Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

BALKANLARDA MÜSLÜMANLARIN DURUMU / HANEFİ AYDIN


Dayatılan savaşın sona ermesinden sonra viran edilmiş bir ülkeyle baş başa kalan Bosna halkı, harabeye çevrilmiş ülkeyi onarmak, yıkılmış şehirleri yeniden kurmak ve zarar görmüş İslami eserleri tamir etmek için kolları sıvayarak işe başladı. Ülkenin bazı kurumları, zarar görmüş İslami eserlerin onarımı için ciddi projeler geliştirip eski mescitleri, müzeleri ve dünyanın bu yöresinde İslam medeniyetinin varlığının işaretleri olan İslami hattı onarmaya başladılar.

 

Savaş yıllarında el yazmalarının çoğunu koruyabilen Bosna Müslümanları, ülkenin değişik yerlerinde dağınık halde bulunan müzeleri, eski öğretim kurumlarını ve üniversiteleri zarardan koruyamadılar. Zira Sırp ve Hırvat saldırganların Bosna’ya tecavüzüyle başta mescitler, mabetler, köprüler ve kaleler olmak üzere sayıları binleri bulan İslami eserler harabeye çevrildi. Bunların içerisinden 20 tanesi Avrupa’nın en önemli tarihi eserleri arasında olup Unesco tarafından en iyi eserler olarak kayıtlara geçilmişti.

 

Bosna Hersek halkının son yıllarda çektiği büyük sıkıntı ve acılar, bu Müslüman ülkenin temellerini daha da sağlamlaştırmış, Bosnalıların İslam’a daha fazla sarılmalarına yol açmıştır. Zira Müslümanlar topraklarında kalıp direndiler. Irkçı düşmanın Müslüman nesillere yönelik toplu katliamları Bosnalıları vatanlarından koparamadı.

 

Müslüman Bosnalıların çektikleri sıkıntılar, acılar, bunların bıraktığı eserler, Bosna halkının bugünkü durumu ve ülkeyi onarma merhalesinde yaşadıklarını Bosna Müftüsü ve el-Meşiğetu’l İslamiyye kurumunun reisi Şeyh Mustafa Çiriç’le yaptığımız söyleşide kendilerine sorduk;

 

- Savaşın üzerinden yılların geçmesiyle birlikte Bosna halkının durumunu nasıl tarif edebilirsiniz?

 

- Balkan Müslümanları tarih boyunca büyük zulümlerle karşılaştılar. Bugün bile bölgenin bazı yerlerinde zulümler devam ediyor. Kavimlerin sürgünü, dini baskılar ve siyasi eşitsizlikler bu zulümlerden bazılarıdır. 1992-95 yılları arasında Sırbistan ve Hırvatistan silahlı güçlerinin Bosna Hersek’e tecavüzüyle başlayan savaşta çok sayıda kurban verdiğimiz gibi, insanlarımız büyük zararlar gördüler. Ülkenin sanat, kültür, ekonomi ve inanç alanında büyük değişiklikler meydana geldiği gibi topraklarımızda bulunan her şey harabeye çevrildi. Sırplar, 709 cami ve 437 İslami yapıyı harap ettikleri gibi yüzlerce diğer yapıya da zarar verdiler. Bosna’yı; Bosna Hersek (% 51) ve Sırp Cumhuriyeti (% 49) olarak ikiye böldüler.

 

Savaştan önce Bosna’nın nüfusu dört milyonun üzerindeydi. Savaştan sonra meydana gelen göçlerle nüfusta büyük düşme meydana geldi. Ekseriyeti Müslüman olan 250 bin insan öldürüldü. Şu anda bir milyon Bosnalı ülke dışında muhacir olarak yaşamaktadır.

 

Barış ve güvenliğin hakim olması için muhacirlerin evlerine dönmesi, firari olan savaş suçlularının yakalanıp sorgulanması gerekiyor. Güvenlik güçleri henüz suçluların çoğunu yakalamadı.

