Darfur’daki isyanlar, beklendiği gibi Ömer el-Beşir’in inkılabi hükümeti için yeni bir savaşa dönüştü. İlk başlarda pek çok kişi Darfur’daki savaşın Sudan hükümetini kuşatacak kabiliyete sahip olduğunu düşünüyordu. Ortadoğu’nun geçiş güzergahlarından birini oluşturmasıyla birlikte Afrika’nın en büyük ülkesi olması, sahip olduğu önemli stratejik mevkii, barındırdığı yer üstü ve altı kaynakları, ayrıca Hartum’un askeri-siyasi ideolojisinin oluşturduğu rahatsızlıklardan dolayı Batının büyük ülkeleri ve uluslararası şirketlerin göz diktiği Sudan’ın, karşıt güçlerin geniş desteğini alan isyancılarla başı daha fazla ağrımaya başladı. Ülke, önemli miktarı güneyde olmak üzere büyük miktarda enerji kaynaklarına, özellikle de zengin petrol yataklarına sahiptir. Örneğin 2004 yılında Sudan’ın çıkardığı günlük petrol miktarı yaklaşık 200 bin varile ulaşmıştı.
Görünen o ki Hartum hükümeti, isyancıların Batılıların gelişmiş silahlarıyla donanıp başkentin kapılarına dayanacaklarını hesaba katmamış, bu isyancıların oluşturabileceği tehdit ve tehlikeyi fazla önemsememiş. Haberler, Batı bölümünde yer alan Darfur’un ateşinin ülkede derinlerde bir savaşı başlattığını bildirmektedir. Sudan makamlarının duyurduğuna göre yüzlerce Darfurlu isyancı başkentin kenar mahallelerine ulaşmış, güvenlik güçleriyle isyancılar arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştı. Ülkenin başkenti karışıklıklardan uzak bir durumdayken, barut kokusunu koklamaya başladı. Hartum sokaklarına inen Sudan ordusu, oluşturduğu kontrol noktalarıyla geceleri giriş çıkışları kontrol altında tutmaktadır.
Başkent Hartum’un yakınlarındaki Umm Durman kentinde, Sudan ordusuyla Adalet ve Eşitlik Örgütü’ne bağlı isyancılar arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Adalet ve Eşitlik Örgütü, Darfur’daki en güçlü isyancı gruptur. Bu grubun yetkilileri, Hartum’a saldırıdaki hedeflerini açıkladıklarında, istedikleri sistemin hakim olması için el-Beşir hükümetiyle mücadeleye devam edeceklerini belirttiler. Adalet ve Eşitlik Örgütü, Darfur’u bombalayan birkaç Sudan askeri uçağı düşürmeye muvaffak olunca, Darfur’un sınırlarının dışına çıkıp Umm Durman şehrine germeyi başardı. Ülkenin bir bölümünü kontrolü altına alıp sonraki hamle için hazırlık yapmaktadır.
İsyancıların sözcüsünün savaşın Hartum’a çekilmesinin sebepleriyle ilgili sözleri savaşın manzarasına iyice tanıklık etmektedir. Sözcü şunları dile getirmişti: “Bu durum Sudan hükümetinin Darfur’da uzlaşmaya temayülünün olmaması ve sert tutumunun tabii sonucudur. Bu işle, Darfur probleminin Darfur’la sınırlı olmadığını ve orada sona ermeyeceğini el-Beşir’e ve Sudan halkına göstermek istedik.” Haber kaynaklarından savaşla ilgili verilen haberler genelde doğru olmayan eksik bilgilerdir.
Son zamanlarda Sudan hükümeti, Hartum’da giriş çıkışları kontrol etmeye başladı. Bu arada bazı isyancıların teslim olduğunu duyurdu. Şu anda Hartum, askeri gücünü başkentte ve yöresinde yerleştirmeyi başarmış durumda. Bununla birlikte Adalet ve Eşitlik Örgütü isyancılarının rehberi Ebu Zumam, kendilerine bağlı yüzlerce savaşçının Umm Durman’a ulaştığını duyurdu: “Biz Umm Durman’a girdik. Yaklaşık yedi yüz arabaya sahip güçlerimiz bu şehirde devletin radyo binasını ele geçirmeyi hedeflemektedirler”
Savaşın ulaştığı nokta, krizin rahat bir şekilde Hartum’un yakasını bırakmayacağını gösteriyor. Bir taraftan isyancı grup bölgesel ve bölge dışı güçler tarafından desteklenmekte, aynı zamanda savaş meydanında dış güçlerin menfaatlerinin temsilciliğini yürütmektedir. Diğer taraftan beş yıldır devam eden ve 200 bin kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yurtlarını terk etmesine yol açan Darfur savaşının tecrübesi, Afrika’nın bu bölgesinde ortaya çıkan kavmi karışıklıkların kolay kolay sakinleşmeyeceğini göstermektedir.
