Huseyni Sevda - Haberler: SABAH VE ZAMAN GAZETELERİNE YALANLAMA

Ankara Emniyet Müdürlüğü geçen hafta içinde DOĞRU HABER gazetesi yazarı Abdulkadir Turan’ın da aralarında bulunduğu 11 kişiyi Hizbullah Cemaatine üye olmak bahanesi ile sabahın erken saatlerinde evlerine baskın yaparak gözaltına alınmıştı. Yapılan baskında gizle belgelerin bulunduğu yönündeki haberlerin asılsız olduğu ortaya çıktı. İşte haberin detayları...

Kirli güçlerin karalama kampanyalarına büyük tepki:

Ankara Emniyet Müdürlüğü, geçen hafta içinde gazetemizin yazarı Abdulkadir Turan’ın da aralarında bulunduğu 11 kişiyi sabahın erken saatlerinde evlerine baskın yaparak gözaltına aldı.

Evleri didik didik aranan insanlar daha gözaltındayken adeta medya linçine maruz kaldılar. Ancak gözaltına alınan şahıslarla ilgili akıl almaz iddialarda bulunan Samanyolu Televizyonu ve neye hizmet ettiği anlaşılamayan Zaman gazetesi ile Siyonist güdümlü medyanın öne sürdüğü iddiaların tamamen yalan ve iftira olduğu ortaya çıktı.

Gün geçmiyor ki müslüman insanlar ile ilgili bir yalan ve iftira ortaya atılıp islami camia zan altında bırakılmasın. Günlerdir bir yazarın üzerinden İslam’a ve müslümanlara çamur atan siyonist güdümlü medya ile satılık kalemlerin saldırısının yankıları sürerken bu sefer de toplumda saygın konuma sahip birçok insana çirkin iftiralar atıldı. Bir kısım medyanın balıklama atladığı söz konusu haberlerin altından ise bir dram çıktı. Kaynağı belirsiz olan bu iftira furyasında özellikle İslami kılıklı ve neye hizmet ettiği anlaşılamayan Samanyolu televizyonu ile Zaman Gazetesinin yer alması ise dikkat çekti.

1- Samanyolu ve Zaman gazetesi başta olmak üzere bir kısım kiralık kalemler sanıkların evlerinde gizli askeri belgeler yakalandığını iddia etti. Ancak sanıkların savcılık sorgulamasının yapıldığı adliye koridorlarında sorularımızı cevaplandıran polis memurları, sanıkların evlerinde yaptıkları aramalarda herhangi bir askeri dökümana rastlamadıklarını, medyada çıkan haberlere kendilerinin de şaşırdıklarını söylediler. Polisler, ne mahkeme kayıtlarında ne de emniyet kayıtlarında buna dair en ufak bir unsura rastlanmadığını kaydettiler.

2-Medya tarafından polisin, sanıklardan Şerif Onuk’un evinde yaptığı aramada, domuz bağıyla öldürüldüğü iddia edilen bir şahsa ait görüntü cd’sinin yakalandığı ileri sürüldü. Bu iddiada başta Şerif Onuk’un eşi olmak üzere, arama ve el koyma esnasında şahit olarak hazır bulunan Şerif Onuk’un komşuları tarafından yalanlandı. Gazetemize konuşan şahitler, polisin evde arama yaptığı sırada kendilerini de şahit olarak evde tuttuklarını ancak ev aramasında cd ve benzeri hiçbir unsura rastlanılmadığını, evdeki Arapça birkaç dini kitap ile Şeyh Ahmet Yasin’e ait bir fotoğrafa el konulduğunu söylediler.

3-Yine medya tarafından Şerif Onuk’un evinde yakalandığı ileri sürülen söz konusu cd’nin 8 yıl önce polis tarafından ele geçirildiği ortaya çıktı. Söz konusu cd ile ilgili gazetemize konuşan Av.Hüseyin Yılmaz cd’lerin zaten polislerin elinde olduğunu ve bu cd’yi hâkimlerle beraber 8 yıl önce izlediklerini söyledi.

