Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Bizi süt gibi beyaz Hizbullah cemaatine mensup kılan, düşmanların tüm ölümcül darbelerine ve bunca musibetlere rağmen gaybi ve açık yardımlarıyla bizi destekleyen Allah’a hamd olsun.
Mücahitlerin rehberi ve muttakilerin imamı Hz. Muhammed’e salât ve selam olsun.
17 Ocak 2000 tarihinde şehit düşerek Hizbullah önderliğinin baş eğmezliğini mübarek kanı ile bütün dünyaya duyuran Şehit Rehberimize de selam olsun.
Kemalist rejim, kurulduğundan bu yana en büyük düşman ve ezilmesi gereken unsur olarak Müslümanları ve Kürd halkını görmüştür. Bunun için bu iki unsura hayat hakkı tanımamış ve onlara yönelik en zalimane eylemlerde bulunmuştur. Özellikle Kürdlerin Müslüman olması ve Kürd aidiyetinden dolayı Kemalist rejim, Müslüman Kürd halkına karşı zulmünü iki katına çıkartarak soykırımı aratmayan imha hareketlerinde bulunmuştur.
Mustafa Kemal ve ekibi, hile ve oyunları ile devlet yönetimini ele geçirdikten sonra İslam ve Müslümanlara düşmanlıklarını izhar ederek İslam’ın kurum ve kuruluşlarını birer birer ortadan kaldırdı. İslam ve Müslümanlara karşı girişilen bu düşmanlığa karşı Üstad Bediüzzaman ve bir çok İslami şahsiyet baş kaldırdı. Şeyh Sait, kıyam başlattı. Fakat Kemalist Rejim, Şeyh Sait kıyamını en acımasız bir şekilde bastırdı. 970’li yıllara gelindiğinde Rehber Hüseyin Velioğlunun kurduğu Hizbullahi hareket, diğer hareketlerden farklı olarak teşkilat ve örgütlülük gücü ile bu mücadele ve kıyam zincirinin yeni bir halkasını teşkil etti.
Geçmişte bu hareketleri kanlı bir şekilde bastıran Kemalist rejimin Hizbullah’a karşı müsamaha göstermesi beklenemezdi. Tıynetinde İslam düşmanlığı olan bu rejim, Hizbullah hareketi üzerine çok zalimane ve acımasız bir şekilde gitti. Hizbullah hareketi de buna mukabil sesiz kalamazdı, devletin Müslümanlara yönelik imha hareketine karşı önlemler alıyor ve taktikler geliştiriyordu. Bir nevi devlet ile Hizbullah hareketi arasında sesiz bir savaş yaşanıyordu. Bu sesiz savaşta yüzlerce Hizbullah mensubu mahkûm oldu, yakalandı ve şehit oldu. Fakat Hizbullah da devletin yüzlerce ajanını eline geçirip etkisiz hale getirdi. Bu sesiz savaş 17 Ocak 2000 tarihine kadar devam etti. Bu tarihte devletin yaptığı bir operasyonla Rehber Hüseyin şehit oldu. 17 Ocak operasyonu ile Kemalist rejim, Hizbullah hareketini imha etmek için operasyon üstüne operasyon yaptı. Binlerce masum insan zindana tıkıldı, o kadarı mahkûm oldu ve onlarcası şehit edildi. Artık gizliliği bir tarafa bırakıp açıktan açığa Hizbullah’a karşı savaş yürüten Kemalist rejim, zafer sarhoşluğu ile kanunsuz bir şekilde yakalayabildikleri suçsuz ve cemaatle alakası olmayan sıradan insanları bile zindana atıyordu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve içişleri bakanı Sadettin Tantan kabadayılar gibi kameraların önüne geçip “devlet Hizbullah’ın kökünü kazıyacaktır.” Naraları atıp kovboyculuk oynuyordular. Kovboylar Hizbullah’ın kökünü kurutamadılar fakat Allah onların kökünü kurutuyor ve kurutacaktır.
Devlet Müslümanları fiziken, ruhen ve moralmen çökertmek için tüm imkânlarını kullanıyordu. Hizbullah liderini öldürdük, kadrolarını hepsini yakaladık, arşivlerini ele geçirdik, neleri varsa neleri yoksa hepsi elimizde, Hizbullah’ı yok ettik, imha ettik şeklinde Müslümanları fiziken, ruhen çökertmek ve Hizbullah’a sempati ile bakan ve dost olanlarını ümitsizleştirmek için medya gücünü de kullanarak müthiş propaganda yapıyordu.
Devletin bütün bu propagandalarına rağmen moral ve ümidini kaybetmeyen Hizbullahi hareket, Allah’ın yardımı ve kendi örgütlülük gücü ile bitmediği gibi, her zaman var olacak, her geçen gün daha da büyüyüp güçlenerek yoluna devam edecektir. Allah’a dayanan ve gücü ondan bilen bir hareket, bela ve musibetler karşısında ümitsizliğe düşmediği gibi yok da olmaz.
Eğer cemaat tarihi iyi incelenirse, cemaatin birçok ağır sorun, bela ve musibetle karşılaştığı görülecektir. Lakin her seferinde Allah, cemaatin maruz kaldığı bu sorun ve imtihanların içinden muzaffer bir şekilde selamete ulaştırdı. Allah’ın bir hareketi çeşitli bela ve musibetlere duçar etmesi o hareketi yardımsız bıraktığı anlamına gelmez. Nitekim Allah çeşitli vesilelerle müminleri dener.
Şehit Rehber bunu şu şekilde izah etmektedir. “Bu dünya İslam’a göre kurulu değilse sorumlu Müslüman onu değiştirmekle mükelleftir. Bu uğurda görülecek eziyetlere, işkencelere, belalara, musibetlere, zindanlara merhabası olacaktır. Elbet “Allah müminleri dener” denilince kastedilen budur. Bu deneme iman, yaşama, sabretme, öğrenme, anlama, direniş gösterme, yılmama, eğitme, talip olma, ele geçirme düzleminde kendini gösterir.”
Yaşanan bela ve musibetleri Şehit Rehber’in izahatları çerçevesinde değerlendirildiğinde görülecektir ki cemaatin yaşadığı her olay ve sorun cemaati bir ileri aşamaya götürmüştür. Çünkü her olayın neticesi tecrübe, birikim ve kazanıma dönüşmüş olup cemaate yeni kapılar açmıştır.
Biz inanıyoruz ki Allah kendi kullarını denediği gibi kendisi için mücadele eden hareketleri de dener. Kişi ve hareketlerin imtihanının dozu ve şiddeti onların gücü oranındadır. Zira Allah hiç kimseyi gücünü aşacak şeyle sorumlu tutmaz ve gücüne göre imtihana tabi tutar.
Cemaat, mücadele süreci boyunca birçok olayla karşılaşmış ve her seferinde Allah’ın yardım ve inayeti ile olayların üstesinden gelebilmiştir. Yaşanan her olay, cemaate yeni kapıların açılmasına vesile olmuştur. 17 Ocak olayı da bu şekilde tahlil edildiğinde 17 Ocak 2000 tarihi cemaat için bir dönüm noktası, bir sürecin başlangıcı olarak yeni bir dönemi teşkil ettiği görülecektir.
Allah, kendisine inanan ve dayanan bir hareketi yardımsız bırakmaz.
Bu vesile ile on yılı aşkındır zindan hayatı yaşadıktan sonra şu anda özgürlüğe merhaba diyen kahramanları selamlıyor, hasret ile onları kucaklıyorum.