Davalar büyüklükleri oranında bedeller verilerek gelişirler ve korunurlar. Özellikle İslami davalarda bu durum sünnetullahtır... Resullullah (sav)’ın çekmiş olduğu eziyet ve sıkıntılar, Hz. Hamza gibi destekçilerinin ve kahramanların şehid olmaları, Kerbela faciası gibi olaylar buna örnek tarihi bedellerdir. İslami davaları beşeri davalardan ayırt eden önemli ayrıntılardan biri de bu yola baş koyan rehber ve önderlerin kendilerini davalarına feda etmeleridir. İran İslam İnkılâbının gerçekleşmesinde, gelişmesinde ve korunmasında da bu detayı rahatlıkla görebiliriz. Hareketin oluşturulmaya başlandığı günden, inkılâbın gerçekleştiği zamana kadar verilen bedeller ağır ve sıkıntılı olmuştur. Tağuti rejim düştükten sonra İslam düşmanları, münafıkları devreye koyarak İslam inkılâbını ortadan kaldırmak için Müslüman önderlere karşı suikastlar düzenleyip İslami harekete büyük darbeler indirdiler. Karşılaşılan tüm sıkıntılara ve zorluklara rağmen, Allah’u Teâlâ bu nurlu inkılâbı muhafaza etmiş ve İnşallah İslam uğruna dökülen kanlarının bereketi ile de muhafaza etmeye devam edecektir. Seyyid Muhammed Beheşti İslam uğruna feda olan bedellerden biridir. 28 Haziran 1981 yılında şehid edilen Beheşti, 24 Ekim 1928 yılında İsfahan’da dindar bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi. Babası İsfahan’ın tanınmış ulemasındandı. Annesi, taklit mercii olan Ayetullah Haci Mir Muhammed Sadık’ın kızıdır. İslami duyarlılığa sahip bir aileden olmanın avantajı ile henüz küçük yaşlarda iken salih bir evlat olarak yetiştirildi. İlk ve ortaokul tahsilinden sonra liseye başlayan Beheşti, bir yandan da İslami ilimleri öğrenmek için, İsfahan dini ilimler havzasına gidiyordu. Buradaki sekiz yıllık eğitimi dört yılda tamamlayıp, lise tahsiline ikinci sınıfta ara vererek İslami ilimler merkezi Kum şehrine gitmeye karar verdi. Henüz 18 yaşındayken 1946 yılında Kum’a giderek İslam ilimleri tahsiline devam etti. Şehit Mutahhari, İmam Musa Sadır ve başka değerli şahsiyetlerle beraber İmam Humeyni gibi âlimlerden farklı dallarda dersler aldı. Fıkıh usulü dalında kendisini yetiştirdi. İslami ilimlerde iyi bir seviye yakaladıktan sonra yarıda bıraktığı lise tahsilini de tamamlayıp 1948 yıllında lise diplomasını aldı. Lise öğrencisi iken İran gençliğinin batılaştırılması girişimlerine karşı yoğun bir tepki gösterip, gençliğin bu bunalımdan kurtulması ve İslami ilimleri öğrenmesi için büyük çabalar harcadı. Karanlık gidişatın önüne geçmek için gecesini gündüzüne katan Beheşti, gençlere imani ve inkılâbi bilinç kazandırıp toplumda İslami hareketin oluşması için önemli çalışmalar yürüttü. Dr. Beheşti 1951 yılında İlahiyat fakültesinde felsefe bölümü lisansını aldı. Aynı yıl Kum lisesinde öğretmenliğe başladı. Bu arada Kum havzasında dini eğitimine de devam ederek Allame Tebatebai’nin derslerine katıldı. Teşkilatı ve siyasi çalışmaların yanında, kalan vakitlerini ilme vererek kendisini İslam davası için geliştiren ve yetiştiren Şehid Behişti, Mutahhari’nin de içinde olduğu bir grup arkadaşları ile haftada iki gün görüş alışverişinde bulunarak felsefe dalında araştırma ve incelemelerde bulundu. 