Bismillahirrahmanirrahim!.. “Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Bu dosdoğru dindir. Artık o aylar içinde nefislerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir.” (Tevbe: 36) Ebu Bekre Nufey b. El-Hâris es-Sakafî (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Zaman, döne döne Allah'ın arz ve semâvâtı yarattığı gündeki düzenini tekrar buldu. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aydır. Haram aylar da üç tanesi peş peşe gelir: "Zül-kade, Zü'l-hicce ve Muharrem. Bir de Cumâdî ve Şâban ayları arasında yer alan Mudarlılar'ın Receb'i." Kutub-i Sitte (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud) Takvimin Kısaca Tarihçesi Takvim meselesi insanlık tarihi boyunca toplumların gündeminde olmuş ve bunun için (yazılı olmasa bile) önemli olay ve hadiseler baz alınarak takvim başlangıcı oluşturulmaya çalışılmıştır. Araplar takvim hesaplarını ay hesabına göre yaparlardı. Bir öncekinden ayrı yeni ve önemli hadiseler vuku buldukça kabul edilen takvim başlangıçları da değişmiştir. Takvim konusunda bazı teknik bilgileri hatırlatmak için özetle değindiğim bazı alıntılara göz atalım: “ Benim şahsen yaptığım hesaplara göre, 1. Hicri yılın 1 Muharrem günü, 21 Mart 622 Milâdî tarihine uygun düşmektedir…” (Hz. Peygamberin Savaşları- Muhammed Hamidullah) “Vakidi dedi ki: Hicri onaltıncı senenin Rebiyülevvel ayında Hz. Ömer tarih yazdı. Hicri tarihi ilk yazan o oldu. Ben derim ki: Bunun sebebini de Hz. Ömer'in sireti adlı eserde anlattık. Şöyle ki: Bir adamın bir başkasına yazdığı ve vadesi Şaban ayı olan bir borç senedi Hz. Ömer'in eline geçti. Senede bakınca vadenin Şaban ayı olduğunu gördü ve şöyle sordu: - Hangi Şaban ayı? Bu senenin mi, geçen senenin mi yoksa gelecek senenin mi Şaban ayı? Bundan sonra halkı topladı ve şöyle dedi: İnsanlara öyle bir tarih belirleyin ki, böylece borçlarının vadesini. bilsinler… (bu konuda bazı teklifler sunuldu, bunlar uygun görülmedi.) Hz. Ali ile başkaları, Rasûlullah'ın Mekke'den Medine'ye hicretinin esas alınmasını, bunun Rasûlullah'ın doğumuna ve bisetine göre daha açık ve net olacağını söylediler. Hz.Ömer ile sahabeler, bunu uygun gördüler. Hz. Ömer, Rasûlullah'ın hicretinden itibaren başlayan bir tarih sistemi kurulmasını emretti ve yılbaşı olarak da Muharrem ayını belirledi…”(İbn-i Kesir- El Bidaye) “Eski topluluklar, takvimde ay senesini kullanıyorlardı. Güneş yılı ilk defa eski Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Mısır'ın bu ilk güneş takvimi, Milattan önce 45 tarihinde, Roma diktatörü Jul Sezar tarafından alınmış, böylece "Julien Takvimi" denilen Rumî Takvim doğmuştu. Bu takvim Milattan sonra 1582 yılında Papa XIII. Gregoir tarafından ıslah edildi. Böylece, Gregorien adıyla Batı takvimi (Efrenci Takvim) meydana çıktı… Osmanlı Devleti'nde Tanzimat'a kadar ay senesi ve hicret başlangıcı kullanılıyordu… Tanzimat döneminde "Malî sene" adıyla yeni bir sene ihdas edildi (9 Muharrem 1256 = 1 Mart 1256). Bu Malî senenin ilk yılı 1256, ilk günü de Cumartesi oldu. Güneş aylarını kullanmaya başlayan bu malî sene, yine hicret başlangıcına dayanıyordu. Fakat sene başı olarak Gregorien takviminde olduğu gibi "Ocak" ayını değil, Jülien (Rûm) takvimine göre "Mart" ayını kullanıyordu. Bu sebeple malî seneye "Rumî Yıl" adı verilmişti. Cumhuriyet Türkiyesi, 26 Aralık 1925 tarihinde Hz. İsa'nın doğumunu takvim başlangıcı olarak kabul eden Milat başlangıcına döndü. Yılbaşı da Gregorien takvimindeki "Ocak" ayı olarak kabul edildi”. (Şamil İslam Ansiklopedisi - Ziya Kazcı) İslam Takvimi “İslami takvim, Hz. Muhammed (sav)'in Mekke'den, yaklaşık 250 mil daha Kuzeyde bulunan Yesrib'e (daha sonraları Medine) Hicreti, ya da göçü ile başlar. Hz. Muhammed (sav) Mekke'den, Jülyen takviminde 16 Temmuz 622 (M.S) tarihine isabet eden gün ayrıldı ve yine bu takvimde 22 Temmuz 655 (M.S.)'ye tekabül eden tarihte Medine'ye ulaştı. Yaklaşık 17 yıl sonra, farklı bölgeleri arasındaki haberleşmelerde tam bir tarih kayma lüzumunun hissedildiği, hızlı büyüyen bir devletin idaresindeki tatbiki problemlerle