Av. Hüseyin Yılmaz, “Söz konusu görüntüler VHS video kaseti olarak zaten Beykoz operasyonunda yakalandı. Başka yerde olması mümkün değil. Çünkü bu görüntüler mahkemenin talebiyle VHS ortamından, yıprandığı gerekçesiyle cd’lere aktarıldı, bu işlem ise Ankara Emniyeti tarafından yapıldı. Bu cd’ler sadece Diyarbakır savcılık emanetinde, bir de Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bulunur, eğer başka yerde bulunmuşsa bu ancak polisin marifetiyle olur, başka türlü her hangi bir vatandaşın eline geçmesi mümkün değil” şeklinde konuştu.

4-Dördüncü iddia ise Sabah gazetesinin öne sürdüğü baştan sona düzmece olduğu anlaşılan Şerif Onuk ile ilgili ahlaksız haber olarak öne çıktı. Haber ile ilgili araştırma yapan muhabirlerimiz Şerif Onuk’a komplo yapıldığını gözler önüne serdi. Ankara polisinin Onuk’u gözaltına almadan birkaç gün önce komşusu olan bir bayanı gözaltına aldığı bilgisine ulaşan muhabirlerimiz, güvenliği açısından ismini yayınlamadığımız bayana ulaşarak olup bitenleri birinci ağızdan dinledi.

Hiçbir şeyden haberi olmadığını bir gün ansızın polisin gelip kendisini işyerinden alıp emniyete götürdüğünü anlatan komşusu, “Hiçbir gerekçe gösterilmeden emniyete gelmem gerektiğini söylediler ve çalıştığım işyerinden beni alıp götürdüler. Bana komşumuz ve samimi olduğum arkadaşım Tülay Onuk’un eşini tanıyıp tanımadığımı sordular. Tanıdığımı ve ailece görüştüğümüz insanlar olduklarını, hiçbir kötülüklerini görmediğimi söyledim. Ancak bana soru soran polis memuru kindar bir şekilde Şerif Abi’ye hakaret edip onun terörist olduğunu söyledi. ‘Onda iyilikten başka hiçbir şey görmedik’ demem üzerine, polis memuru yumruğunu masaya vurup, ‘ben onu 15 yıl hapse attırmazsam şerefsizim’ dedi. Daha sonra bana birtakım kâğıtlar imzalatıp beni bıraktılar. Ben olup bitenleri gidip arkadaşım ve komşum olan Tülay hanıma anlattım” şeklinde konuştu.

Muhabirlerimizin ulaştığı Sabah gazetesi muhabiri Kadir Ercan ise söz konusu haberi polisten aldığı şifahi bilgiler üzerine yazdığını itiraf etti. Haberi yazmak için elinde hiçbir somut bilgi olmadığını ifade eden Ercan, polise güvenerek haber yazdığını ve yanlış yapmışsa özür dileyeceğini belirtti. Muhabirimizin bir gazeteci olarak taraflarla görüşmesi gerektiğini hatırlatması üzerine Ercan, ‘Eğer yanlış yapmışsam özür dilerim’ demekle yetindi.

5-Yine söz konusu gazete ve televizyonlar, sanıkların evlerinden çeşitli gizli bilgiler çıktığını iddia ettiler. Ancak mağdurların aileleriyle tek tek görüşen muhabirlerimiz, başta gazetemizin yazarı Abdulkadir Turan olmak üzere hiç birisinin evinden suç unsuru sayılabilecek tek bir materyalin çıkmadığını kaydettiler. Yazarımız Abdulkadir Turan’ın evinde arama yapan polis hiçbir şey bulamayınca Turan’ın çocuklarına ait ders notları ile içinde çeşitli test örneklerinin bulunduğu flaş belleklere el koydu. Şerif Onuk’un evinde ise Siyonist İsrail tarafından katledilen Şeyh Ahmet Yasin’in fotoğrafı ile Arapça tesbihat içeren kitaba el konulduğu öğrenildi.