1954 yılında ‘Kum Din ve İlim Lisesi’ni, 1963 yılında ise ‘Hakkani İlim’ medresesini kurdu. Bu ara Kum dini ilimler havzasında birkaç arkadaşı ile birlikte ‘İslam’da Hükümet’ hakkında araştırmalar yaptı. Bu siyası faaliyetinden dolayı Şah rejiminin istihbarat teşkilatı Savak tarafından tutuklandı. Bir süre sonra serbest kalan Dr. Beheşti faaliyetlerine ve eğitimine ara vermeden devam etti. 1959 yılında, Kum’daki beş yılık tahsilinden sonra mezun olduğu İlahiyat fakültesinde doktorasını almak için başvuruda bulundu. Ülke içi ve dışındaki siyasi ve tebliğ faaliyetlerinin yoğunluğundan dolayı doktorasını ancak 1974 yılında alabildi. 1965 yılında Almanya’ya giderek siyasi ve teşkilatı faaliyetlerde bulundu. Burada değişik gruplarla ilişkilerini geliştirdi. Almanya’nın Hamburg kentinde 1965–1970 yılları arasında üniversitelerde konferanslar verdi. Ayrıca Ayetullah Burucerdi’nin yaptırmış olduğu camide İranlı gençlere dini ve kültürel eğitim verdi. Buradaki faaliyet ve hizmetler, Şehid Beheştinin en önemli faaliyetlerini oluşturmaktadır. Şehit Beheşti 1970 yılında Tahran’a geri döndü ve Kur’an tefsiri oturumları başlattı. 1978 de Şehit Mutahhari, Şehit Muhammed Müfettih ve başka âlimlerle birlikte ‘Tahran Mübariz Ruhanileri’ teşkilatını kurdu. Daha sonra Seyyid Ali Hamenei ve Ayetullah Meşkini’de bu teşkilata katıldılar. Bu teşkilat İnkılâptan sonra ise partileştirerek İslami faaliyetlerine devam etti. İmam Humeyni Paris’te sürgündeyken Dr. Beheşti kendisi ile görüşmeye giderek kendileri ile siyasi ve teşkilatı görüşmelerde bulundu. İmam ile irtibatı kesintiye uğramadan sürekli devam etti. 1971 yılında değişik vesilelerle ülkede il ve vilayetleri gezerek camilerde verdiği vaazlarla halkı bilinçlendirme toplantıları düzenledi. Yapılan yürüyüşlerde halka öncülük etti. İmam Humeyni’nin ülkeye gelmesi ile karşılama törenini organize eden ekibin başında görev aldı. İnkılâbın ilk yıllarında ülke genelinde değişik fikir akımlarının oluşturduğu birçok siyasi grupların var olması bir İslami partiyi gerektiriyordu. Şehit Beheşti, 1979 yılında İmam’ın onayını da aldıktan sonra Seyid Ali Hamenei ile birlikte ‘İslam Cumhuriyeti Partisi’ni kurdu ve şehadetine kadar partinin başkanı olarak siyasi çalışmalarını yürüttü. Dr. Beheşti, İnkılâptan sonra İmam tarafından İran İslam İnkılâbı Şurası’na atandı. İslami şura İnkılâbın ilk günlerinde çok önemli görevler üstlendi. Bu hassas geçiş döneminde özellikle inkılâbın başında işler rayına oturmadığından inkılâp şurasına çok iş döşüyordu. Sorunlar bu şura tarafından hal edilmeye çalışılıyordu. Buradaki faaliyetleri ile İnkılâp ve İslam için büyük hizmetler yaptı. Bir süre sonra kurulan, ulemadan müteşekkil ‘Ğobrégan Meclisi’nin başkan yardımcılığına seçildi. Aynı zamanda ülke genelinde Yüksek Adalet kurumlarının başkanlığını yürüttü. Şehadetine kadar bu görevine devam etti. Şehid Beheşti, inkılâptan sonra