Sevginin en açık alameti fedakârlıktır. Sevginin büyüklüğü ve gerçekliği, sevilen uğruna yapılan fedakârlıkla ölçülür. Kişi, sevdiği uğruna her şeyini feda eder. Mücadeleye katılan, bu uğurda başına gelebilecek her türlü meşakkati peşinen kabul ederek küfür sistemine başkaldırmıştır. Bu başkaldırışta sevdiği davası uğruna her türlü zorluğa katlanır. Zoru tercih eden başarır. Fakat rahatı tercih eden kaybeder. Çünkü dava mücadelesinde rahat yoktur; açlık vardır, ölüm vardır, zindan vardır ve her türlü zorluk vardır. Mücadeleye gönülden merhaba diyen zora, fedakârlığa talip olduğundan her türlü bedeli ödemeye de hazırdır. Davanın zahmet, sıkıntı ve zorluklarına katlanıp bedel ödemeyi göze almayan mücadeleyi yürütemez. Çünkü mücadelenin tabiatında zahmet, sıkıntı, zorluk, kan, çile, gözyaşı, hicret ve zindan vardır. Turistik bir ahlakla, konforlu bir hayat yaşamakla mücadele verilemez. Hizbullah’ın şanlı mücadele tarihi, ödenen bedeller ve fedakârlık örnekleri ile doludur. Bu fedakârlıklar öyle sıradan ve herkesin yapabildiği fedakârlıklar değildir. Bunları, ancak davada erimiş olanlar yapabilir. Hizbullah’taki fedakârlık ve zora talip olma öyle bir seviyededir ki bunun en açık örneği tüm engelleme ve saldırılara rağmen cemaatin geldiği noktadır. Şehit Rehber, tüm işlerde rahatı değil, güç ve zor olanı tercih etmiş ve bunu bir prensip haline de getirmişti. “Her işte ve her meselede rahat terk edilecek, güç yollara tevessül edilecek.” Cemaate yöneltilen bunca saldırı, imha ve ölümcül darbelere rağmen cemaatin ayakta kalmasını sağlayan sır işte budur. Zora talip olunduğu müddetçe Hizbullah, her türlü olumsuzlukların üstesinden gelebilecektir. İnsanın dayanırlılık gücünü artıran imandır ve mücadele uğrunda insanın başına gelebilecek olaylara sabretmedir. Riske ve zorluklara karşı kendini hazırlayan, olaylar karşısında soğukkanlılığını korur ve paniklemez. Çünkü daha önce bunlara karşı manen ve maddeten kendini hazırlamıştır. 17 Ocak 2000 tarihi Hizbullah hareketi ve mensupları için zorlu bir süreç ve büyük bir imtihan olsa da büyük hareketlerin büyük hedefleri olur, büyük hedeflerin büyük bedelleri olur, büyük bedellerin neticesi de büyük ve görkemli olur. Hizbullah, büyük bir hareket olduğundan bugüne kadar hep büyüklüğü nispetinde büyük bedeller ödedi ve bu büyük bedellerin neticesi ülke sathında faaliyetler ve etkinlikler olarak kendini gösterdi. Hizbullah, mücadeleyi sayısız düşmanlar arasında bedel ödeye ödeye günümüze getirdi, İslam için halkımız için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı. İslam’ın ve halkımızın çıkarı için her türlü bedeli ödedi, ödüyor ve ödemekten de pervası olmadı. Hizbullah’ın geçmişi buna şahitlik etmektedir. Hizbullah kan, gözyaşı ve çile ile yoğrulmuş bir harekettir. Kan veren, gözyaşı döken ve çile çeken bir hareket ancak mazlum halkımızın derdine derman olabilir. Müslüman halkımız tarih sürecinde birçok katliamlar yaşamış, istilaya uğramış ve çeşitli ihanetlere uğramıştır. Hakları elinden alınmış, ezilmiş ve sömürülmüş bir halkın mücadelesi kutsaldır ve insanidir. Müslüman Kürd halkı, İslam ile özdeşleşmiş olduğundan bu halkın mücadelesini İslami değerlere inanmayanlar veremez. Kemalist rejim cumhuriyet tarihi boyunca İslam ve Müslümanlara karşı mücadelesi aralıksız devam etti ve etmektedir. PKK ise Kemalistlerle el ele verip otuz yıla aşkındır Müslüman halkımızın İslami değerleri ile savaş halindedir. Kemalist rejim ve PKK’nın tüm çabalarına rağmen Müslüman Kürd halkının İslami değerlerini söküp atamadı. Müslüman Kürd halkı, değerlerine karşı açılan tüm bu düşmanlıklara rağmen bağrından kendi evlatlarından oluşan kan, ter, çile ve gözyaşı ile yoğrularak Hizbullahi hareketi çıkardı. Hizbullah hareketi de halkımızın kan, çile ve gözyaşlarına sadık kalarak İslam’a ve Müslüman halkımızın değerlerine karşı yürütülen faaliyetleri akamete uğratmaya çalıştı. Ve mücadele sürecinde halkımızın değerlerini tehdit eden gerek Kemalist rejimin, gerek PKK’nın ve gerekse diğer unsurların oyunlarını bozarak hesaplarını alt üst etti. Hepsinin aynı ağızla Hizbullah’a karşı çıkması ve öfke duyması da bundandır. İşte Hizbullah, halkımıza çullanmış ve çepe çevre sarmış bu İslam düşmanlarının halkımıza karşı tertipledikleri oyunlarını bozdu ve bir nebze de olsa halkımızı onların şerrinden korudu. Bu başarıyı da kendi örgütlülük gücü ve kendine has yöntemler ile her işte rahatı terk edip güç yollara başvurarak gerçekleştirdi. Aziz Şehit Rehber’in prensip haline getirdiği “Her işte ve her meselede rahat terk edilecek, güç yollara tevessül edilecek.” İlkesi mücadelenin selameti için vazgeçilmezdir. Gelecek rahatını terk edenlerindir. Selam ve muhabbetle CUDİ NUHOĞLU |