Çocuk katili Siyonistlerin 22 günlük Gazze savaşında işledikleri vahşi cinayetlerin üzerinden birkaç ay geçmesine rağmen dünya kamuoyu ve bağımsız toplumlar vahşi Siyonist rejimin elebaşlarının yargılanmasını ve cezalandırılmasını istemektedirler. Birleşmiş Milletler, Siyonist rejimin vahşi cinayetlerini onaylar mahiyette anlamlı sessizliğine devam etmekte, tüzüğünde bulunan savaş suçlarını, beşeriyetin aleyhinde ve barışa karşı işlenen suçları, ayrıca tecavüz ve soykırım gibi suçları kapsama alanında bulunduran, “Ceza divanı”, Siyonist rejim aleyhindeki başvuruları sadece başkanlığa iletmekle yetinmektedir. Hepsinden çok daha tuhafı ise, Birleşmiş Milletler genel sekreteri Ban Ki-mun'un “Gazze şeridiyle ilgili İsrail yöneticilerinin takibat ve yargılanma kapısını kapatıyorum” sözleri hepsinden daha vahimdi. Böylece, tarih boyunca benzerine çok az rastlanan Siyonistlerin yoğun ve açık cinayetlerinin yargı kapısı kapanmaktadır. Oysa bu gibi suçluların yargılanması Birleşmiş Milletlerin uluslararası barış ve emniyeti korumayla ilgili birinci maddesinin gerekli kıldığı bir durumdur. Birleşmiş Milletler teşkilatının en yüksek makamda bulunan, bu teşkilattaki idari başkanlıkların silsile olarak en tepesinde yer alan, buna ilaveten uluslararası anlaşmaları neşretme ve genel kurulda teşkilatın yıllık faaliyet raporlarını hazırlamakla birlikte, dünya barışı tehlikeye girdiği zaman emniyet şurasını oluşturma gibi sorumluluklara sahiptir. Oysa modern bir tabirle dünyanın acayiplerinden biri, Birleşmiş Milletler genel sekreterinin canileri ve suçluları desteklemesi, dünya emniyetinin korunmasına nezaret edeceğine sınırları çiğneyerek dünya emniyetinin sıkıntılara girmesine yol açacak şekilde katilleri teşvik etmesidir. Ban Ki-mun’un Birleşmiş Milletler genel sekreteri olarak kanuni vazifesini yerine getirmesi gerekirdi. Siyonist rejimin Gazze şeridine yönelik gerçekleştirdiği vahşi saldırılara ve açıkça işlediği cinayetlere karşı hiçbir şey yapmadığı gibi, Siyonist rejimin tecavüzünü durdurmak için hiçbir girişimde bulunmadı. Savaşın bütün şiddetiyle devam etmesinin üzerinden iki hafta geçtikten sonra dünya çapında yaygınlaşan şiddetli protestolar ve yürüyüşler karşısında Birleşmiş Milletler, içerik olarak göz boyayan boş bazı maddeleri barındıran 1860 nolu kararı kabul etmek zorunda kalmıştı. Gazze savaşının üzerinden birkaç ay geçtikten sonra Birleşmiş Milletler, dünyanın özgür milletlerinin feryadı ve Müslüman halkların ayağa kalkıp vahşi cinayetleri kınamaları üzerine bir tahkik heyetini görevlendirip bu teşkilatın Gazze şeridinde bulunan tesis ve binalarına İsrail’in verdiği hasarı tespit etmek için görevlendirmesi çok ilginç bir gelişmeydi. Şu anda bu heyetin raporu yayınlanmış ve Siyonist rejimin bu teşkilatın tesislerine kasti olarak saldırılarda bulunduğu belirtilmiştir. Araştırma esnasında Siyonist rejimin kan dökmesine, öldürmesine ve gerçekleştirdiği ağır faciaya değinmemesine rağmen Siyonistlerin kalın cinayet kitabından sadece bir yaprağı yansıttığından, Siyonist makamlar, özellikle de bu yapay rejimin reisi Şimon Peres tarafından utanmazca bir çalışma olarak nitelendirildi. Hatta Peres, açıkça rest çekmekten de geri durmayıp İsrail’in Gazze’ye saldırısından dolayı özür dilemeyeceğini bildirdi. Gazze Şeridindeki tesislerini ve binalarını insanların canından daha önemli gören Birleşmiş Milletler, kendisine ait mekânların ve binaların hasar görmesinden dolayı araştırma heyeti