yapılan cumhurbaşkanı seçimine aday olduğunu açıkladı. Ancak İmam Humeyni’nin bir açıklamasında, zaruri ihtiyaç olmadıkça dini önderlerin siyasete bulaşmalarına sıcak bakmadığını açıklaması üzere adaylıktan çekildi. Ayetullah Beheşti, İlmi yeterliliği, İslami bilinci ve siyasi kabiliyetlerini seferber ederek İslam İnkılâbının oluşmasında önemli katkılar sundu. Takvası ve ameli ile etkileyici roller oynadı. Konuşma ve vaazlarında sloganik değildi. Nerede nasıl konuşacağını, nasıl müdahale edeceğini çok iyi biliyordu. Muhalifleri tarafından kızdırılmak isteniyordu, ancak o sakin ve vakarlı tavrı ile karşılaştığı sorunlara çözümler üretebiliyordu. Meselelere karşı derin bir ufka sahip olup sorun ve olaylara karşı yeterince soğukkanlıydı. Sorunların hal edilmesinde üstün yetenek ve kabiliyete sahipti. Hal, hareket ve yaşamı ile İslam düşmanlarının eline koz vermeyen, mütevazı ve sade bir hayatı vardı. Tahriklere karşı oldukça metanetli davranırdı. Kendisine yapılan iftira ve töhmetlere karşı kindar ve saldırgan değildi. Makul cevaplarla İslam düşmanlarının saldırılarını ve iftiralarını bertaraf edip etkisizleştiriyordu. İhtilafları halletme usul ve yöntemini çok iyi biliyordu. Dünya siyasetinde dönen oyun ve hilelere karşı bilinçli ve oldukça da uyanıktı. Onun hassas yönlerinden biri de tedbire yeterince önem vermesiydi. Üstlendiği görevlerde, uyguladığı taktiklerle komünist ve liberal düşünceye sahip nifak gruplarını acze düşürüp etkisizleştirdi. İlmi ve siyasi yeteneği ile yeni kurulan İslam inkılâbında kural ve kanunların oturtulmasında büyük emekler sarfetti. İmama kâmil bir anlamda bağlı idi. Bu teslimiyeti, plan ve programların oturtulmasına yeterince katkı sağladı. 1981 yılında Atom enerjisi faaliyetlerini denetlemek için ülkenin güneyinde bulunan Darğuyin kentine gittiğinde büyük bir halk kitlesi tarafından coşku ile karşılanan Seyyid Ayetullah Beheşti, halka etkileyici bir konuşma yapar. Bu programından bir gün sonra yapılan bir saldırıda mitinge katılanlardan 120 kişi şehid oldu. Bu olaydan 20 gün sonrada 28 Haziran 1981 yılında, Ayetullah Beheşti çalışma arkadaşlarıyla parti binasında toplantı halindeyken ‘Halkın Münafıkları’ örgütünün yerleştirdiği bombaların patlaması sonucu 72 arkadaşı ile birlikte pâk kanını büyük davası uğruna hediye ederek şehitler kervanına katıldı. Yetiştirdiği İslam ağacını kanı ile sulayarak gelişip kök salmasına vesile oldu. Hayatını İslami mücadeleye adayan şehidin çeşitli dillere çevrilmiş birçok eserinin yanında Farsça ve İngilizce olarak verdiği birçok vaaz ve konferansı bulunmaktadır. En büyük eseri ise, yılmadan çalıştığı ve gün geçtikçe tağutları kahr-u perişan eden İslami nizama verdiği emektir. Allah Teâlâ’dan kendisinin ve arkadaşlarının makamını yüceltmesini, bu azizlerin kanlarının hatırına İslam inkılâbını muhafaza etmesini temenni ediyor, yeryüzünde İ’layı kelimetullahın hâkimiyeti için çalışan tüm askerleri muzaffer etmesini diliyoruz. Âmin… Allah’a emanet olunuz, selam ve dua ile… M. Celal Mücahid |