Bismillahirrahmanirrahim "Onlar bollukta ve darlıkta sarfederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah, iyilik yapanları sever" (Al-i İmran: 134) “Onlar büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; öfkelendikleri zaman da affederler.” (Şûrâ: 37) Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kuvvetli kimse, (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir." Kutub-i Sitte (Buhârî, Müslim, Muvatta) Öfke; hiddetlenmek, gazaplanmak, şiddetli kızgınlık, sertlik manalarına gelir. Öfke birçok şerrin kaynağı niteliğinde olduğu için ayet-i kerimelerde öfkeyi yenmek Mü’minlerin bir özelliği olarak zikredilmekte, hadisi-i şeriflerde de öfkelenmekten şiddete sakındırılmaktadır. Muvakkat bir delilik olarak da addedilen öfke, çoğu zaman ferdi ve toplumsal hayatta vahim neticelere sebebiyet verir. Anlık bir öfkenin bazen insanların ölümüne, yaralanmalara, mekânların yakılmasına, tahrip edilmesine, yıllar süren düşmanlıklara, kanlı kavgalara, yuvaların dağılmasına, aile ve toplum huzurunun bozulmasına… yol açtığı vakidir. Bu konuda "Öfke ile kalkan zararla oturur" sözü de meseleyi özetlemektedir. Tüm bu tahribatların hikmetine binaen olmalı ki hadis-i şeriflerde bu konu çokça zikredilmiş, öfkenin zararlarından korunma yolları açıklanmıştır. Tirmizi’de geçen bir rivayette Resulullah (sav) bu konuda çeşitli insan psikolojilerini anlatmıştır. Özetle şöyle geçer: Kimi insan geç öfkelenir, öfkelendiğinde çabuk yatışır; kimi insan geç öfkelenir, öfkelendiğinde geç yatışır; kimi insan çabuk öfkelenir, çabuk yatışır; kimisi de çabuk öfkelenir, geç yatışır. Bunlardan en hayırlı olan geç öfkelenip çabuk yatışandır. En şerli olan da çabuk öfkelenip geç yatışandır. İnsan fıtratında var olan bu duygu sair duygular gibi hem hayra hem de şerre kaynaklık edebilir. Ekseriyetle şer ile anılan öfke kavramı bazen din, namus ve vatanı savunmaya yönelik bir kalkan mahiyetine bürünür. Nasıl ki insandaki şehvet, gurur vb duygular çoğu zaman şerre mahal iken yerli yerince kullanıldığında hayır sebebi oluyorsa öfke duygusu da bu mahiyette ele alınabilir. Öfkeyi dini ve dünyevi olarak ikiye ayırmak mümkündür. Zem edilen ve sakındırılan öfke dünyevi öfkedir. Fakat Allah’a (cc), Resulüne (sav), dine, Mü’minlere vs İslami mukaddesatlara yapılan saldırılar karşısında bir Müslüman’ın öfkelenmesi İslami bir gerekliliktir. Bu tür durumlarda tepkisiz ve pısırık kalmak Müslüman için bir züldür. Hz. Peygamber (sav) kendi nefsine yönelik yapılan incitici söz ve davranışlara karşı öfkelenmemiştir. Ancak dini ve Müslümanların genelini ilgilendiren meselelerdeki yanlış söz ve davranışlara karşı hiddetlenmiş bunu yüz hatları ve sözleriyle izhar etmiştir. Öfke ile ilgili birçok hadis-i şerif mevcuttur. Bunlardan bazıları şöyle: İbnu Mes'ud (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) (bir gün); "Siz aranızda kimi pehlivan addedersiniz?" diye sordu. Ashab (r.anhum): "Erkeklerin yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!" dediler. Resulullah (sav): "Hayır, dedi, gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hakim olabilen kimsedir." (Müslim, Ebû Dâvud) Ebû Vâil (ra) anlatıyor: "Urve İbnu Muhammed es-Sadî'nin yanına girdik. Bir zât kendisine konuştu ve Urve'yi kızdırdı. Urve kalkıp abdest aldı ve: "Babam, dedem Atiye’den (ra) anlatır ki; o, Resulullah’ın (sav) şöyle söylediğini nakletmiştir: " Öfke şeytandandır, şetyan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın." (Ebû Dâvud) Ebû Zerr el-Gıfârî (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) bize buyurmuştu ki: "Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne âlâ geçmezse uzansın." (Ebû Dâvud) Hz. Muâz İbnu Cebel (ra) anlatıyor: "İki kişi Resulullah’ın (sav) huzurunda küfürleştiler. (Öyle ki) birinin yüzünde (diğerine karşı) öfkesi gözüküyordu. Resulullah (sav): "Ben bir kelime biliyorum, eğer onu söyleyecek olsa, kendinden zuhur eden öfke giderdi; Eûzu billahi mineşşeytanirracim" buyurdular." (Tirmizî, Ebû Dâvud) Konuyla ilgili Bediüzzaman’ın yaklaşımına bakalım: "....İşte tahmin ederim ki, nasihlerin nasihatları şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlaksız insanlara derler: "Hased etme! Hırs gösterme, adavet etme! İnad etme! Dünyayı sevme!" yani fıtratını değiştir gibi zâhiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki: "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz." Hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur." (Mektubat: 34) Müslümanlara karşı alçak gönüllü, yumuşak; İslam düşmanlarına karşı onurlu ve sert olmamız tavsiye ve temennisiyle… Allah’a (cc) emanet olunuz. Kerim Yararlı |