Birleşmiş Milletlerin hazırladığı rapora göre 2003 yılından sonra Darfur bölgesinde 200 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, iki buçuk milyon kişi ise sığınmacı kamplarına kaçmak zorunda kalmıştır. Sudan’ın batısında bulunan Darfur’daki çatışmalar 2003 yılında başladı. Darfur halkının geneli yerli Afrikalılardan olup büyük çoğunluğu Müslüman’dır. Devleti, bölgedeki Araplarla kendileri arasında ayırımcılık yapmakla itham etmekte ve devlet bütçesinden bölgelerinin faydalanmadığını iddia ederek rahatsızlıklarını bildirmektedirler. Devlete karşı silahlı isyan başlatan Afrika yerlisi Darfurlu gruplar, devletin bölgedeki Arapları örgütleyip Afrika kökenlileri cezalandırmak için kullandığını iddia etmektedir.
Sudan, İngiltere’den bağımsızlığını kazandığı 1965 yılından sonra 1972-1983 yılları arasında tam on yıl siyasi kargaşalara ve iç savaşa sahne oldu. Birleşmiş Milletler teşkilatı raporuna göre, Afrika’nın en uzun iç savaşı unvanına sahip bu savaşlarda iki milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş, dört milyon kişi de evini terk etmek zorunda kalmıştı.
Uluslararası oyunculardan bu bölge üzerinde palanları olanların başını ABD, İngiltere ve Fransa çekmektedir. Bu terkipte yer alan devletlerin ve içteki güçlerin oluşturduğu ittifakla Sudan, inkılab hükümeti ve Batı taraftarı kavmi gruplar olarak ikiye ayrılmış durumda. ABD, 11 Eylül’den sonra, iki bahaneyi öne sürerek Batı güçlerini buraya çekmeye çalışmaktadır. ABD’nin ileri sürdüğü bahanelerden birincisi Sudan İslam devletinin ve Ömer el-Beşir’in kendilerine boyun eğmemesi, ikincisi de Bin Laden ve taraftarlarının zamanında bu ülkede yaptıkları faaliyetlerden oluşmaktadır. Bu arada Hartum, krizin perde arkasında bulunan güçlerle henüz yüz yüze gelmemiş.
Sudan makamları, ilk tepkilerinde Çad hükümetinin bu grubu silahlandırıp Hartum’a saldırmaya yönlendirdiğini ileri sürerek, bu ülkenin isyancılara yardıma son vermesini isteyip Çad’la irtibatlarını kestiler. Çad hükümetinin bir taraftan Avrupa ile sıkı irtibatı devam ederken, diğer taraftan isyancılarla, özellikle de Adalet ve Eşitlik Örgütüyle sıkı ilişkileri var. Adalet ve Eşitlik Örgütü, bir zamanlar Darfur’daki faaliyetlerini askıya almış, dış desteklerin iştahlarını kabartmasıyla geçen yıl yeniden faaliyetlerine başlayıp faaliyet alanını genişletmişti. Birbirleriyle uzun sınırları olan Sudan ile Çad’ın ilişkileri uzun süreden beri iyi olmamakla birlikte şu anda patlama noktasına gelmiştir. Çad ise, Sudan hükümetini, Şubat ayında başkent N'Camena’ya saldıran silahlı isyancıları desteklemekle itham etmektedir.
Sudan’ın komşularıyla çekişmeleri el-Beşir hükümeti için yeni bir imtihan olarak yorumlanabilir. Cumhurbaşkanlığını ele geçirdiği 1989’dan sonra pek çok karışıklığı başarıyla atlatan el-Beşir, 2005 yılında komşusu Çad ile savaş ateşini tutuşturdu.
Sudan’ın önemli düğümü, etkili ve tarafsız bir aracının olaya müdahale etmemesidir. Sudan’ın bugünkü problemi, Afrika’nın diğer trajedik problemlerinden biri haline dönüşmüş olup bu sorunu halledecek hiçbir kaynağın bulunmamasıdır. Savaş Hartum’a dayandırılmışken Birleşmiş Milletler, Arap ülkelerinin yöneticileri ve Fransa; Birleşmiş Milletlerin ve Afrika Birliğinin karma askeri gücünün bu bölgeye yerleştirilmesini ve siyasi müzakerelerin başlamasını istemektedir. Bu problemli bölgeye yerleştirilmesi istenen Birleşmiş milletler ve Avrupa Birliği barış gücüne bağlı askerlerden sadece dokuz bini Darfur’a yerleştirilmiş durumda. Bu gücün 26 bine ulaştırılması kararlaştırılmış. Asıl problem; bu güçlerin, sahne arkasındaki oyuncuların aldığı karara göre hareket etmeleridir. Savaşın sona ermesi bu oyuncuların menfaatleriyle uyuşmamakta, Hartum’da istedikleri rejimi iktidara getirinceye ve Kuzey Afrika’daki savunma düzenini değiştirinceye kadar bu krizi sürdürmeye kararlı oldukları görülmektedir.
Kaynak: İran Gazetesi
Yazan: Haydarpur
Çeviren: Hanefi Aydın