 

Bosna halkı, ülkeyi viran eden ve harabeye çeviren savaştan dolayı henüz acı çekmektedir. Bir milyon kişi ülke dışına kaçtı. İki yüz elli bin kişi öldürüldü. Bundan da acısı çok sayıda kadın ve çocuk öldürülmelerle, ülkeden sürülmelerle ve tecavüzlerle yüz yüze kaldı. Sığınmacıların geri dönüşünün ertelenmesi bu sıkıntıları daha da arttırıyor. Ülkeye dönmek istediklerinde içte ve dışta bazı engellerle karşılaşıyorlar. Zira mülkleri işgal altında olup evleri harabe durumda.

 

Müslümanlardan hiç birinin savaş suçu işlemediğini, aksine Müslümanların bu savaşın kurbanları olduğunu ve sadece Müslüman oldukları için başlarına bunca belanın geldiğini uluslararası toplum bilmektedir.  İnsanlığa karşı cinayet işleyen Sırplar ve Hırvatlar, Lahey uluslararası mahkemesinde sanık oldukları halde, savaş suçluları Karadiç ve Meladiç gibileri henüz Bosna’da bulunmakta, bu suçluların yargılanması için hiçbir şey yapılmamaktadır.

 

- Dayton anlaşmasının Bosna Halkı üzerine çok ağır yükler yüklediği ve büyük zulümlere yol açtığı söyleniyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

 

- Dayton anlaşmasını kabul ettiğimiz zaman onun menfi yönünü değil müspet yönünü düşünüyorduk. Zira Bosna’nın sıkıntısı çok büyük ve derindi. Savaşın üç yıl devam etmesi ve Müslümanlara yöneltilen toplu katliamlar onları çok zayıflatmıştı. Bu zayıf durum aleyhimizdeki tasarılar için fırsatı arttırdı. Batılılar, bu ağır maddeleri bize yüklemek için Sırplara yardım ettiler. İslam dünyası güçlü olsaydı bu anlaşmanın yükü Bosna Müslümanlarının sırtına yüklenmeyecekti.

 

- Savaştan sonra, Bosna Müslümanlarını hangi işler beklemektedir?

 

- Şüphesiz ülkeyi onarmayla ilgili işler oldukça fazladır. Zira birkaç dakikada yüzlerce apartman ve şehir harabeye çevriliyor. Oysa bunları onarmanın ve yeniden yapmanın yıllara ihtiyacı var. Örneğin Sarayu Kütüphanesi bir günde yakıldı, fakat onun yapılışı yıllarca sürebilir. Bu tür faaliyetler Bosna halkının önünde duran vazifeler olarak zikredilebilir.

 

Savaş boyunca Sırplar, Bosna halkının İslami kimliğinin yok olması için mescitleri, İslam’ın kültür eserlerini, Müslümanların medeni ve kültürel yapılarını harabeye çevirdiler. Bu eserlerin eski tarihi şekillerine yeniden döndürülmeleri için İslam ülkelerinin yardımlarına ihtiyacımız var.

 

- Savaşta harabeye dönmüş dini ve kültürel eserlerin onarımı için ne yaptınız?

 

- Şimdiye kadar 20 bina elden geçirilip tamir edildi, bazı İslami kütüphaneler onarıldı ve bu alanda bazı yardım kurumları oluşturuldu. İslam dünyasından bazı kurumlarının yardımıyla bazı mescit ve tekeler onarıldı. Bu iş için daha çok maddi ve manevi yardıma ve daha fazla zamana ihtiyaç var.

 

Bu mescitlerin eski yapılarını ve tarihi kimliklerini koruyarak onarmayı hedeflediğimizden, bunların yerine yeni mescitler inşa etmeyi düşünmüyoruz. Bu tarihi mescitler, Bosna’daki İslam tarihinin bir parçasıdır. Bosna’daki on mescit 16. yüzyılda, on mescitte 17. yüzyılda bina edilmiştir. Bu mescitleri eski ve asıl yapılarına göre yeniden onarmanın, dini yönden çok medeniyetle ilgili önemi var. Yakın zamanlarda Kuran-ı Kerim’i Bosna diline tercüme ettirip yayınlattık.

 

- Eski el-Meşiğetu’l İslamiyye kurumunun 120 yıllık bir geçmişi var. Bu kurum, bu zaman boyunca dini ve toplumsal alanda ne gibi işlere imza attı?

