Kişi; dava, ideal ve mücadelesi ile vardır. Bir dava, bir ideal ve bir mücadele peşinde koşmayan, yalnız kendi şahsi menfaatlerini elde etmek için çaba sarf eden kişi, peşinde koştuklarına ulaşabilir, ancak elde ettikleri onu mutlu etmeyeceği gibi hem dünyada ve hem de ahrette aziz yapmayacaktır. İnsanı hem bu dünyada ve hem de ahrette aziz kılan şey, ilahi davası, ideali ve mücadelesidir. Kişi, ancak davası, ideali ve mücadelesi ile değer kazanır.
Dava, ideal ve mücadele sahibi ister fiili olarak mücadelesinin başında olsun, ister zindanda olsun ve isterse de muhacereti yaşasın, her türlü şart ve koşullarda dava ve mücadelesini düşünür. Mücadelesinin dert ve sorunları dışında kişisel bir hesap peşinde koşmaz. Mücadele adamı, zorunluluklardan dolayı fiili olarak mücadelesinin her hangi bir sahasında faaliyet gösteremez ve mücadelesinin pratiğini yaşayamazsa bile şahsını düşünerek rahat bir yaşamı tercih etmez. Mücadele adamı, daima davasına yoğunlaşarak mücadelesini düşünür ve mücadeleye nasıl katkı sağlayabilirim diye mücadele ruhunu zinde tutmaya çalışır.
Mücadele adamı, bilgili, teşkilatlı ve kendi sahasında dahi bile olsa davasından uzak kalmasından ötürü şahsi hesaplar yapmaya meylettiği zaman mücadele aşkını kaybeder, körelir ve sıradanlaşır.
Mücadelede adamını hedefine götüren unsurların başında mücadele ruhu/aşkı gelir. Bir insanda mücadele ruhu gevşemeye ve kendisinde rahat yaşama ruhu dirilmeye başlamışsa, bu insan dava, ideal ve mücadele çizgisinin dışına çıkmaya başlamıştır. Gidişatı hayra doğru olmayacaktır.
Bir insan veya bir hareket aldığı darbelerden dolayı ye’se düşüp mücadele ruhunu kaybederse bu onun sonu anlamına gelir. Çünkü insanı ayakta tutan şey onun inancı, ümidi, ideali, direnci ve ruhudur. Bunları kaybeden kişi, varlığını kaybetmiş, ruhsuz cesede dönmüştür.
İnsan psikolojisinin bu öldürücü yönünü iyi bilen Kemalist rejim, gücünü sonuna kadar kullanarak Hizbullahi Müslümanların mücadeleye olan inanç, direnç ve şevklerini kırmak için ölümcül darbeler vurdu. Bundan dolayı Hizbullah Hareketi herkesin kaldıramayacağı ağır ve tamiri zor darbelerle karşı karşıya kaldı. Aziz Rehberini ve çok sayıda evladını şehit verdi. Binlerce Hizbullah mensubu zindanlara dolduruldu, büyük bir kısmı ise mahkûm ve muhacerete yönelmek zorunda bırakıldı. Ama tüm bu ölümcül darbelere rağmen Hizbullah Hareketinin ve mensuplarının mücadeleye olan aşk ve inanç, direnç ve ruhunda zere kadar bir gevşemeye yol açmadı.
Kemalist rejim, bütün imkânlarını seferber edip en acımasız darbeleri vurarak, Müslümanları en vahşi işkencelerden geçirebilir ve zindanlara doldurabilir. Hiçbir zaman Hizbullah’ın mücadele inancını, aşkını ve ruhunu öldürmeye güç yetiremez.
Eğer bugün Amed’te, Serhat’ta, Garzan’da, Botan’da ve ülkenin her sathında yüzbinler meydanları dolduruyorsa, bu, mücadele aşkı, ödenen bedeller ve akıtılan kanların bereketiyledir ve halkın İslam’a ve İslami değerlere sahip çıktığını göstermektedir.
CUDİ NUHOĞLU
|