Kur’an toplumunun en önemli özelliklerinden birini oluşturan ve hiçbir şeyin yerini dolduramayacağı diğer bir özellik; cihad, direniş ve şehadet kültürüdür. Bunlar, Kur’an toplumunda iç ve dış düşmanların tehlikesi hissedildiği zaman derhal harekete geçirilir. Çok önemli ve hayati bir konu olan ve günümüzde anlamının ötesinde başka anlamlar yüklenerek yansıtılmaya çalışılan cihad, Kur’an-ı Kerim’de detaylıca açıklanmıştır. Bu yazımızda Kur’an-ı Kerim’i eksen alıp cihad konusunu işlemeye çalışacağız.
Öncelikle Kur’an toplumunun düşmanlarının yeterince tanınması gerekir. Yani cihadın kime karşı verilmesi gerektiği net bir şekilde bilinmelidir. Çerçeveyi çizen Kur’an-ı Kerim, düşmanların kimliği hakkında yeterli bilgiler verir.
KUR’AN TOPLUMUNUN DÜŞMANLARI
Birçok ayette Kur’an toplumunun düşmanları “Allah’ın düşmanları”, “Mü’minlerin düşmanları” ya da “sizin düşmanlarınız” şeklinde zikredilir: “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal Suresi 60)
“Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak, böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi. " dedi.(Araf Suresi 129)
“Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.” (Maide Suresi 82)
SAVAŞ ŞEKİLLERİ
Düşmana karşı yürütülecek savaş farklı şekil ve boyutlara sahiptir. Kur’an-ı Kerim’in yaklaşımını göz önüne alarak bunu; kültürel savaş, ekonomik savaş ve silahlı savaş şeklinde nitelendirebiliriz.
1- Kültürel savaş Kur’an-ı Kerim, Kur’an toplumuna gelecek saldırılara karşı nasıl bir karşılığın verilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyar. Saldırı hangi şekilde geliyorsa, aynı şekilde cevap verilmesi istenir. Örneğin kültürel saldırı varsa, buna aynı yöntemle cevap verme Kur’an-ı Kerim’in tavsiye ettiği mücadele şekillerindendir:
“(Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik...) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!” (Furkan Suresi 52)
Kur’an-ı Kerim düşmanlara karşı mücadelenin eksenini oluşturur. Onlardan gelecek kültürel saldırılara boyun eğmeden, teslimiyet içine girmeden, bizzat Kur’an’la mücadele edilmesi, Allah’ın ayetleriyle cevaplarının verilmesi istenir.
Bugünün Batı dünyası her tarafı ablukaya alan kültürel savaşında bütün dünyayı etkisi altına almıştır. Batının işi boş, keramet ve şahsiyetini öldürüp insanı sıradanlaştıran kültürü karşısına Kur’an silahının dışında direnme imkanı yoktur. Toplumumuzu içten kemiren, gençliğimiz arasında gittikçe yaygınlaşan Batı kültürüne karşı Allah Teala’nın, “kafirlere boyun eğme ve bütün gücünü kullanıp onlara karşı Kuranla mücadele et” fermanıyla “dur” denilip kültürel mücadele verilmelidir. Bunun için, Kur’an toplumunun fertlerinin seferber olması, birer savaşçı gibi kendilerini hazırlaması ve bu hastalıklı kültürü toplumdan temizlemek için ciddi bir mesai harcamaları gerekir.
Toplumumuza kazandırılabilecek Kur’an kültürü, zehirli virüslere karşı direnç setleri oluşturacak, toplumu kuşatan kötülüklerin bir bir ortadan kalkmasına ve toplumda İslami kültürün gelişmesine yol açacak. İşte Allah Teala, yaşadığımız musibetlere çare olarak mukaddes kitabını öneriyor ve bunun kültürüyle hem sıkıntılarımızı aşacağımızı hem de keramet kazanabileceğimizi bildiriyor.
