Korucular, geceden köyün dışında mevzilenip tarlalarına gelecek olan köylülere ve çobanlara pusu kurarlar. Köylüler sabah erkenden pusudan habersiz ve savunmasız bir şekilde ateş alanlarına girince, her taraftan ateş açarlar. Bunun sonucunda tam bir katliam yaşanır. Bu katliamda hayatını kaybedenlerden birisi, 70 yaşındaki Ali Yoldaş'tır...
Jandarmanın köyleri zaptu rapt altına almak için uyguladığı en geçerli yöntemlerden birisi işkence idi. İşkence, jandarmanın herhangi bir zamanda köylere geldiğinde yaptığı sıradan, rutin bir hareket tarzını almıştı. Adeta bununla sadist duygularını tatmin eden karakol komutanları, asker ve korucular, herhangi bir standart belirlemeden
İnsana yapılabilecek en büyük zulümlerden birisi, onu yaşadığı topraklardan söküp koparmak ve başka yerlere göçmeye zorlamaktır. Maalesef bölgemizde yaşanan bu durum, baskıcı devlet anlayışının jandarma ve korucular eliyle uygulandığı sistematik bir zulme dönüşmüştü. Köy boşaltmaların bir devlet politikasına dönmüş olması, ayrı bir tartışma konusudur,
Cemaat’le hareket eden kişilerin ev ve işyerleri, çok sık aralıklarla basılıyor, eşyalar dağıtılıyor, işyeri sahibi ve müşterileri taciz ediliyor, ev halkı kadın ve çocuklar dâhil yüzüstü yere yatırılıyor; evin reisi, ailesinin yanında dövülüyor, aşağılanıyor, hakaretlere uğruyordu.
Polisin en çok kullandığı baskı ve yıldırma yöntemlerinden birisi bu olmuştur. Cemaat ile organik bir bağı olsun, ya da olmasın, insanlar sırf camiye gittikleri için gözaltına alınıyor ve uzun süre gözaltında bırakılıyordu. 20 ile 30 gün arasında gözaltında kalan, fiziki ve psikolojik, maddi ve
Emniyete bağlı birim ve ekipler, fırsat ve imkân buldukları her durumda arkadaşlarımızı yargısız infaza tabi tutup şehid etmekten çekinmemişlerdir. Gerek gözaltında ve gerekse de hiçbir ihtar yapılmadan girişilen çatışmalarda birçok kardeşimiz şehid edilmiştir.
Cemal Uçar/Diyarbakır: Evinin önünde polisler tarafından kaçırılıp bilinmeyen bir yerde günlerce en ağır işkenceler altında kalan Cemal Uçar, polisin dayattığı ifadeleri kabul etmek zorunda kalınca, bitkin ve baygın bir halde, Diyarbakır şehir stadyumunun önüne bırakılır...
Menzil Grubuyla henüz silahlı çatışmaların başlamadığı, ancak sürtüşmelerin ve gerginliklerin olduğu, Cemaat’in olası bir çatışmadan şiddetle kaçındığı günlerde Abdulkadir Selçuk adlı kardeşimiz şehid edildi. 9 Kasım 1993 tarihinde gerçekleşen bu şehadet olayında Abdulkadir Selçuk’un seçilmesi, bilinçli ve çok iyi planlanmış bir hedefti...
Emniyet birimlerinin, bize karşı uygulamaya koyduğu yöntemlerden birisi de karalama taktikleridir. Emniyet, bu yöntemle Cemaat’i gözden düşürmek, Cemaat’e karşı olan teveccühü kırmak ve Cemaat’in etkinliğini azaltarak halkın yüreğindeki yerini zayıflatmayı hedeflemekteydi...
Devlet, Hizbullah Cemaati’ne yönelik baskı, sindirme ve yok etme hareketlerini bütün imkânlarını kullanarak yürüttü. Kendi kanun ve yasalarının öngördüğü yöntemlerin dışında, gayrı resmi birçok yöntemler de devreye sokuldu ve acımasızca uygulandı. Bu yöntemlerden biri ve en önemlisi ajanlaştırma–muhbirleştirme hareketidir.
c) Üniversite kazandırma vaatleri: Bu yöntem; liselerde üniversiteyi kazanma ihtimali bulunmayan öğrencilerle mezun olduğu halde üniversiteyi kazanamamış kişilere yapılan bir tekliftir. Böylesine bir teklifle karşılaşıp kabul eden öğrenci, MİT veya Emniyet mensubunun kontrolüne girer ve kısa bir süre içinde artık geri dönülemez bir yola girmiş olur..
Her insanın bir zaaf noktasının olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Polis, insanlarda var olan bu zaaf ve korkuları tespit ettikten sonra, ajanlaştırmak istediği kişiye bu korkular üzerinden baskı yapmaya başlar.
Hizbullah cemaati; İslam’ı yayma, halka İslamî bir bilinç kazandırma, İslam’ı yeniden diriltme, ferdi ve içtimai hayatta İslam’ı öncelikli kılma faaliyet ve çalışmalarına başlayıp bölge halkı üzerinde emelleri olanların çıkar hesaplarını bozacak düzeye geldiği andan itibaren, hem fiili, hem de..
Cenab–ı Allah’ın Hizbullah Cemaati’nin takva, ihlâs ve kardeşlik üzerine kurulu halis ve safiyane çalışmalarını koruyup geliştirmeye yönelik yardımları sayesinde, dün tutmayan ve aleyhlerine dönen iftiralar, inşaallah yine tutmayacak ve müfterilerin kara yüzlerine silinmeyecek bir leke olarak yapışacaktır...
Doğu Perinçek’in yönetiminde çıkarılan 2000’e Doğru Dergisi, 1992 yılında “Hizbullah Çevik Kuvvet merkezinde eğitiliyor” başlığıyla çıktı. Söz konusu haberi kapak konusu yapan derginin attığı bu iftira, Cemaati halkın gözünden düşürmek ve psikolojik savaşta etkin bir silah olarak kullanmak isteyen PKK tarafından hemen sahiplenilerek...