Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah'a ortak kosanlar, kendilerinin kâfirligine bizzat kendileri sahitlik ederlerken, Allah'in mescitlerini imar etme selâhiyetleri yoktur. Onlarin bütün isleri bosa gitmistir. Ve onlar ateste ebedî kalacaklardir. Tevbe/17

Bir Hadis:
Ey Allah'ın Resulü! dedik, mü'min korkak olur mu? ''Evet!'' buyurdular. Pekiyi cimri olur mu? dedik, yine: ''Evet!'' buyurdular. Biz yine: Pekiyi yalancı olur mu? diye sorduk. Bu sefer: ''Hayır!'' buyurdular. (Muvatta, Kelam 19)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

Seyyid Hasan Nasrallah'tan Rıdvan Operasyonu hakkında açıklama

Rıdvan Operasyonu ile özgürlüğüne kavuşan Semir Kuntar ve Hizbullah savaşçılarının anısına Beyrut'ta düzenlenen kutlama merasiminde binlerce Lübnanlıya hitap eden Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah, Rıdvan Operasyonu'nun perde arkasını anlatarak İslami Direniş'in gücü ve kararlılığı üzerinde durdu.

Seyyid Nasrallah'ın tarihi konuşmasının birinci bölümünü sunuyoruz:
 

Bu büyük ulusal bayramda sizleri saygıyla selamlıyorum. Semir, Mahir, Hudır, Hüseyn ve Muhammed, hoş geldiniz. Bugün esirleri karşıladığımız gibi yarın karşılayacağımız şehidlerimize de selam olsun. Arap, Filistinli ve Lübnanlı tüm şehidlere selam olsun...


12 Temmuz 2006'da mücahidlerden bir grup, başta Semir Kuntar olmak üzere siyonist hapishanelerdeki esirleri özgürleştirmek için iki İsrail askerini esir aldı.
Ve 16 Temmuz 2008'de Semir geri döndü. Daha öncesinde de Nesim Nesir dönmüştü. Semir, şehitlerin ve hayatta olanların özgürleşmesi için savaşan kardeşlerimizle birlikte döndü.

Bu sonuca nasıl ulaştık? Bu işin bazı merhaleleri imkansız veya en azından uzak gibi görünüyordu. Bizi "Rıdvan Operasyonu" olarak isimlendirdiğimiz bu neticeye ulaştıran en temel etken Temmuz 2006'da düşmana karşı elde edilen direniş ve zaferdir. Bu savaşta, düşman hiçbir hedefine ulaşamadı ve siyonist oluşuma, liderlerine, ordusuna ve halkına büyük yan etkileri oldu bu durumun.
Yani Temmuz'da yenilseydik Semir ve arkadaşları dönemeyecekti. Lübnan yok olacak ve tüm bölge "Yeni Ortadoğu"ya dahil olacaktı.

Başlangıçta (savaşın ilk günleri ve devamında) Başkan Nebih Berri takas müzakerelerini üstlendiğinde büyük baskılara maruz kaldı. O merhalelerde dünya Lübnan'ın ortaya koyduğu şartları dinlemek istemiyordu. Heyetlerin ve dünyanın dilinde tek bir söz vardı: Sizin herhangi bir şart koşmaksızın iki askeri serbest bırakmanız gerekmektedir.


Zafer Lübnan'ın ve direnişin, esirleri kurtaracak eylemin devamı için sabit bir şekilde ayakları üstünde durmasını sağladı. Şimdi bu savaş esnasında liderlik konumunda bulunanları hatırlamamız gerekiyor. Öncelikle İmad Muğniye'yi anmalıyız. Kahramanca bir tarihi duruş sergileyen halkımızı hatırlamalıyız. Yıkılan evlerin sahiplerinin sabrını ve 33 gün süresince göç edenleri hatırlamalıyız. Bu zaferi gerçekleştiren temel ve esas etken işte bu zafer, işte bu direniştir.
 

İkinci mesele ise müzakerelerin zorluğuydu. Müzakerelerde bazı etkenler bize yardımcı oldu. Birincisi: müzakere yapmadan askerlerini geri alamayacak olan düşmanın acziyetidir. Bu savaşın sonucunda şu gayet net olarak anlaşılmıştı: savaş bitti ve İsrail, askerlerini sadece masada anlaşarak geri alabilir. Bunun dışında başka bir seçenek yoktur.
 

İkinci avantajımızsa düşmanın güvenlik ve istihbarat alanındaki acziyeti idi. Sadece nerede bulunduklarını değil, o iki askerin akibetlerini de bilmiyorlardı. Bunlar, müzakerelerdeki güçlü noktalarımızdı .
 

Üçüncüsü ise-ki bu gerçekten çok önemlidir- düşmanın, müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlandığını ilan etmesinden korkmasıdır. Bu korkusunun nedeni Lübnan'daki direnişin yeni esir alma eylemlerine girişmesiydi.
 