 

- el-Meşiğetu’l İslamiyye, Avrupa’nın en eski İslami müessesesidir. Resmi bir devlet kurumu olup kanun, kaide ve yönetmenlikleri olan ve Bosna Hersek’teki İslami faaliyetlerin programlanması ve icrasından mesul olan bir kurumdur. Bu kurumun başında bir başkan olup sorumluluğundaki işlere vaziyet etmektedir. Ulema reisini devlet değil, Müslümanların kendileri seçmektedir. İslami lise ve fakülteler, cami imamları, müezzinler, hatipler ve müftüler, el-Meşiğetu’l İslamiyye’ye bağlıdırlar. Eskiden bu kurumun faaliyet alanları sınırlıydı. Bugün el-Meşiğetu’l İslamiyye, Komünistlerin hakim olduğu zamandan çok daha geniş ve yaygın faaliyet alanına sahiptir. Faaliyetlerimiz sadece cenaze yıkama ve teçhizi değildir. Bugün el-Meşiğetu’l İslamiyye’nin, toplumsal alandaki faaliyetleri, yardım kurumları, eğitim ve mescitleri onarım… gibi geniş yelpazedeki işleriyle Müslümanların iftihar ettiği bir müessese halini almıştır. Eskiden ölülerin müessesesi iken şimdi ise diriler için faaliyet yürüten diri bir müessesedir.

 

- Srebrenica katliamı Avrupa’da ikinci dünya savaşından sonra meydana gelen ilk büyük faciadır. Müslüman kurbanların sayısı, 11 Eylül’le Newyork’ta gerçekleştirilen patlamalarda ölenlerden katlarca fazlaydı. Dünya, bu iki hadiseye karşı aynı tepkiyi göstermedi. Bu iki yüzlü tutumu nasıl değerlendireceksiniz?

 

-Yıllardır Sırpların tecavüzü sonucu Srebrenica’da kaybolan Müslümanların isimlerini tespit etmeye çalışıyoruz. Haziran 1995 yılında gerçekleşen bu tecavüzle burada on binden fazla insan öldürüldü. Bu hadiseyle 11 Eylül 2001’de gerçekleşen hadise karlılaştırıldığında görülür ki, katliamın gerçekleştiği anda Srebrenitca Birleşmiş Milletlerin himayesinde bulunuyordu. Bu arada Sırpların tecavüzü de beklenmekteydi. Bu katliamın meydana gelmesinden sonra 11 Eylül hadisesi gibi hiç kimse tepki göstermedi. Srebrenitca’da meydana gelen facianın insanlık tarafından unutulmaması için çalışıyoruz. Buranın şehitleri için şehitlik inşa ettik. Diğer kurbanların cenazeleri de oraya nakledilmektedir. Şehitliğin etrafında bir duvar inşa edip şehitlerin isimlerini duvarın üzerinde yazdık. Ayrıca feci cinayetin detaylarını anlatan bir de müze kurduk.

 

- Gelecek yıllarda Müslümanlara yönelik musibetlerin yeniden başlamasına ihtimal veriyor musunuz?

 

- Bosna’da sürekli var olan bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Kendimizi ve İslami hüviyetimizi korumak için kıyamete karar cihat halindeyiz. Müslümanlara bakış açıları iyi olmayan uluslararası toplumun gölgesinde, haklıya yardım edemeyecek derecede zayıf olan Birleşmiş Milletlerin gölgesinde, dağınık, paramparça ve gevşek olup mazlum Müslümanları savunma gücü bulunmayan bugünkü İslam dünyasının gölgesinde her şeyin gerçekleşmesi mümkündür.

 

- Bosna savaşından sonra Kosova halkının başına gelen bela ve musibetlerle ilgili değerlendirmeniz nasıldır? Diğer cumhuriyetler bu tür olaylarla karşılayabilirler mi?

 

- Kosova’da meydana gelen olaylar Sırpların Bosna Hersek’ten sonraki cinayetlerinin devamıydı. Bunların sadece zaman ve mekan farkı vardı. Zira katil aynı, maktul da aynıydı. Bu soykırımın ve cinayetlerin rehberi, İslam’a ve Müslümanlara karşı kindar olan Miloseviç’ti. Sırplar, Arnavut kökenli Müslüman nesle karşı katliam yapıp bölgeye hakim olma peşindeler. Bu durum, Sırbistan topraklarında bulunan Sancak Müslümanlarını tehdit etmektedir. Onlar, Bosnalı Müslümanların başına gelenlerin kendi başlarına da gelebileceği korkusunu taşımaktadırlar.

