Kur’an toplumunun önemli özelliklerinden biri de ölçülerini Kur’an’ın tayin ettiği ekonomik hayattır. Ekonomik faaliyetlerini Kur’an’ın tayin ettiği ölçüler çerçevesinde yürütmesi kaydıyla ekonomik gelişme ve kalkınmada önü tamamıyla açılmıştır.
Dünyada büyük boyutlara ulaşan ekonomik faaliyetler, haksız kazanç, sömürü ve zulüm temeline dayandığı için sayıları birkaç yüzü bulan bir topluluk milyarlarca insandan daha fazla kazanmaktadır. Bazı zenginlere ait servetin bir ülkenin gelirinden daha büyük meblağlara ulaşabildiği dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu tür dengesizliklerin fazlasıyla yaşandığı bir dünyada ekonomik alanda haktan ve adaletten bahsetmek mümkün değildir.
Zenginliklerin çoğu zulmedilerek, başkalarının hakları çiğnenerek ve başkalarının sırtından geçinilerek elde edilmektedir. Durum böyle olunca her yıl milyonlarca insan açlıkla boğuşurken, haksız kazanç musluklarını ele geçiren zenginler servetlerine servet katmaktadırlar.
Diğer alanlarda olduğu gibi ekonomik alanda da ölçülerini yerleştiren İslam, gelişmenin ve kalkınmanın önüne hiçbir sınır koymaz. İslam’ın ekonomik gelişmede vazgeçilmez şartı zulümden uzak durma ve adaletin bütün alanlarda uygulanmasıdır. Adalet temeli üzerine bina edilen ekonomik gelişmelerle Müslüman toplumun gelişmesi sağlanabileceği gibi, zulme uğramayan insanların haklarına kavuşma imkânı doğar.
Kur’an toplumunda ekonomik hayat iki esas üzerine bina edilmiştir. Birincisi ekonominin olmazsa olmazı olan açılım ve kalkınma! İkincisi ise, birinciyle iç içe olan, ekonomiyi dengeye oturtup herkesin hakkına kavuşmasını sağlayan, sömürü ve dayatmaların önünü kesen ve ekonomik çabaların temelini oluşturan adalettir.
Birinci özellik olan açılım ve kalkınma ile ilgili çok sayıda ayet zikredilmiştir:
1- Ayetlerden bazıları geçim sağlama ve daha iyi bir hayata ulaşmak için insanları tabii imkânlardan faydalanmaya davet eder;
“Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik. Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için (gerekli) geçim vasıtaları yarattık.” (Hicr Suresi 19 – 20)
“İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O'dur. Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun. (Bütün bunlar) onun lütfünü aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir” (Nahl Suresi 14)
“Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal Suresi 60)
Ayeti kerimede düşmana karşı hazırlıkların bütün alanlarda yürütülmesi istenmektedir. Ekonominin ilk sözü söylediği, gücün ve kuvvetin ekonomik varlıkla anlam kazandığı, ekonomi alanında gelişme gösterenlerin siyasi ve askeri alanda da ilk sözü söylediği dünyamızda, söz sahibi olmaları ve güçlenmeleri için Müslümanların da ekonomik alanda ciddi bir gelişim göstermeleri gerekir. Ayeti kerime düşmana karşı genel bir hazırlıktan bahsederken bugünkü şartlarda hazırlığın içinde ekonomik gelişme önemli bir yer tutmaktadır.
“Kral dedi ki: Onu bana getirin, onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca: Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin, dedi.” (Yusuf Suresi 54)
Kralın rüyasını tabir etmesi ve gelecekte yaşanacak sıkıntılardan kurtulma yollarını açıklaması üzerine kral, bu işi yapacak emin ve muktedir birine ihtiyacı olduğunu söyleyince Hz. Yusuf (as):
"Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben (onları) çok iyi korurum ve bu işi bilirim" dedi. (Yusuf Suresi 55)
İslam dairesi ölçü kabul edildikçe, helal ve harama riayet edildikçe ve adalet ilkesine uyuldukça İslam, ekonomiye açılan kapıları bütünüyle açık tutar.
2- Ayetlerden bazıları, Kur’an toplumunu yeryüzünü bayındır ve mamur etmeye davet eder;
“Semudoğulları'na da kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik. Salih dedi ki; ''Soydaşlarım, sadece Allah'a kullukta bulunun, O'ndan başka bir ilahınız yoktur. Sizi topraktan yaratan ve yeryüzüne yerleştirerek burayı kalkındırmakla görevlendiren O'dur. O'ndan af dileyiniz, O'na yöneliniz. Çünkü Allah, kullarına yakındır ve dileklerin kabul edicisidir.” (Hud Suresi 61)
İkinci özellik, yani Kur’an toplumunun ekonomik faaliyetlerinin adalet esasına dayanması ile ilgili çok sayıda ayeti kerime bulunmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de adalet, peygamberlerin risalet hedefleri arasında zikredilir. Özellikle ekonomik alanda adaletin uygulanması ile ilgili beyanatlara sıkça yer verilir. Ayetlerin dilinin tatlılığına yönelip, Kur’an’ın bu alandaki mesajları konumuza daha fazla ışık tutacak.
