Tarih birçok büyük hareketlere ve bu hareketlere damgasını vuran birçok mümtaz şahsiyetlere şahitlik etmiştir. Eğer tarihe damgasını vuran bu büyük şahsiyetler olmasaydı tarih anlamsız, ders ve ibret vermeyen bir geçmiş olurdu. Tarihi tarih yapan büyük şahsiyetler olduğundan gelecek hep bu iz bırakan insanların düşünce ve öğretileri ile şekillenmektedir.
Tarihin her kesitinde sair coğrafyalarda düşünce ve aksiyonları ile toplumlara yön veren büyük şahsiyetler çıkmıştır. Bu insanların bir kısmının düşünce ve hareketleri kendi coğrafyalarıyla sınırlı kalmış, bir kısmının ise düşünce, öğreti ve hareketleri kendi toplumlarını aşarak başka toplumlara ilham kaynağı olarak onların bilinçlenip uyanmasına sebep olmuştur.
İşte bu baptan, 17 Ocak 2000 tarihinde Kemalist rejim güçleri ile girdiği bir çatışmada şehit düşen Hizbullah hareketinin rehberi Hüseyin Velioğlu’nun düşünceleri, öğretileri ve İslami mücadeleye getirdiği örgütlülük ve teşkilat anlayışı toplumları ve sınırları aşabilecek niteliktedir. Rehber Hüseyin’in bu kapsayıcılık ve evrensel nitelik taşıyan örgütlülük ve teşkilat anlayışını gören Kemalist rejim onun varlığını ortadan kaldırmak suretiyle bunun önünü alacağını zannederek yanlış bir hesaba girişti. Kemalist rejim Rehber Hüseyin’in varlığını ortadan kaldırmasına kaldırdı, ancak onun düşüncesi, öğretisi ve teşkilat anlayışı Kürdistan’ın her sathında mazlum halkımızın umudu oldu ve olmaktadır. Rehber Hüseyin’in geliştirdiği örgütlülük ve teşkilatçılık anlayışı Hizbullah’ın öncülüğünde Kürdistan coğrafyasını da aşabilecek kudrete sahiptir.
Kemalist rejim Müslüman Kürd halkının İslami ve insani haklı mücadelelerini yok etmek için rehberlerini ya şehit etmiştir veyahut halkla irtibatlarını kesmek için en dayanılmaz sürgünlere maruz bırakmıştır. Kemalist rejimin döktüğü Müslüman Kürd rehberlerin kanları heder olmamış bilakis bir sonrakilerin mücadele azimlerini artırmıştır.
Son asır Müslüman Kürd halk önderi Şeyh Sait kıyamının dehşetli bir şekilde bastırılmasından sonra Kürdistan coğrafyası İslami mücadele açısından zorunlu olarak bir fetret dönemine girdi. Çünkü Şeyh Said’in idamından sonra da Kemalist rejim Kürdistan coğrafyasında Müslüman Kürd halkına önderlik edebilecek ne kadar şahsiyet varsa ya şehit etti ya da Kürdistan’ın dışına en zorlu sürgünlere mahkum etti. Bu hal 1925’ten 1970’lere kadar sürdü. Bu dönemde Kürdistan da örgütlü ve teşkilatlı bir İslami yapıdan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü bu döneme ait Kürdistan’daki oluşumlar, genellikle örgütlülük ve düşünce olarak gayri İslami düşünce ve ekolleri referans kabul ederek mücadelelerini bu yönden geliştirmeye çalışmaktaydılar. Kürd halkı Müslüman olduğundan bu İslam dışı oluşumlar Kürdistan’da bir kitle hareketine dönüşmedi. Geçmişte olduğu gibi bugün de İslam dışı her düşünce ve örgütlü yapının Kürdistan’da başarı şansı olamaz ve olması da mümkün değildir.
1970’lere kadar lidersiz kalan Müslüman Kürd halkının İslami ve insani haklı mücadelesini yürütebilecek bir alemdara ihtiyaç vardı ki bu alemdar klasik ve alışagelmiş yöntemlerle değil farklı yöntemler geliştirerek mücadeleyi geliştirebilmeliydi. Bu nedenle çağın gereklerini bilmeli, toplumu iyi tanıyıp ve iyi teşhis koyabilmeli, sorunlara köklü çözüm getirebilmeli, örgütlülük ve teşkilat anlayışı gerçekçi ve pratik olmalı ve geniş bir vizyona sahip olabilmeliydi ki Müslüman Kürd halkının derdine çare olabilsin. Nihayetinde yıllarca hasret ve özlemle liderlerini bekleyen Müslüman Kürd halkının bağrından çıkan Rehber Hüseyin Hizbullahi hareketin temellini attı.
Şehit Rehber Hüseyin, Kürdistan coğrafyasında Kürd halkını iyi tahlil ederek Kürd halkının dinine bağlı ve cesur bir halk olduğunu fakat milli şuur, örgütlü ve teşkilatlı bir yapıdan mahrum olduğunu görür. Müslüman Kürd halkının bu parçalanmışlığını gören şehit Rehber, bu halkın örgütlü ve teşkilatlı bir yapı meydana getirmekten başka bir şansının olmadığının kararına varır. Teşkilat dehası olan Rehber Hüseyin Kürdistan’da köy köy, şehir şehir İslam davasını götürerek Müslüman Kürd halkını Hizbullah hareketinin etrafında örgütlenlendirdi. Kürdistan’ın her sathında İslami bilinç ve örgütlü mücadeleyi geliştirerek kısa zamanda Hizbullah hareketini Kürdistan’ın bir gerçeği haline getirdi. Kuruluşundan 2000 yılına kadar Hizbullah hareketinin fiili ve pratik rehberliğini yapan Rehber Hüseyin, 17 Ocak 2000 tarihinde Kemalist rejim güçleri ile girdiği bir çatışmada teslimiyeti değil baş eğmezlik ve şahadeti tercih ederek rabbine yürüdü. Miras olarak genelde İslam ümmetine özelde Müslüman Kürd halkına öyle görkemli bir hareket bıraktı ki bu hareketin en büyük özelliği izzet ve baş eğmezliktir.
Bu vesile ile şehadetinin 10. yılında Rehber Hüseyin’i rahmetle anıyorum.
Selam ve muhabbetle, izzet ve baş eğmezlik karakteriniz olsun.
CUDİ NUHOĞLU