19- AİLE OLUŞTURMA Kur’an’a göre aile, toplumun asıl dayanağı olup insanın terbiye ve yüce öğretiden geçtiği ocak olması hasebiyle büyük önem taşımaktadır. Kur’an toplumu, birbirlerine sıkı sıkıya bağlı, güçlü muhabbet köprüleri ve sarsılmaz bağlarla kenetlenmiş bu küçük yuva ile daha muhkem bir hal almaktadır. Aile konusuna özel bir yer ayıran Kur’an-ı Kerim, mutlu ve muhkem bir ailenin oluşması için koşulları bir bir sıralar. Kur’an toplumunun temelini oluşturan aile kurumunun Kur’an ölçüleri çerçevesinde bina edilmesi çerçevesini üç esas üzerine bina eder. Bunlar; teşvik, tahkim ve gelişme Aile ile ilgili ayetlerden bir kısmı Kur’an toplumunu teşvik edip evlilik yoluyla aile binasının inşasına işaret ederken, bir kısmı aile kurumunun güçlendirilmesini tavsiye etmekte, diğer bir kısmı ise çocuklar yoluyla aile kurumunun gelişmesini, irtibatların geliştirilmesini, akrabalarla bağların güçlendirilip sürekliliğe kavuşturulmasını istemektedir. Yukarıda üç temel yaklaşımı esas alıp ayeti kerimeler ışığında konuyu kısaca açıklamaya çalışacağız. a) Kur’an-ı Kerim’in Teşvik Siyaseti: Ailede temeller evlilikle yoluyla atıldığından Kur’an-ı Kerimde aileyle ilgili ısrarlı bir teşvikle karşılaşıyoruz. Kur’an’ı Kerim evliliği; insan ruhu, dostluğun kaynağı, eşlerin birbirlerine muhabbeti şeklinde ele alarak insanları evlilik kurumuna doğru yönlendirir. “Onda 'sükûn bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (Rum Suresi 21) Allah Teâla’nın sisteminde karşı cinslerin birbirlerine olan ilgisi gerçeği evlilik müessesesiyle çözüme kavuşturulmuş, toplumsal sıkıntı meşru zeminde çözülmüştür. Huzurlu bir hayat sürdürmeleri için kendi nefislerinden kulları için eşler yaratan Allah Teâla, böylece nefislerini sükûnete ulaştırmakta, sinirlerinin durulmasına yol açmakta, kalplerinde huzura, vicdanlarında ferahlığa yol açmakta ve aile sevgi üzerine inşa edilmektedir. Bunu büyük bir akıcılıkla ortaya koyan Kur’anı Kerim, söylemini tatlı ve latif bir dile ifade eder; “Onda 'sükûn bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da…" Nikâh akdiyle oluşturulan evlilik neticesinde kurulan yuvada eşlerin iç huzura kavuştukları ve dengeli bir şekilde hayata yöneldikleri görülür. Bir bütünün parçaları gibi birbirlerini tamamlarlar. Onların letafet üzerine bina edilmiş huzur ve mutluluğun kaynağı olan evliliklerinin meyvesi yeni kuşaklarda kendini gösterir. Evlilik Kur’an’ın ifade ettiği gibi sevgi ve muhabbet kaynağı olabildiyse ve ailede sükûnet oluşturduysa, işte bu evlilik buna paralel olarak sağlıklı meyveler verecektir. Allah Teala kadınlarla erkekleri farklı özelliklerle yaratmıştır. Ancak bu farklılıklara rağmen her biri diğerini tamamlayan, diğeriyle kemale eren bir yapıya sahiptir aynı zamanda. Bu hayırlı kurum, iki ayrı ortamda yetişmiş iki yabancıyı o denli birbirlerine bağlar ki, her ikisinin oluşturduğu ortak irade hayatın zorlukları karşısında güçlü bir birliktelikle tezahür eder. Kadın ile erkeğin oluşturduğu mutlu yuva hayata yeni bir anlam kazandırmaktadır. Özellikle günümüzde makinanın kör hâkimiyeti, gelişen teknolojinin anlamsız kıldığı ve rengini soldurduğu hayattan kopan insanların rahat bir nefes alabildikleri ve mutluluğu tadabildikleri biricik yer aile ortamıdır. Evlilik, sadece cinsel ihtiyaçları temin müessesi değildir. Böyle olsaydı insanların hayvanlardan farkı kalmazdı. Cinselliği aşan, toplumun sağlıklı bir şekilde gelişimini sağlayan en önemli etkenlerden biri olan evlilik, toplumun geleceğini oluşturacak sağlıklı nesillerin doğumu ve gelişmesinde mektep görevi görmekte, bu sayede topluma sağlıklı bireyler yetiştirilebilmektedir. Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar? (Nahl Suresi 72) Görüldüğü gibi sistem Allah Teala’nın kurduğu dinamikler üzere akıp gitmektedir. Evlilik müessesiyle kurulan yuvalar, Allah’ın evlilik meyveleri olarak bağışladığı çocuklarla hayata güzellikler katmaktadır. İnsanların çoğu Allah’ın koyduğu evlilik sistemine uygun olarak yuvalarını bina edip yaşamaya çalışırlar. Başka türlü yaklaşımlarla karışıklığın çıkacağını bilirler. Ancak önemli bir kısmı hayat alanlarına Allah’ın müdahil olmasını istemezler. Bazılarının doğrudan bu tür itirazları bulunmazsa da hayatlarının fiili olarak Allah’ın yerine başkaları tarafından düzenlendiği görülür. Toplumun temel dinamiğini oluşturan ailenin oluşumunda ve sağlıklı yürüyüşünde Allah Teala’nın ölçüsünün dışına çıkıp başka yaklaşım ve yönelişlere girişilince ailelerde bozulmalara, yeni nesillerde yozlaşmalara bunun neticesinde mutluluğunu elden vermiş, huzursuzluğun merkeze oturduğu çarpık bir aile yapısı ortaya çıkar. Öyleyse hayatın her aşamasında olduğu gibi aile gibi önemli ve hassas bir müessesede de İslam’ın ölçüsü birebir uygulanmalıdır. “Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç) bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir kitap (yazı, hüküm, son) vardır.” (Rad Suresi 38) Peygamberlerin beşer üstü varlıklar olması gerektiğini ileri süren müşrikler, eş ve çocuk sahibi olan Hz. Muhammed (sav)’in peygamber olamayacağını ileri sürüyorlardı. Allah Teala vahiyle, peygamberlerin insan üstü varlıklar olmadığını, onların da birer insan olduğunu eş ve çocuk sahibi olmalarının peygamber olmalarına engel teşkil etmediğini haber vermektedir. Fikir dünyaları cahili gelenek üzere bina edilmiş müşrikler peygamberlerin beşer olabileceğine, üstelik daha önceleri rakip gördükleri kabileden olmalarını kabullenemiyorlardı. İçlerinde yaşayan bir insanın Allah’tan haber alabileceğine anlam veremiyorlardı. Çoğu bu bilinçsizliklerinin kurbanı olup inkarda diretiyorlardı. “Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir.” (Furkan Suresi 74) İşte bu, kaynağını imandan alan fıtri bir yaklaşımdır. Allah Teala’dan gözün aydınlığı onan güzel nesiller bahşetmesi istenmektedir. Ancak tevhidi çizgide yürüyen, Allah’a kullukta numune olacak güzellikler sergileyen nesillerdir bunlar. Temiz nesillerle birlikte hep beraber Allah’ın dergahına yürüme, bu dergahta dirilme, sağlam dinamikler üzerine yükselmiş takvalı bir toplumun inşa edilmesi hedeflenmektedir. “İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir.” (Nur Suresi 32) Günümüzde eskisi gibi kölelik ve cariyelik kalmamıştır. Böyle bir geleneği yaşayan cahili dünyaya yeni bir şekil veren Kur’an-ı Kerim, mal değerinde görünen kölelerden iman edenlerin ve salihlerin evlendirilmesi için taraflara çağrılarda bulunmaktadır. Bugün köle ve cariyeler yoksa da salih ve muttaki fakirlere her yerde rastlamak mümkündür. Evlenmek isteyen ancak imkânları bulunmayanlar için evlilik kapısını açmada ve yeni bir yuva kurmada imkân sahibi Müslümanlar sorumlu kılınmıştır. Zaten toplumda bozulmaları önlemenin en etkin yollarından biri evlilik müessesesinin işletilmesidir. Bu müessesenin sıhhatli bir şekilde işlemesiyle bozulmalar ve yozlaşmaların önü büyük ölçüde alınacaktır. Ayeti kerime “içinizde evli olmayanları” şeklindeki bir ifadeyle genel bir yaklaşım sergilemekte, fakirlikten ve imkânsızlıktan dolayı evlenememiş insanların bu sıkıntılarını aşma ve evlenmelerine yardımcı olmak için imkân sahipleri yardıma çağırılmaktadır. Âlimlerin çoğu ayetteki ifadelerin emir değil de teşvik amacı taşıdığını ileri sürerler. Teşvik de olsa, özellikle günümüzde ahlaksızlığın yaygınlaşmasının önemli sebeplerinden birini cinsi yaklaşımlar teşkil ettiğinden, evlilik müessesesi harekete geçirilerek birçok kötülüğün önü alınabilir. Böylece hayırlı nesiller yetiştirmenin yolu açılmakta ve toplumdaki bozulmalara neşter çekilebilmektedir. İmkân sahibi Müslümanların atacakları hayırlı adımlar kesinlikle Allah Teâla tarafından desteklenecektir. Çünkü ayeti kerime “Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder” müjdesini açık ifadelerle ortaya koymaktadır. Ancak ilk adım varlıklı Müslümanlar tarafından atılmalı, bu hayırlı işe önayak olunmalıdır. Efendimiz Resul-i Ekrem (sav) konuyla ilgili şunları dile getirmektedir. "Allah Teala üç kişiye yardım etmeyi üzerine almıştır. Allah yolunda cihad eden kişi, karşılığını ödeme koşuluyla özgürlüğü için sözleşme yapan köle, bir de iffetini korumak için evlenmek isteyen bekâr?" Devam edecek… İbrahim FIRAT |