 

- Bugünkü problemin en iyi çözüm yolu nedir? Özellikle de Bosna’nın parçalanması için hangi faaliyetler yürütülüyor?

 

- Balkan’larda, Avrupa’da ve ABD’de Müslümanların bütünlüğü ve vahdeti için yoğun çabalar sarf ettik. Son zamanlarda Balkan’larda önemli değişikliklere şahit olduk. Örneğin Makedonya sınırında Kosova ile meydana gelen hadiseler, Belgrat ile Bosna Sırplarının siyasi, ekonomik ve askeri boyutları olan anlaşmalar yapması gibi. Sırbistan, Bosna’nın üç taife arasında üç kısma ayrılmasını istemektedir. Bu durum Bosna’nın bir bütün olmasını tehlikeye sokmaktadır.

 

En iyi çözüm yolu; taifenin yerine, bir tek devlet olan Bosna Hersek çatısı altında hepsinin eşit haklara sahip vatandaşlar olarak yaşamalarıdır.

 

- Müslümanlar olarak bu hedefin gerçekleşmesi için ne tür çabalar harcadınız?

 

- Bu olayda, gelecekte sonuç zararımıza tamamlanabileceği düşüncesiyle zayıf taraf olmamak için hareket etmemiz gerekiyordu. Özellikle Balkanlar sürekli karmaşa halinde. Bu bölgedeki değişiklikler uluslararası ve bölgesel siyasi hataların uzantılarıdır. 1878 Berlin Konferansından, 1912-13 Balkan savaşından, 1914-18 birinci dünya savaşından kaynaklanan coğrafik parçalanma zalimce Müslümanların aleyhinde gerçekleştirildi. Bu durum ikinci dünya savaşından sonra da devam edip 1992 yılında en üst sınırına ulaştı. Bu yıl Yoguslavya’nın bütün cumhuriyetlerine bağımsızlık hakkı verilip tümü koruma altına alındı. Müslümanlar ise bunun dışında tutuldu. Özellikle Bosna Hersek’teki Boşnak Müslümanlar, dört yıl boyunca Sırpların şiddetli hücum ve katliamlarına maruz kaldılar. Uluslararası toplum, bu katliamları engelleyecek güçte olduğu halde hiçbir şey yapmadı. 1999 yılında bu işin Kosova’da yeniden başladığına, burada Müslümanların toplu katliamlara maruz kaldığına tanık olduk. Bu bölgede Müslümanlara karşı zulüm halen devam ediyor.

 

Balkanlar’da ayrı ayrı din, millet ve taifeler yaşamakta olup burası diğer yerlerden farklılık arz etmektedir. Avrupa’nın hiçbir yerinde benzer durumlara rastlanmaz. İslam, Avrupa milletlerinin hoşgörü, birlikte yaşama, medeniyet ve kültürlerini korumayı öğrenmelerinde tarihi büyük etkiye sahiptir. Gelecekte İslam’ın etkisi ve mesuliyeti büyük olacağından Müslümanların kendi risaletlerini eda için bütün bu fırsatları ve açık kapıları kullanmaları gerekir.

 

- Müslümanların yaşadıkları Sancak Bölgesi, Karadağ ve Sırbistan arasında paylaşılmış durumda olup, buranın üzerindeki tehdit ve endişe gölgesi devam etmektedir. Her iki ülke Müslümanları kendi tarafına çağırmaktadır. Sırbistan Müslümanların kendisiyle birleşmesini istemekte, Karadağ ise Müslümanlara bağımsızlık ve federasyon vaadinde bulunmaktadır. Müslümanların geçmişte karşılaştıkları acı olaylarla karşılaşmamaları için ne yapmaları gerekir?

