Türkiye'de iç politikada son günlerde yaşanan krizler nedeniyle AB'ye üyelik şansının azaldığına işaret edenlere pek önem veren yok. Avrupa'ya ilgi giderek azalıyor. Bir NATO ülkesinde dramatikleşen iç politik sorunlar ve son yaşanan krizler kontrol dışına çıkmak üzere.
Spekülasyonlar, ürkütücü. Ancak ortaya atılan komplo teorilerinde eksik parçalar var. Örneğin Bavyeralı üç Alman dağcı turistin Türkiye – Ermenistan – İran sınırına yakın Ağrı Dağı’nda kaçırılması, birçok soruyu beraberinde getirdi. Kürt ayrılıkçılar, Alman ve Avrupa kamuoyundaki sempatilerini neden riske atıyorlar? Bu, sadece Danimarka'da PKK faaliyetlerinin ve Almanya’daki yayın organlarının yasaklanmasına karşı bir misilleme mi?
Peki kaçırılanlar PKK sempatizanı olabilir mi ve kaçırılma eyleminin bir danışıklı dövüş olması mümkün mü? Neden 13 turist arasından 3’ü seçilerek kaçırıldı? Bu konuda kesin bir kanıya sahip olmak, ancak rehin alınan Almanlar’ın serbest bırakılmasından sonra anlaşılacaktır.
Ancak gerçek olan şu ki; Avrupa’dan yüksek sesle övgüler alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi, Kürt sorununa bir çözüm bulabilmeyi şimdiye dek başaramamıştır. AKP’nin tutumu, Ankara’da askeri çözümde tereddüt etmeyen eski hükümetlerin tutumundan pek farklı değil. Kürt realitesinin kabul edilmesi yönünde verilen sözler tutulmadı.
İstanbul’daki Amerikan Başkonsolosluğu’nun önünde düzenlenen ‘saldırıya’ ilişkin de çok sayıda soru yanıt bekliyor. Boğaz’da kale benzeri binanın önünde, Türk polisini hedef alan saldırının arkasında El Kaide’nin olduğu sanılıyor. Ancak bu noktada akla ilk gelen soru şu: El Kaide, baş düşmanları ABD’nin kılına bile dokunamadan Türkiye’de bu tür bir eylemle neden imaj kaybetmeyi göze alsınlar?
Soruların ardı arkası kesilmiyor: Saldırının arkasında El Kaide olmayabilir mi? Ya da bu saldırı, Erdoğan’ın emri altındaki emniyet birimlerinin darbe hazırlığı yaptıkları iddiasıyla bir dizi şüpheliyi gözaltına almasına tepki gösteren karanlık milliyetçilerin, karanlık bir planı olabilir mi? Ya da Amerikan Başkonsolosluğu önündeki eylemle, ülkede silahlar patlatıp huzursuzluk yaratarak askeri bir darbeyi haklı çıkarmak ve Anayasa Mahkemesi’nde hakkındaki kapatma davası devam eden AKP üzerindeki baskıyı arttırmak hedeflenmiş olabilir mi?
Hem Ağrı Dağı’nda üç Alman’ın kaçırılması hem de İstanbul’daki Amerikan Başkonsolosluğu önündeki saldırıyla ilgili yığınla yanıt bekleyen soru gündemde. Devam eden soruşturmalar sonucunda sorumlulular ortaya çıkartılabilirse, her iki olayın nedenleri ve ayrıntıları açıklığa kavuşturulabilir. Ancak şu da unutulmamalı: Türkiye’de bir terör sorunu var ve özellikle metropollerde ve tatil bölgelerinde büyük saldırılar düzenlenme tehdidi devam ediyor.
Şu anda sadece Erdoğan ve partisi değil, ülkenin tamamı çıkmazda ve devam eden krizlerden bir çıkış yolu şimdilik görünmüyor. İstikrara dönüş iradesinin ayakta kalması için ise Avrupa ülkelerinde tartışıldığı üzere AB'ye üyelik müzakereleri kesilmemelidir.