“Altı yıldır Şerif abiyle beraber çalışıyoruz. Şerif Onuk karıncayı bile incitmeyen birisidir. Dünyada ahlaksızlıkla suçlanabilecek en son insanlardan biridir. Çok iğrenç bir iftira attılar. Her Cuma dükkânını kapatır ve beraber Cuma namazına gideriz. Ancak bazı gazeteler çok alçakça iftiraları gerçekmiş gibi yazmışlar. Gelip burada bize sorsalardı veya mahalleliye sorsalardı, bu iftiraların hiçbir gerçeklik payının olmadığını görürlerdi. Bu adam melek gibi 8 yıldır burada esnaflık yapıyor. Onu tanımayan esnaf yok, çıkın rastgele dolaşın, kime sorarsanız sorun tek bir şikâyetçi bulamazsınız”

“Şerif Bey ‘Allah’ diyen bir insan. 8 yıldır kendisini tanırım, komşuyuz. Bir gün olsun en ufak bir yanlışına şahit olmadım. Kesinlikle bu iftiradır, böyle iğrenç bir iftirayı Allah’tan korkmadan nasıl temiz insanlara atabiliyorlar. Biz bu semtte esnafız, herkes birbirini gayet iyi tanır. Ben gazete bayisiyim bu iftirayı atan gazeteleri kesinlikle artık satmayacağım. Bunlar çok alçak ve iğrenç bir şekilde hiç araştırmadan yazılan şeylerdir.”

“Esnaf ve komşusu olarak altı yıldır tanırım Şerif Abi’yi. Ben, babam ve ailem onları çok iyi tanırız. Gazetelerin yaptığı çok iğrenç ve ahlaksız bir iftiradır. Söylenenlerin tamamen asılsız olduğunu çok iyi biliyoruz. Her gün sayfalarından ahlaksız yayınlar yapanlar, samimi bir müslümanı görünce en iğrenç şekilde saldırıyorlar. Kesinlikle söylenen ve yazılanlara inanmıyoruz. Şimdi gidin buradaki yüzlerce esnafa sorun, hepsi Şerif Abi ile ilgili yazılanların yalan olduğuna şahitlik ederler.”

“Biz burada karşı karşıyayız. Komşu ve esnaf olarak çok dürüst bir insandır. Gazete ve televizyonlarda çıkan haberler bizi gerçekten çok üzdü. Bakın dükkân tam karşımızda. Her Cuma günü namaz vaktinde dükkânını kapatır ve namaza gider. Bir gün bile gitmediğini görmedik. Yazılanlara inanmak mümkün değil. Güya aylarca araştırma yapmışlar. Biz burada kapı kapıya bakıyoruz. Eğer öyle ahlaksız ve gayri meşru bir şey olsaydı mutlaka görürdük.”

“Ben sürekli burada durmam, eşim duruyor. Ancak eşimden şu ana kadar en küçük bir şikâyet duymadım. Yazık günah, adam kendi işinde gücünde gayet dürüst ve saygılı bir insandı. Komşusu olarak bir işimiz düştüğünde ne olursa olsun anında müdahale eder yardımcı olurdu. Namazında niyazında bir insandır. Gazetelerde yazılanların doğru olduğuna inanmıyorum. Dükkân sahibi hacı biri ve çok hassas bir insan en ufak bir şey olsa kesinlikle müdahale ederdi. Bunun iftira olduğunu düşünüyorum. Gerçekten çok üzüldüm.”

Şerif ONUK’un babası aynı zamanda bölgenin tanınmış imamlarından olan Molla Şefik ONUK oğlu ile ilgili basında çıkan yalan haberlere isyan etti. M Şefik ONUK: “Ben ve onu tanıyan tüm akrabalarımız , komşularımız ve onu bilen herkes oğlumun ne kadar şerefli, izzetli biri olduğunu çok iyi biliyor. Benim oğlum hayatında başını kaldırıp kadınlara –kızlara bakmaz, terbiyesini muhafaza eder ve inancına son derece bağlı biridir. Sabah gazetesinde Kadir ERCAN tarafından yazılan ve bazı haber sitelerinde de sabah gazetesinden alıntı yapılan bu haberi, duyan ve okuyan ben ve tüm tanıdıklarımız bu iftiraya isyan ettik”dedi.