 

- Müslümanlar, etraflarındaki gelişmeler karşısında elleri bağlı oturmamalıdırlar. İslam’ın hususiyetleri, kültür ve menfaatini savunmalı, dini hislerini ortaya koymalı, diğerlerinin aralarına tefrika sokmalarına ve vahdetlerini bozmalarına izin vermemelidirler. İki taraftan herhangi birinin tarafını tutmamalı, aksine üçüncü bir yol açıp kendi kaderlerini kendileri tayin etmeli, kendilerini Sırbistan ve Karadağ’ın ihtilaf dairesinin dışına çıkarmalıdırlar. Zira bunlar Müslümanları alet gibi görüyorlar.

 

- Bosna’da Müslümanların geleceklerini nasıl görüyorsunuz?

 

- Bana göre bu bölgede İslam ve Müslümanların geleceğiyle ilgili fazla hoşgörülü olmamak lazım. Müslümanların özgürlüğe ihtiyaçları vardı, şimdi özgürlük ortamı oluşmuş durumda. Öncekinden daha fazla gerçekçi olmuşuz. Önceleri kardeşimize karşı beslediğimiz kuruntulardan dolayı katillerle birlikteydik. Onların kılıçlarını keskinleştirme masraflarını ödüyorduk. Tarihi sayılacak büyük sıkıntılar çektik. Şu anda geçmişten daha güçlüyüz. İslam’ı zindanda hapsetmek mümkün değil. İslam ve Müslümanları tehdit eden en büyük tehlike, cehalet ve aşırılıktır.

 

Bugün ulaştığımız özgürlüğü büyük bedeller ödeyerek elde ettik. Kan vermekle, açlık ve korkuyla, mal ve canlardan vazgeçmekle, akıl ve amelle mücadele ederek buralara ulaştık. İfade ve düşünce özgürlüğüyle birlikte korku ve fakirlikten kurtulma özgürlüğü de insanlarımızın hakkıdır. Bosna Müslümanları için ifade ve düşünce özgürlüğü ortamı oluşmuş, lakin korku ve fakirlikten kurtulmak için henüz uzun bir yol var. Sırpların sultası altındaki bazı bölgelerde Müslümanlar henüz yeterli emniyete sahip değiller.

 

- İslam ve Batı arasındaki söyleşiler genellikle dillerle ilgilidir. Bu söyleşinin size göre ne tür faydaları vardır?

 

- Batıyla sürekli söyleşi halindeyiz. Asıl mesele, bu söyleşilerin nasıl olması gerektiğidir? Bu söyleşilerin kavme ve dine bakmaksızın dünya milletleri arasında işbirliği, insan hak ve hukukunu koruma ve sağlıklı bir şekilde birlikte yaşama kurallarına dayanması gerektiğin düşünüyorum.

 

- İslam’ın güzel yüzü Batı’ya nasıl tanıtılabilir?

 

- Şüphesiz bugün Batı’da İslam’ın koyu bir görüntüsü var. Batı’nın haber kaynaklarının yaptıkları yoğun propagandaların yanında bazı Müslümanların doğru olmayan davranışları bu koyuluğu daha da arttırmaktadır. Batı haber kaynaklarını değiştirme imkanımız yoktur. Ama kendimizi değiştirebilir, İslam’ın nurani yüzünü Batı’ya gösterebiliriz. Değerli ve yüksek ahlakımızla Batı toplumunu etki altında bırakabiliriz.

 

- Batı’ya ait haber kaynakları sürekli İslam ve Müslümanları terörizmle itham etmektedirler. Bu konuda görüşünüz nedir?

 

-Bu sözleri söyleyenlerin terörizm listesinde bulunmaları gerekir, zira asıl terörist kendileridir. İslam’ın sivrilikle ve dehşet saçmakla hiçbir alakası yoktur. Bu fikirleri ileri sürenlerin bir kısmı Müslüman oldukları halde psikolojik problem sahibidirler. Kendilerini çıplak yapmakla Batı’ya yakınlaşmak istiyorlar. Onların nifaklarını Batı’ya sunmanın dışında medeniyet ile ilgili söyleşilerde sunacakları bir şeyleri yoktur. Örneğin Selman Rüştü’nün Batı’ya söyleyeceği bir sözü yoktu, ancak kendi dinine ve ümmetine ihanet etti. Benzer şahıslar bu tür tecrübeleri farklı şivelerle tekrarladıkları halde sürekli kenar köşedeler. Batı, kendi miraslarını inkar edip karşılıksız bir şekilde Batı’ya dalkavukluk yapan temelsizlerle değil, İslam’ın gerçek temsilcileriyle müzakere yapmak istiyor. Bugün Avrupa’nın, istediği zaman alet-edevat gibi istifade ettiği, bir müddet sonra da kullanım tarihi sona eren temelsiz dalkavuklara ihtiyacı yoktur. Avrupa’da yaşayanlar bu gerçeği kavramış durumdalar. Avrupa, İslam’dan yüz çevirmiş, Avrupalıdan önce Avrupalı olmak isteyenlerle değil, İslam kültürünün gerçek temsilcileriyle müzakereye ihtiyaç duymaktadır.

