Peygamberimiz, üç ayların ikincisi olan Şaban ayı hakkında “Benim ayımdır” buyurarak sahipleniyor ve kendi ismiyle beraber anıyor. Onun için bu ayda Peygamberimiz’e hususiyle çok salevâtı şerîfe okumak lâzım. Bu mübârek ayın ortasına yaklaştık. Şaban ayının tam ortası, 14'ünü 15'e bağlayan gece, yani 15. gecesi Berat Kandili. Bu sene Berat Kandili, iki gün sonraki cumartesiyi pazara bağlayan gece. Hafta sonuna denk geldiği, bir gün sonrası Pazar günü olduğu için rahat ibâdet edilebilir. Berat kelimesinin doğrusu “Berâet”tir. Halk Berat dediği ve artık böylece yerleştiği için biz de öyle kullanacağız. Berat/Berâet, bir suçtan temize çıkma, aklanma, suçsuzluğun kabul ve tescil edilmesi demek. Bu gece ibâdet edenler, günahkârlık suçundan temize çıkıp mânen aklandıkları için, kendilerine cehennemden kurtuluş beratı verilmektedir. Bu Berat, kalb gözü açık olan bazı Allah dostlarına gösterilmiştir. Bunlardan biri, Emevî halifesi Ömer ibni Abdilaziz’dir. Kendisi hakkında, “Râşid halifeler dörttür. Eğer beşincisi olsaydı o Ömer ibni Abdilaziz olurdu” denilen bu mübârek zat, bir Berat Gecesi ibâdet ettikten sonra, gökten yere doğru direklenen bir nur görmüştü. Bu nurun içinde şu cümle: Bu, Ömer ibni Abdilaziz’e, Melik-i Aziz olan Allah tarafından bir berattır. Rasûlullah Efendimiz Hazretleri, Berat Gecesi hakkında Hazreti Âişe (r.a.) Vâlidemiz’e, “Yâ Âişe! Hazreti Allah bu gece, Benî Kelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha çok kimseyi affeder” buyurmuştur. Yeryüzünde insanların iki bayramları olduğu gibi gökte de meleklerin iki bayramları vardır: Biri Kadir Gecesi, diğeri de Berat Gecesi. Berat Gecesi, bir senelik rızkların takdir edildiği, amellerin Allah huzuruna takdim edildiği, Hacc'a gidecek olanların mânevî listeye geçirildiği, bir sene içinde meydana gelecek olan bütün işlerin takdir edildiği, doğacak ve ölecek olanların kayda geçirildiği bir gecedir. Öyle ki; bir kimse evinden ayrılıp yolculuğa çıkmıştır; döneceği zamanı düşünüyordur; fakat bilmez ki Berat Gecesi'nde ismi yaşayanlar listesinden silinip ölüler listesine geçirilmiştir. Nice dokunmuş bezler vardır ki, bazılarına kefen olacaktır ama ona sarılacak olanlar çarşılarda alışverişle meşgullerdir. Nice gülen kimseler vardır ki ecelleri gelmiştir. Nice güzel bina yapanlar vardır ki, içine giremeden vefat edeceklerdir. Nice birbirine kavuşmayı bekleyen kimseler vardır ki, kavuşmayı beklediği kimsenin eceli gelmiştir. Büyücü ve falcılar, içki ile zinaya devam edenler ve ibâdeti gösteriş için yapanlar bu gecedeki umûmî affın dışında kalanlardır. İslâm büyükleri, Berat Gecesi'nde 100 rekat namaz kılınmasını tavsiye ediyorlar. İki rek’atta bir selam verilerek kılınan bu namazın her rek’atında Fâtiha’dan sonra 10 İhlas Sûresi okunur. 50 selamla 100 rek’at tamamlanır. Yapabilenler, her rek’atta 100 İhlas okuyarak 10 rek’at olarak da kılabilirler. Her rek’atta 50 İhlas sûresi okuyarak 20 rek’at veya 25 İhlas sûresi okuyarak 40 rek’at olarak kılınsa da olur. Fakat en efdalı, her rek’atta 10 İhlas okuyup iki rek’atta bir selam verilerek 100 rek’at olarak kılmaktır. Çünkü, bu şekilde kılınırsa daha çok secde edilmiş olmaktadır. Aslolan, bu namazda 1000 tane İhlas sûresi okumuş olmaktır. Çünkü, 1000 defa İhlas sûresi okuyanın günahlarının affedileceğine dair hadis-i şerif vardır. Kandil Gecesi olması hasebiyle, bir de tesbih namazı kılınmalıdır. Tesbih namazı, Peygamberimiz tarafından, amcası Hazreti Abbas’a (r.a.) hitaben bütün ümmete tavsiye edilen ve günahların her türlüsünün affına vesile olduğu bildirilen bir namazdır. Tesbih namazı, bütün vücutla yapılan bir istiğfardır. Nasıl kılınacağını bilmeyenler, bilenlerden öğrenip kılmaya çalışmalılardır. Berat Gecesi'nden sonraki gündüz oruçlu olunmalıdır. Mübârek gecelerin feyiz, nur ve bereketleri, ondan sonraki gündüzlerde de devam eder. Onun için o gün de yapılabildiği kadar ibâdete devam edilmelidir. Kandilin gece ve gündüzünde yaptığımız ibâdetlerin arkasından, kendimiz ve yakınlarımız için olduğu gibi bu ümmetin affı ve hidayeti için duâ etmeyi de ihmal etmemeliyiz. Kandiliniz mübârek, duânız makbul olsun. Esselâmü aleyküm...
ALİ EREN kaynak: vakit.com.tr |