fiil ve davranışlarımızda ifrat ve tefritten uzak, halkın faydasına müsbet hareket ederek vasatı yakalamaktır. Resulullah’ın (sav) siretini dikkatli bir şekilde incelersek O mübarek zatın her konuşma, tutum ve davranışının hikmetle dolu olduğunu görürüz. Buna birkaç örnek verelim: Resulullah (sav) Bedir Harbi için İslam Ordusuyla birlikte ilerlediği bir sırada bedevi bir insan ile karşılaşır ve kendisinden çeşitli bilgiler alır. Sonuçta bedevi “Siz kimsiniz?” diye sorduğunda Hz. Peygamber (sav) “Biz su’danız” diye hikmetli bir cevap verir. Peygamber efendimiz bu sözüyle hem İslam Ordusunu tanınmaktan korumuş, hem de doğru konuşarak konuşmalarını yalandan arındırıp eminlik vasfını korumuştur. Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimize gelerek: "Yâ Resulallah! Cennete girmem için bana dua eder misiniz?" dedi. Peygamber Efendimiz: "Yaşlı kadınlar Cennete giremez" diye ona takıldı. Bunun üzerine kadın ağlayarak oradan ayrıldı. Peygamber Efendimiz Sahabelere: "Gidin ona söyleyin, 'Sen Cennete yaşlı olarak giremezsin.' Cenab-ı Hak, 'Biz onları yepyeni bir yaratılışla yarattık da, eşlerine sevgi ile düşkün, hep aynı yaşta genç kızlar yaptık' (Vakıa: 35-38) buyurmuyor mu?" dedi. Bu diyalogta Resulullah (sav) yaptığı tatlı bir latife ile aynı zamanda Cennet hayatına dair müjdeli bir bilgi vermektedir. Yine başka bir gün bedevinin biri mescidin içinde abdestini bozdu. Sahabeler onu bu halde görür görmez öfkelenerek ayağa kalktılar ve adamın başına üşüştüler. Peygamberimiz onlara müdahale etti ve şöyle buyurdu: "Onu bırakınız. İşini görsün. Sonra oraya bir kova su dökersiniz. Çünkü siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, güçleştirici olarak değil." Sonra bedeviyi yanına çağırdı, şu dersi verdi: "Bu mescitler ne abdest bozmak için, ne başka pislik yapmak için değildir. Buralar Allah’ı anmak, namaz kılmak ve Kur'ân okumak için yapılmıştır." Resulullah (sav) bu tavrıyla insanların hata ve anlayışsızlıklarına karşı sabretmeyi, işi yokuşa sürmek yerine müspet bir şekilde çözüme kavuşturmayı, ateşe körükle gitme yerine onu söndürmeye yönelik çaba sarf edilmesi gerektiği hususlarında hikmetlerle dolu bir ders vermiştir. Peygamber Efendimizin (sav) hayatında buna benzer çok örnekler vardır. Bize düşen bunlardan en iyi bir şekilde istifade ederek hayatımıza müspet bir yön vermektir. Yüce Rabbimizden (cc) dileğim, bizi Kur’an ve Peygamber Efendimizin (sav) sünnetinden fışkıran hikmet pınarlarından kana kana faydalandırmasıdır. Allah’a (cc) emanet olunuz… Kerim Yararlı |