 

Bugün Avrupa, uyuşturucu, alkol, cinsi sapıklıklar… gibi musibetlerin sıkıntısını çekmektedir. Dünyanın medeniyet sahibi Müslümanlara ihtiyacı var. Avrupalıların çoğu, İslam medeniyetinin ruhunun uygun ve mutedil şekilde olmasını istemektedir. Zaten İslam’ın esası, vasat, teadül ve itidala dayanmaktadır. “Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık ki, insanların üzerine şahidler olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahid olsun” (Bakara, 143) Dünyanın böyle tanıklara ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Müslümanların bir kısmı nefse itimattan yoksun durumda olup, Batı’nın sahip olduğu şeylerin Müslümanlarınkinden daha üstün olduğunu zannediyorlar. Bu insanlar bilmelidir ki, Müslümanların teknolojik alanda Batı’ya sunacakları bir şeyleri yoksa da manevi ve ruhi alanda sahip oldukları değerler Batı’nın en çok ihtiyaç duyduğu şeylerdir. Allah Teala bütün iyilikleri bir millete vermemiş. Müslümanların risaleti, ilahi değerleri bütün insanlığa hatırlatmalarıdır.

 

Kaynak: Pegahé Havzé

 



Farsça’dan çeviren: Hanefi Aydın



 


 

 

Diger Basliklar
   DİKTATÖR ARAP REJİMLERİ / (ÇEVİRİ)
   ALMANYA'DAKİ 8 CİNAYET!
   RESİMLERLE BERLİN KUDÜS GÜNÜ YÜRÜYÜŞÜ
   BAŞBAĞLAR KATLİYAMI İÇİN TAZİYE / HACI SALİM YAŞASIN
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ: SEYYİT MUHAMMED BEHEŞTİ / M. CELAL MÜCAHİD
   SUSA CAMİİ ŞEHİTLERİNİ HASRET VE MİNNETLE ANIYORUZ / HACI SALİM YAŞASIN
   İRAN'I KUŞATAN OLAYLAR / M. EMİN ÇELİK
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ: DR. MUSTAFA ÇAMRAN / M. CELAL MÜCAHİD
   TAHRAN'DAN SEÇİMİN NABZI -2- / M. EMİN ÇELİK
   TAHRAN'DAN SEÇİMİN NABZI / MEHMET EMİN ÇELİK
   HANGİ MİLLETLERİN TEŞKİLATI? / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
   MEZHEP VE HADİS İMAMLARI : İMAM ZEYD (H.80−122, M.699−740) / HC. AHMET ÇELİK
   İSLAM DAVASI ŞEHİTLERİ: ŞEHİD ABDÜLAZİZ RANTİSİ / M. CELAL MÜCAHİD
   KÜRD ULUSAL KONFERANSI VE MÜSLÜMAN KÜRD HALKIMIZI BEKLEYEN MÜSTAKBEL TEHLİKELER
   HİZBULLAH / YAVUZ DELAL (ALINTI MAKALE)
   HALEPÇE ÖLÜM SESSİZLİĞİNDE / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
   SİYONİST TOPLUMUN İDEOLOJİSİ / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
   ARAP REJİMLERİNİN YÖNETİCİLERİ GAZZE’DEN DERS ALDILAR MI? / AHMET DAĞCI (ÇEVİRİ)
   MEŞAL VE HAMANEİ DÜŞMAN ÇATLATTI / ALINTI HABER
   GAZZE’Yi DÜNYAYA KiM GÖSTERECEK? / SÜLEYMAN GÜNEŞ (ÇEVİRİ)
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git