Kur’an-ı Kerim, tevhid önderi Peygamberlerin mücadelelerinde kültürel cihadı öne çıkardıklarını, tevhid kültürünü yaygınlaştırmaya çalıştırdıklarını bildirir:
“Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (Ahzab Suresi 39)
“Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum.” (Araf Suresi, 62)
“(Şuayb), onlardan yüz çevirdi ve (içinden) dedi ki: "Ey kavmim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kâfir bir kavme nasıl acırım!" (Araf Suresi, 93)
2- Ekonomik Savaş Günümüzde yaygın olarak kullanılan savaş yöntemlerinden biri de ekonomi alanında yürütülen savaşlardır. Ekonomik ilişkilerin kesilmesi, bu alanda yapılan baskılar ve ambargolar güç sahiplerinin en fazla kullandığı yöntemlerdir. Kur’an-ı Kerim, ekonomik savaş alanında İslam düşmanlarının başvurduğu bazı oyunlardan haber verir;
“Onlar: Allah'ın elçisinin yanında bulunanlar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar.” (Münafıkun Suresi 7)
İslam toplumuna nüfuz etme gayretindeki düşmanlar, Allah Resulü (sav)’in etrafını halkalayan, O’nun rahle-i tedrisinde eğitim gören ashaptan ciddi derecede rahatsızlık duymaktadırlar. Çünkü ashap, Allah Resulünü çevreleyen Kur’an toplumunun ana dinamiğini oluşturuyordu. Onları cezalandırmak, ekonomik darbelerle zayıf hale getirmek için ekonomik ambargoyu tavsiye etmektedirler. Bu yolla çelikleşmiş halkanın zarar göreceğini ve böylece İslam’ın darbe yiyeceğini tasarlıyorlar.
Bu, İslam düşmanları tarafından her zaman ve mekânda yoğun bir şekilde kullanılan yöntemlerdendir. İslami oluşumlara karşı mücadelelerinde daha fazla etkin olmak için ekonomik kanalları kısmaya, ekonomik imkânları dağıtmaya ve Müslümanları zorlayıp cezalandırmaya çalışırlar.
Allah Teala, düşmanın Kur’an toplumuna karşı başlattığı ekonomik savaşın önünde durmanın ve ekonomik hamlelerine karşı direnmenin infakla olacağını ileri sürüp saldırıların bununla etkisizleşeceğini ima eder:
“Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin” (Münafıkun Suresi 10)
İmkân sahiplerinin vazifelerini icra edip infak silahını devreye sokmaları durumunda düşmanın ekonomik saldırıları Kur’an toplumunda ciddi sarsıntılara yol açamayacak. Ancak, infakın işlemediği İslami toplumlarda düşmanın ekonomik darbelerinin ciddi tahriplere yol açtığına sıkça rastlanmaktadır.
3- Silahlı Savaş Allah yolunda mücadelenin üçüncü boyutu ise silahla verilen mücadeledir. Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerde “kital” olarak zikrettiği savaş, düşmanın zorbalığına ve silahlı saldırılarına aynı yöntemle karşılık verme şeklinde zikredilmiştir:
“(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” (Tevbe Suresi 41)
Burada hafif ve ağırdan, durum ve şartlar ne olursa olsun Mü’minlerin savaşa katılımının zorunluluğu kastedilmektedir. Güçlü, zayıf, zengin, fakir, imkân sahibi veya imkânlardan yoksun bir halde de bulunulsa her mü’minin kâfirlere karşı verilecek cihada katılması gerekir. Daha sonraları indirilen Tevbe Suresinin 91. ayeti ile zayıflar, hastalar ve savaşta harcayacak hiçbir şeyleri olmayanlar savaştan muaf tutuldu.
“Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez. Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir. Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah gafûr ve rahîmdir. Fitne tamamen yok edilinceye ve din yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” (Bakara Suresi 190-193)
“Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!” (Tevbe Suresi 73)
Kur’an-ı Kerim, düşmanlara karşı dostluk ve samimi ilişkilere son verilmesini Allah’ın ve Mü’minlerin düşmanlarına karşı mücadelede atılacak öncelikli adım olarak nitelendirir:
“Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr etmenizi içten arzu ederler.” (Mümtehine Suresi 1-2)