oluşturuyor, ancak kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden binlerce mazlum Filistinlinin kanının akmasına ve öldürülmesine ilgisiz kalabiliyorsa nasıl uluslararası barış ve güvenlik iddiasında bulunabilir? Birleşmiş Milletlerin tüzüğüne göre milletler teşkilatının üyelerinin büyük çoğunluğunun oyuyla kabul edilen “Milletlerin hukukunun eşitliği” prensibinin aksine Flistin’in mazlum halkının hukukunu ayaklar altında çiğnemiş olan bu teşkilatın sekreteri hangi hukuki yaklaşıma sahip veya en azından hangi ahlaki ve insani özellikleri taşımaktadır. Çocuk katili Siyonist rejimin Gazze’de gerçekleştirdiği cinayetler bütün dünya insanları için aşikâr iken, Birleşmiş Milletler genel sekreteri tarafından Telaviv’in ileri gelenlerinin cinayet ve tecavüz dosyalarının kapandığının ilan edilmesi uluslararası arenade cinayetleri, soy kırımları ve tecavüzleri teorize etmekten başka bir şey ifade etmemektedir. Genel sekreterin dünya çapında emniyetin sağlanması için gücünü kullanması gerekirken, cinayetlere ve uluslararası güvenliğe çomak sokanlara destek verip kanuni vazifelerini icra etmemesiyle, Birleşmiş Milletlerin dünya barış ve emniyetini korumada bir meylinin olmadığını göstermektetir. Diğer taraftan Birleşmiş Milletler kanununun 51 maddesine göre “Savunma hakkının meşruluğu” ilkesine göre Filistinlilerin kendilerini savunma hakları saklı bulunmaktadır. Birleşmiş Milletlerin düzeni ve kuruluşunun dayanağı zorba ve sömürgecilerin mazlumlar üzerine tahakkümüne dayandığından, Batılı güçlerin Siyonist rejimle menfaatleri iç içe girdiğinden, uluslararası hukuk kurumlarından ve şahsiyetlerinden uluslararası anlaşmaları ve kanunları kendi siyasi çıkarlarına tercih etmelerini beklemek mümkün değildir. Onlar bazı kudretler tarafından görevlendirilmiş olduklarından, Ban Ki-mun’un Siyonistlerin cinayet dosyasını kapatmasını da bu kabilden değerlendirilmek gerekir. Birleşmiş Milletler genel sekreterinin hiçbir gizlemeye gerek duymadan perdeyi kaldırmasının üzerinde iyice düşünülmelidir. Birleşmiş Milletlerin ve oradan aldığı sınırsız yetkilere sahip olup özel bazı güçlerin ve ülkelerin elinde bulunan Emniyet Şurasının vazifeleri önceden tayin edilmiş ve üzeri perdelenmiş olduğundan, Birleşmiş Milletlerin genel sekreterinin seçimi de güvenlik şurasının elinde bulunduğundan, Siyonist rejimin ileri gelenlerinin kanuni takibatı, yargılanmaları ve cezalandırılmalarını beklemek boş ve anlamsız bir beklentidir. Ancak genel sekreter bu açık ifadeye, genel sekreterlik makamını korumaya ve Telaviv’in ileri gelenlerinin de vekâletini yedeğine almaya çalıştığını göstermektedir. Burada söylemek gerekir ki dünyanın barış ve güvenliğinden sorumlu olanlar ve bunu gerçekleştirmeye çalışanlar bu işten bizzat el etek çektiler. Bundan dolayı Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler, tehlikeye giren dünya barış ve güvenliğinin öncelikler arasına alınması için meclisi uyarıp sıkıştırmalıdır. Güvenlik şurası ve genel sekreter kendi asıl vazifeleriyle amel etmediklerinden, bu meclis olağanüstü toplanıp dünyanın barış ve güvenliğini öncelikler arasına alıp acil sorun olarak masaya yatırmalıdır. Müslüman ülkeler, İslam konferansı teşkilatı vasıtasıyla Birleşmiş Milletler genel sekreterinin ispat edilmiş ikiyüzlü ve ayırımcı tavrından dolayı istifasını Birleşmiş Milletlerde gündeme getirip, bu kurumu sıkıştırmalıdır. Yazan: Husümeddin Brumend Kaynak. Keyhan Gazetesi Çeviren : Süleyman Güneş |