“Eşime çok ahlaksız ve iğrenç bir iftira attılar. Eşim Allah’tan korkan ve çevresine en ufak bir zararı dokunmayan bir insan. Polis bizi yıllardır rahatsız ediyor. Biz de bu iğrenç haberleri gazetelerden okuduk. Eşimle tutuklanmadan üç gün önce, İzmir’e dayımın düğününe gittik. İzmir’e gidinceye kadar bizi iki araç takip etti. Dönünce de aynı araçlar takip ettiler. Evimizde cd yakalandığını yazmışlar. Bu da yalan ve iftiradır. Çünkü polisler evi aradığında yanımızda iki komşumuz şahit olarak duruyordu. Onlar da şahittir bizim evimizden cd veya başka bir şey bulunmadı. Bize yapılanlar tamamen iftira ve gerçek dışıdır. Ancak kendi getirdikleri cd’yi bizim evimizde bulunmuş gibi yapmışlar. Allah katında bunlardan davacıyız.”

“Biz 8 yıldan beri Sincan’da esnaflık yapıyoruz ve saygın bir aileyiz. Buradaki bütün esnaflar bizi gayet iyi tanır. Hiçbir zaman hiç kimseye en ufak bir zararımız söz konusu olmamıştır. Ancak 8 yıldır birileri bizi sürekli rahatsız ediyor. Bir seferinde polis olduklarına inandığımız kişiler abimi kaçırmaya kalkıştılar. Biz emniyete ve savcılığa suç duyurusunda bulunduk, buna rağmen hiçbir netice alamadık. Yine yıllardır defalarca polis tarafından baskıya uğradım. Yolumu çevirip defalarca bana mit’lik teklifinde bulunup insanlar hakkında bilgi vermemi istediler. Para teklif ettiler. Ancak biz “Namuslu, dürüst ve milletini seven insanlarız. Hiç kimsenin günahını alamayız” dedik. Bunun üzerine bize komplo kurdular. Abimi tanımayan ve bilmeyen yok. Bize atılan suçlamaların iftira olduğunu herkes gayet iyi biliyor. Ne kadar uğraşsalar uğraşsınlar abime attıkları iftiralar tutmayacak, zaten komplo kurdukları hemen ortaya çıktı. Abimin komşusu olan ve abimin hanımıyla arkadaş olan bir hanımı ailesinden habersiz işyerinden alıp emniyete götürdükleri ve orada kadıncağızı korkutmaya çalıştıkları bizzat kadının söylemesiyle ortaya çıktı. Samanyolu televizyonu başta olmak üzere Zaman gazetesi ve Sabah gazetelerine dava açacağız. Bizi iftirayla hem de en aşağılık şekilde itham ettiler. Bu nasıl bir zihniyet anlayamıyorum. Bize hiç sormadan hiç araştırmadan atılan iftiraları sayfalarına taşıdılar. Onlara diyeceğim o ki, utanın namuslu iffetli insanlara iftira atmaktan. Allah’tan korkun. Temiz ve namuslu insanlara çamur atmanın vebalini nasıl yükleneceksiniz.”

“Doğrusu haberleri okuyunca dehşet içinde kaldım. Dükkân benim ve ben sürekli burada dururum. Abim Allah’tan korkan ve çok dürüst namuslu bir insan. Hele Müslüman bildiğimiz ve Allah’tan çekindiklerini düşündüğümüz Samanyolu ve Zaman gazetesinin iftiraları ballandıra ballandıra anlatması bizi gerçekten çok üzdü. Eğer sözde Müslüman bildiğimiz medya organları bu yalanları araştırmadan yayınlarsa diğerleri neler yazmaz ki.”

DOĞRUHABER GAZETESİ