yüz yüze gelen ikinci Halife Ömer İbni Hattab, İslami takvimi uygulamaya koydu. Yeni takvimin yürürlüğü girmesiyle birlikte, bütün Müslümanların, Medine'ye hicretin yeni bir dönem başlattığı konusundaki hissiyatları da ifadesini buldu. Halife Ömer, İslami takvimin Hz. Muhammed (sav)'in Mekke'den ayrıldığı günden, yani 16 Temmuz 655 (M.S.), başlatılarak uygulanmasını emretti… İslami yıl, dönüşümlü olarak 30 ve 29 gün süren 12 aydan ibaret kameri yıldır. Bu sebeple de güneş yılından daha kısadır ve her 32,5 yıllık devirde bütün aylar yılın bütün mevsimlerinden geçmiş olur… İslami takvimi oluşturan 12 ay; Muharrem, Sefer, Rebiulevvel, Rebiulahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce'dir. Buna göre, 16 Temmuz 655 (M.S.) resmi olarak 1. Hicri yılın Muharrem ayının 1. günüdür. İslami takvimde normal yıl 354 gün sürer. … İslami takvimde bir gün 24 saattir. Fakat (Hristiyanların takviminde oluğu gibi) gece yarısından değil, gün batımından hemen sonra başladığı kabul edilir. Çünkü ayın ilk günü, ayın, gün batımı sırasında gözlenen şekline göre tespit edilir. Neticede İslami takvim ile Hıristiyan takvimi, tam olarak aynı 24 saatlik günü kapsamazlar ve bu fark gözardı edilirse, olayların tarihlenmesinde hatalara sebep olabilir…” (İslam Tarihi Kronolojisi - H. U. Rahman) Asırlarca Müslüman topluluklar tarafından kullanılan ve halen kullanılmaya devam eden ‘Hicri Kameri’ takvim halen Müslümanlar arasında eski tazeliğini korumaktadır. Dejenere olmuş veya mali bazı hesaplardan dolayı değişik takvim kullanan Müslüman devletler istisna edilecek olursa, tüm dünya Müslümanları oruç, Hacc, bayram gibi önemli günlerini Hicri Kameri takvime göre tanzim etmektedirler. Hz Ömer tarafından tesis edilen ve Rasulullah’ın hicreti esas alınarak zamanın seçkin sahabeleri tarafından kabul gören İslam Takvimi Müslümanlar için bir milât olmuştur. Müslümanlar bu kutsal mirası en güzel bir şekilde sahiplenmeli ve hayat sahnesinde canlı tutmalıdır. Kendi öz malımız ve mirasımız orta yerde dururken başka din mensuplarının takvim ölçüleri ile hareket etmek makul bir davranış olmasa gerek. Hele hele meseleyi hesap amacı dışına taşırıp batı toplumlarının baz almış oldukları Miladi Yılbaşı kutlamalarına tıpkı onlar gibi eşlik etmek bir Müslüman için akidevi olarak tehlike arz etmekle birlikte bir zül ve meskenettir. Hicri Kameri takvimimizin ilk ayını oluşturan ‘Muharrem’ ayı da ayrı bir öneme haizdir. Birçok önemli tarihi hadisenin yaşandığı bu ay, Resulullah (sav) tarafından ‘Şehrullah’ (Allah’ın (cc) ayı) olarak isimlendirilmiştir. İçinde birçok hayır ve bereket bulunduran bu ayın apayrı bir özelliği daha vardır ki, ciğerleri dağlayan, İslam ümmetini yaslara boğan Peygamber torunu Hz. Hüseyin’in (ra) şehadet olayı da bu ay içerisindedir. O da ayrıca üzerinde durulması gereken ve inşallah günü gelince ele alacağımız bir konudur. Muharrem ayı’nın faziletlerini bildiren bazı hadis-i şerif meallerini hatırlayalım: Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç (ayı) şehrullah olan Muharrem ayıdır. Farz namazdan sonra en efdal namaz da gece namazıdır." (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai) “Hz. Ali’nin (ra) anlattığına göre bir adam ona sorar: "Ramazandan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?" Ali (ra) şu cevabı verir: "Ben bu soruyu Resulullah'a soran kimseye rastlamamıştım. Nihayet bir adam sordu. O zaman ben de yanlarında idim. Dedi ki: "Ey Allah'ın Resûlü! Ramazandan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?" Şu cevabı lutfettiler: "Ramazan dışında da oruç tutmak istersen Muharrem ayında tut. Çünkü o Şehrullah (Allah'ın ayı) dır. O ayda bir gün vardır ki, Allah onda bir kavmin günahlarını affetti, bir başka kavmin günahını da affedecek." (Tirmizi) Siz kardeşlerimin ve tüm İslam aleminin mubarek Hicri Yılbaşı’nı tebrik eder, yeni yılın tüm dünya Müslümanları için hayır, bereket, uyanış, zafer ve kurtuluşlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan (cc) niyaz ederim. Allah’a (cc) emanet olunuz. Kerim Yararlı |