Ergenekon iddianamesi açıklandığında Batı çalışma Grubu (BçG) ile ilişkisi ne zaman ortaya çıkacak diye merakla beklerken, kıyısından köşesinden Ergenekoncularla BçG'ciler arasındaki irtibat ortaya çıkmaya başladı. Ancak bugünkü konumuz bu değil.. Zaten Türkiye'de darbecilere yönelik ciddi bir çalışma yapılacaksa başta BçG olmak üzere birtakım kanun dışı örgütlenmelerin de derinine inilmesi gerekir. Aksi halde yapılan iş yüzeysel bir yoklamadan öteye geçemez.
Sanıyorum dünün en flaş haberi Mumcu cinayetini CIA kontrolündeki 6 kişilik İsrailli bir timin işlediğini MİT belgelerine dayandırarak veren haberdi. BUGüN Gazetesi'nin sürmanşetten verdiği haberin özü şöyle:
"Türkiye'yi sarsan cinayetle ilgili belge emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün evinde ele geçirildi. Belgeye göre dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı rapor, gazeteci Uğur Mumcu'nun 24 Ocak 1993'te katledilmesinden 10 gün sonra düzenlendi.
Dönemin Başbakanı Demirel'e sunulmak üzere hazırlanan "çok gizli" rapora göre suikast, Ortadoğu'yu kontrolü altında tutmak isteyen ABD tarafından gerçekleştirildi. Bunun için CIA harekete geçti.
Suikast için İsrail kabine görevlisi ve eski general Haim Barlev kontrolündeki 6 kişilik özel tim seçildi. İsrail'in ODNA birliklerinde eğitim gören 6 kişilik suikast timi Hayre deniz üssünden botla Türkiye'ye giriş yaptı. Timin hedefinde iki gazeteci vardı. Biri Uğur Mumcu, diğeri Mehmet Ali Birand'dı.
Mumcu'yu öldüren tim, Birand'ı da öldürmek için Türkiye'den çıkış yapmadı ve İsrail'in Ankara Büyükelçiği'nde gizlendi. Şok rapordaki ifadeler daha önce çeşitli kesimlerin iddiaları olarak gündeme gelmişti. Ancak, bu iddiaların devletin çok önemli bir kurumunun raporunda da yer aldığı ilk kez ortaya çıktı."
Haberin özeti bu ve bu özet bile Türkiye'nin içinde bulunduğu korkunç ihanet çemberini gözler önüne sermeye yetiyor.
Aslında ABD ve İsrail'in Türkiye'nin sürekli bir karmaşa içinde olmasını istediklerini herkes bilir.. çünkü, Türkiye'ye yönelik hedefleri bunu gerektiriyor. ABD ve İsrail'in bölgeye dönük hedeflerini bilenler için CIA ve MOSSAD'ın neler yapabileceğini tahmin etmek zor olmaz. Bunun için bu iki istihbarat örgütü yıllardan beri Türkiye'yi sürekli düşman kamplara bölmenin gayreti içinde olmuşlardır. Geçmişteki sağ-sol çatışmaları, daha sonraki yıllarda Kürt-Türk ayrılığı son yıllarda körüklenmeye çalışılan alevi-sünni ayrılığı hep aynı kaynaklar tarafından organize edilmektedir. Bunun için cinayetler işlenmekte, her cinayetin ardından kitleler sokaklara dökülmüş, belli çevrelerin cinayetten sorumlu ilan ettikleri kesime karşı hakaret kampanyaları yürütülmüştür. özellikle inanan insanlar sürekli olarak hakarete uğramış, inançları dolayısıyla milyonlar aşağılanmaya çalışılmıştır. Her cinayetin ardından kendimizi yırttık, cinayeti müslümanlar işlemez, işleyenleri doğru tespit etmek gerekir diye ama bir defa kitleler sokağa döküldükten sonra akıl ve mantık devre dışı kaldığı için aylarca inanan insanların aleyhine kampayalar sürdürüldü. İstendi ki, inanan insanlarda nefsi müdafaa adına sokağa dökülsün, karşılıklı gruplar birbirleriyle çatışsınlar. Kan aksın, insanlar ölsün, düşmanlıklar kan davasına dönüşsün.
Böyle olmadı ama farklı gruplar giderek birbirinden uzaklaştı, ülke meselelerini bile karşılıklı oturup tartışma imkanı bulmalıdır.
Bunlar bizim ısrarla dış güçler dediğimiz yabancı istihbarat örgütlerinin hedefe ulaşmak için yaptığı çalışmalardı. Ancak, Bugün Gazetesi'nin dünkü haberinde özellikle Uğur Mumcu'nun CIA-MOSSADişbirliği ile öldürüldüğü MİT tarafından tüm ilgililere ulaştırıldığı halde niçin şimdiye kadar Mumcu'nun öldürülmesinden bu ülkeyi yönetenler müslümanların sorumlu tutulmasına ses çıkarmadılar?Bu ağır bir suç değil mi?
CIA ve MOSSAD'ın işlediği cinayetin müslümanların üzerine yıkılmasında kimlerin kişiselyararları vardı, ülkemizin ne gibi bir çıkarı söz konusuydu?
Gelelim son noktaya.. Eğer gazetede sözü edilen MİTraporu doğru ise devletin müslümanlardan özür dilemesi gerekmez mi?
Abdülkadir Özkan - Milli Gazete aozkan@milligazete.com.tr |