O halde düşmanın üzerinde baskı unsuru değil insani unsurlar vardı. Burada, askerlerini kurtarma hususundaki acziyet unsuru, istihbarat alanındaki eksiklikleri ve verdiği sözü yerine getireceğini çok iyi bildikleri direnişi çok iyi tanımalarından kaynaklanan korkuları vardı. Kesinlikle biliyorlardı ki şayet bu durum Semir Kuntar'ı kurtarmaya yetmiyorsa direniş gidecek ve Kuntar'ı serbest bıraktıracak başka bir eylem gerçekleştirecekti.
Bu vaziyet düşmanın bakanlar kurulu toplantısında da çok net olarak görüldü. 2004 yılındaki esirleri karşılamamızda onlar dedim ki: "Siz Semir Kuntar'ı tutmaya devam ediyorsunuz. Fakat buna pişman olacaksınız." Yaptıklarına pişman oldular gerçekten de. Onlar müzakerelerin sonuç vermemesi durumunda vaziyetin kesinlikle hazır olmadıkları bir noktaya geleceğini biliyorlardı. Bütün bunlar müzakerelerin başarı ile sonuçlanmasındaki temel unsurlardır.
Dördüncü etken ise hapishaneden gönderdiği mektuplarda da konumunu ilan eden Semir Kuntar'ın direnci, sebatı ve azmidir. Semir, anlaşmanın sonuçlanması için üzerimizde baskı oluşturmuyor, daha iyi bir sonuç vermesi için bize vakit veriyordu.
 

Aynı şekilde direnişin esirlerinin direnci de bir etkendir. Biz onları, kuruntudan ibaret olan mahkeme oturumlarında izliyor ve verdikleri yanıtları dinliyorduk. Sözlerini dinledikten sonra özlem ve hasretle ağladık. Bu kardeşlerimizi ne hapishaneler ne de cellatların kılıçları değiştirememişti.
Aynı şekilde esirlerin ailelerinin bize olan güvenleri de en iyi sonuca ulaşmamız için işleri normal seyrinde yürütmemize yardımcı oluyordu.
Bütün bu temel etkenlere ilave olarak sizler de müzakere heyetinin sarfettiği çabayı, esir takasının sonucundan biliyor olmalısınız. Ben, sizlerin adına, esirlerin adına ve şehitlerin adına müzakere heyetine teşekkürlerimi sunuyorum. İki tarafta da sonuca ulaşmak için yoğun çaba sarfeden BM'e ve Genel Sekreteri Ben Ki Moo'na, görevlendirdiği Alman aracılara teşekkürlerimi sunuyorum.
 

Direnişin projesi , bir tanedir. Direniş hareketi, bir tanedir. Hedefi tektir. Fakat siyasi ve fikri yönelişleri, inançları, grup ve partileri farklıdır.

Bu bölgede, özellikle de Filistin ve Lübnan'daki direniş hareketleri birbirine entegre olmuştur. Birbirlerini tamamlıyorlar. Gayret ve tecrübelerini aynı hedeflerin doğrultusunda; İnsan, toprak ve mukaddesatın özgürleşmesini sağlamak için paylaşmaya devam etmektedirler.

Daha önceden söylediğim bir şeyi şimdi tekrar etmek istiyorum: Bu bölge halkları, İslam ve Arap ümmeti için asıl ve esas kimlik: direnişin kimliğidir. Direniş iradesidir. Direnişin kültürüdür. Hangi işgalci, zalim ve tağuttan gelirse gelsin zilleti, aşağılanmayı ve işgali reddetmektir. Bundan dolayı direniş sancağının bir daha yere düşmediğini göreceksiniz. Direniş sancağı bir topluluktan diğer topluluğa, bir gruptan diğer gruba, bir partiden diğer partiye geçmektedir. Bu partiler ve gruplar ümmetin gerçek cevheri olan direniş; tağutlar ile zulüm ile mücadele ruhunu izhar ediyorlar.


Bazılarımız yoruluyor. Bazılarımız öldürülüyor. Bazılarımız tercihlerini değiştiriyor. Fakat Allah daima bu bölgede ve bu ümmette yola devam edecek, direniş sancağını teslim alacak birilerini ihsan edecektir. Tüm gruplarıyla birlikte direniş, halkların ve nesillerin faydalanacağı örneklikler ortaya koymuştur. Lübnan'daki direnişin yaptığı da diğer örneklikleri tamamlaması ve bunu örnek almak isteyenler için ortaya model koymuş olmasıdır . Bu örnekliğin yaygınlaşması, teröristler listesinde yer almamıza neden olsa da biz bundan şeref duymaktayız.
 

