Liderlik ve komutanlık her dönem ve aşamada çok önemli ve etkindirler. Özellikle İsrail’le Lübnan arasındaki 33 günlük savaşta komutanlığın rolü daha bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu savaş, komutanlığın ne kadar yerinde uygulandığını göstermesi açısından oldukça önemlidir. Komutanlık silsilesi Hizbullah savaşçıları tarafından bütün incelikleriyle uygulanıyordu. Hizbullah savaşçıları, şiddetli savaş günlerinde komutanlık merkezi ile kuvvetli ve doğru bir bağlantı içerisindeydiler. Savaş alanından gelen haberlerde ise direniş savaşçılarından hiç eser görünmüyordu. Özellikle Hizbullah liderinin ağzından savaşla ilgili çıkan sözlerden başka hiçbir haber alınamıyordu. Direniş Vade-i Sadık operasyonunu gerçekleştirdiği zamandan itibaren Seyyid Hasan Nasrullah önceden hesaplanmış bir şekilde televizyon ekranında görünüyor, savaşın neticelerini açıklıyordu. Onun söylediği ve sözünü verdiği her şey aralıksız bir şekilde savaş meydanında uygulanıyordu. Bu durum Hizbullah’ın bağlantı ve irtibat sistemlerinin çok kuvvetli olduğunu gösteriyordu. Hizbullah lideri 33 gün boyunca yaklaşık olarak haftada bir kere zafer hakkında rapor veriyordu. Bu raporlar savaşın kaderini derinden etkiliyordu. Seyyid Hasan Nasrullah’ın bu zaman zarfında gösterdiği yumuşak ve kararlı tutumu onu psikolojik savaşın uzmanları seviyesine çıkarmıştı. Savaş zamanı boyunca onun ağzından çıkan sözler dikkatlice incelenirse komutanlığının yeri daha iyi anlaşılacak. İsrail savaş gemisi Saar’ın Beyrut sahillerinde vurulup tutuştuğu haberini verince, liman şehri Hayfa’nın hedef altına alınacağı tehdidini yapınca, ya da Hayfa’nın sonrasından bahsedince sözlerindeki emniyet ve doğruluk bütünüyle kendini hissettiriyordu. Savaşın kızıştığı bir anda Hizbullah lideri Telaviv’i vurmakla tehdit etti. Ama hiçbir zaman bu işe yönelmedi. Hizbullah’ın savaşı idare şekli, savaş meydanlarında da rehberlerinin yüksek siyasi zekasından haber veriyordu. Birçok kimse Hizbullah’ın Telaviv’i vuracağını bekliyordu. Ama Hizbullah Lübnan sınırından 170 km uzaktaki işgal topraklarının güney bölgesinde bulunan Bersab’ şehrini vurabileceğini gösterdiği halde Telaviv’i vurmadı. Bu hareketle Hizbullah, Telaviv’i bir nevi esareti altına almıştı. Böylece İsrail’in Lübnan’ın başkentine ve Lübnan topraklarının % 65’ine saldırmasına engel oluyordu. Bundan dolayı savaş boyunca sadece 350 bin Lübnanlı Suriye’ye göç etti. Ayrıca savaş bölgesinden yaklaşık bir milyon kişi de Lübnan’ın Kuzey ve Güney bölgelerine ve Beyrut’un kuzeyine yerleşti. Lübnan Hizbullah’ı, askeri gücünü kullanarak güçlü bir direniş sergiledi. Savaş aylarca devam etseydi yeni savaş araçlarına ihtiyacı olmayacaktı. Ama İsraillilerin ateşi o kadar hedefsiz ve dağınıktı ki dördüncü haftanın başlarında silah sıkıntısıyla karşılaştılar. Bundan dolayı Londra’nın Hisro Limanı, İncirlikte bulunan Amerika hava üstü ve Katar’ın başkenti İsrail’e taşınan yeni bombaların transit noktasına dönüştü. Hizbullah liderinin sözleri El Menar televizyonunda, ayrıca Arapça ve İngilizce yayın yapan başka kanallarda yayınlanırken işgal topraklarında bu sözlerin dinleyicileri ve izleyicileri çok fazlaydı. İsrail halkı kendi rejimlerinin verdiği haberlere güvenmiyor, doğru haberleri siyasi düşmanlarının rehberinin ağzından dinliyordu. Psikolojik savaşın hilelerinden biri de İsrail başbakanı Olmert’in savaş hakkında konuşacağı zaman gerçekleşti. Olmert konuşmasını yaptığı esnada Hizbullah liderinin de konuşmaya başlamasıyla İsrail başbakanının konuşması bütünüyle önemini yitirdi. Siyonist rejimin halkı aynı zamanda gerçekleştirilen bu iki konuşmanın arasından Seyyid Hasan Nasrullah’ın sözlerini dinlemeyi tercih ediyordu Kaynak: İtimadé Milli Gazetesi Çeviren: Meryem Başak |