Ekonomiyle ilgili yaklaşımlarda özellikle de Hz. Şuayb (as)’ın tevhid mücadelesiyle birlikte insanların ekonomik hayatlarına müdahaleye çalışıp bunu nasıl düzenlemeleri gerektiğiyle ilgili yaklaşımı etraflıca anlatılır. Kur’an-ı Kerim, üç ayrı yerde Hz. Şuayb’ın ekonomiyle ilgili tavsiyelerinden bahseder;
“Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.” (Araf Suresi 85)
“Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için ondan başka ilah yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi hayır (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın. Eğer mümin iseniz Allah'ın (helâlinden) bıraktığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinize bir bekçi değilim. Dediler ki: Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın! Dedi ki: Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından (verilmiş) apaçık bir delilim varsa ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O'na dayandım ve yalnız O'na döneceğim. (Hud Suresi 84-88)
“Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. (Şuara Suresi 177-183)
Bütün peygamberlerin risalet görevinde olduğu gibi Hz. Şuayb (as), davetinin başlangıcında kavmini tevhide davet eder. Ekonomik hayatın canlı olduğu ancak fesadın gittikçe yaygınlaştığı topluma hitap eden Hz. Şuayb (as) ekonomik hayatlarını hedef alıp, yol göstererek ve nasihatlerde bulunarak fesattan uzaklaştırmaya çalışır. Ekonomik hayatlarında adaletli davranmaya, hileden uzak durmaya, eksik tartmamaya, ekonomik fesadın tümünden el çekmeye ve insanların haklarını çiğnemekten vazgeçmeye davet eder.
Kur’an-ı Kerim sadece Hz.Şuayb (as)’ın ekonomik alandaki çağrılarıyla yetinmez. Kur’an toplumuna çağrıda bulunan Kur’an, ekonomik faaliyetlerinde adaleti gözetlemelerini emreder;
“Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.” (İsra Suresi 35)
“Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti.” (En’am Suresi 152)
“Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resulü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tövbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.” (Bakara Suresi 279)
“Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın. Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın” (Rahman Suresi 7-9)
Ekonomiyle ilgili ayetlerin bir kısmının, tebliğin, itikadın ve inkılâbın gerçekleşmekte olduğu Mekke’de Allah Resulü’ne nazil olduğunu görüyoruz. Ekonomiyle ilgili diğer ayetler ise İslam’ın devletleşmeye başladığı, İslami sistemin toplumda ikame edilmeye çalışıldığı Medine’de nazil oldu. Yani İslami tebliğin başlamasıyla inmeye başlayan ekonomiyle ilgili ayetler, Resul-i Ekrem (sav)’in ömrünün sonuna kadar aynı minval üzere devam etti. Ayetlerin biricik hedefi ticari ilişkilerde hakka riayet edilmesi, adaletin gözetilmesi, haksızlık ve zulümden uzak durulmasıydı.
Dünyada baş gösteren gelişmelerin, güç ve kudretin ekonomiyle ölçüldüğü günümüzde Kur’an toplumunun ekonomik bakış açısını tayin eden yukarıdaki ayetler her zamandan daha fazla anlam kazanmaktadır. Ekonomi alanında Müslümanların önüne konulan ölçü, paranın ve ekonomik gelişmenin her şeyin temelini oluşturduğu dünyada, adaleti esas alarak ekonomi sahasına açılmalarıdır.
Kur’an’ın ölçüsü temel alınarak hareket edilirse hem gelişme gösterilir ve hem de ekonominin temeli olarak tayin edilen adalet işlevsel hale getirilir. Ancak, çoğu yerde Müslümanların kapitalist sistemin ekonomik ölçülerini esas almaları İslami ölçünün fonksiyonlarını geçersiz kılmaktadır. Bu yolla işlerini geliştiren bazıları büyük paralar kazanabilirler. Ancak Allah’ın koyduğu ölçü ıskalanınca, Kur’an’ın istediği adalet mihveri esas alınmayınca Müslümanlar için bu tür ekonomik gelişmelerin hiçbir anlamı olmaz. Kesinlikle adaletin olmadığı yerde zulüm vardır, hak ve hukuku çiğneme vardır, helal ve harama riayet etmeme vardır.
Kur’an toplumu her alanda olduğu gibi ekonomi alanında da Kur’an’ın hükümlerine uymak zorundadır. Kur’an’ın ölçüsüne uyulup ekonomi adalet esası üzerine bina edilince hem rotasını şaşırmış insanlığın önüne güzel bir ekonomik ölçü yerleştirebilecek ve hem de Müslümanların birçok alandaki sıkıntısı son bulacak. Büyüme ve gelişme dengeli bir şekil alacak. Yoksul ve ihtiyaç sahipleri haklarına kavuşacak. Toplumu kemiren ekonomik uçurumlarda ciddi daralmalar yaşanacak. Böylece adalet üzere ikame edilmiş salih ve müreffeh topluma emin adımlarla yaklaşılmış olacak.