Burada Filistinli, Ürdünlü, Suriyeli ve Arap esirlerden de söz etmemiz gerekiyor. O değerli esirler bilsinler ki iki sene süren müzakereler boyunca zorluklarla karşılaşacağımızı bilmemize rağmen onları bir an dahi olsa aklımızdan çıkarmadık. Buna karşılık olarak İsrail, direniş ile yaptığı müzakerelerde Lübnanlıların dışındakileri serbest bırakamayacağına dair deliller sunuyordu. Onlara, bizi ilgilendiren esirlerin evlerine dönmesidir dedik. Dilediğiniz esirleri teslim edin. Hangi devlet, hangi hükümet, hangi lider veya hangi senaryo ile, hangi şekil içerisinde teslim etmeniz bizi ilgilendirmiyor. Biz övülmenin yollarını aramıyoruz. Tek gayemiz esirlerin evlerine dönmesidir.
 

Esir takasının son merhalesinde sayı ve isim belirlemeden Filistinli esirleri de anlaşmaya katma imkanı doğdu. Ve bu iş BM Genel Sekreteri Ben Kii Moon'a ve uluslar arası aracılara bırakıldı. Kısa bir süre sonra benim Ben Kii Moon'a gönderdiğim mektup yayınlanacak. Bu mektupta kadın, çocuk ve hasta Filistinlinin teşkil ettiği pek çok kişinin serbest bırakılmasını istedim ve ısrarcı da oldum. Umulur ki bu gerçekleşir. Bize göre bu adım sembolik ve insanidir. Bundan büyük sonuçlar beklemiyoruz. Fakat davanın bir olduğunu göstermek için parti ve isim belirlemeksizin Lübnan direnişi ile yapılan esir takası anlaşmasının Filistinli esirleri de kapsamasında ısrarcı olduk.
 

Biz esirlerimizin dönüşünden ötürü mutluyuz. Sizin vesilenizler yüz milyonları bulan Arap ve İslam dünyasına, İslam ve Arap rejimlerine seslenmek istiyorum. Bu rejimlerden bazıları dünya devletlerinin en zenginlerinden, ve bazısı da Amerika Birleşik Devletleri ile gerçekten çok sıkı ilişkilere sahipler. Esirlerimizin serbest kalması münasebetiyle halklara ve hükümetlere 11 bin Filistinlinin, onlarca Suriye ve Ürdünlü esirin varlığını hatırlatmak istiyorum.
 

İslam ve Arap dünyasının bu konuyla ilgilenmemesi ve "Bu iş sadece Filistinlilerindir. Bu meseleyi Filistin Yönetiminin, Hamas'a, İslami Cihad'a, Aksa Şehitleri'ne veya diğer Filistinli direniş hareketlerine bırakalım" demesi meşru değildir. Bu duruş, bu söz veya bu düşünce ne kanuni, ne ulusal ne dini, ne ahlaki ve ne de insani açıdan doğrudur.

 

Ümmetin bu 11 bin Filistinli esir, tutuklu ve bunların ailelerinin sıkıntılarını; maddi, manevi, psikolojik sorunlarını hatırlaması gerekiyor. Fakat Arap dünyası hala harekete geçmiş değil.

Diger Basliklar
   DİKTATÖR ARAP REJİMLERİ / (ÇEVİRİ)
   ALMANYA'DAKİ 8 CİNAYET!
   RESİMLERLE BERLİN KUDÜS GÜNÜ YÜRÜYÜŞÜ
   BAŞBAĞLAR KATLİYAMI İÇİN TAZİYE / HACI SALİM YAŞASIN
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ: SEYYİT MUHAMMED BEHEŞTİ / M. CELAL MÜCAHİD
   SUSA CAMİİ ŞEHİTLERİNİ HASRET VE MİNNETLE ANIYORUZ / HACI SALİM YAŞASIN
   İRAN'I KUŞATAN OLAYLAR / M. EMİN ÇELİK
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ: DR. MUSTAFA ÇAMRAN / M. CELAL MÜCAHİD
   TAHRAN'DAN SEÇİMİN NABZI -2- / M. EMİN ÇELİK
   TAHRAN'DAN SEÇİMİN NABZI / MEHMET EMİN ÇELİK
   HANGİ MİLLETLERİN TEŞKİLATI? / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
   MEZHEP VE HADİS İMAMLARI : İMAM ZEYD (H.80−122, M.699−740) / HC. AHMET ÇELİK
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ: ŞEHİD ABDÜLAZİZ RANTİSİ / M. CELAL MÜCAHİD
   KÜRD ULUSAL KONFERANSI VE MÜSLÜMAN KÜRD HALKIMIZI BEKLEYEN MÜSTAKBEL TEHLİKELER
   HİZBULLAH / YAVUZ DELAL (ALINTI MAKALE)
   HALEPÇE ÖLÜM SESSİZLİĞİNDE / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
   SİYONİST TOPLUMUN İDEOLOJİSİ / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
   ARAP REJİMLERİNİN YÖNETİCİLERİ GAZZE’DEN DERS ALDILAR MI? / AHMET DAĞCI (ÇEVİRİ)
   MEŞAL VE HAMANEİ DÜŞMAN ÇATLATTI / ALINTI HABER
   GAZZE’Yi DÜNYAYA KiM GÖSTERECEK? / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git