3- ÖZGÜRLÜK
Kur’an toplumunun özelliklerinden bir diğeri de özgürlüktür. Birçok ayette özgürlüğe değinen Kur’an-ı Kerim sathi bir incelemeye tabi tutulduğunda insan özgürlüğüne büyük önem verdiği görülür.
İnsanın tabii özelliği ve fıtratı özgür olmayı gerektirdiğinden, özgürlük insan tarihi boyunca insanları sürekli meşgul etmiştir. Özgürlük uğruna nice savaşlar verilmiş, oluk oluk kanlar akmıştır.
Özgürlük tartışmaları günümüzün de yoğun tartışmaları arasındadır. Özgürlüğün nasıl olması gerektiği ve sınırlarının ne olacağı hakkında yoğun tartışmalar yapılmaktadır. Bazıları özgürlüğün sınırsız olduğunu savunurken, bir kısım insanlar başkalarının hak ve hukukunu çiğneyecek ve insan kerametine leke getirecek sınırsız bir özgürlüğün söz konusu olamayacağını savunurlar. Çünkü sınırsız bir özgürlük toplumda büyük kargaşalara yol açtığı gibi, ortalığı kasıp kavurarak insan güvenliğini tehdit eder.
Özgürlük Allah Teala’nın insanlara bağışladığı tabii bir güzelliktir. Sonradan keşfedilen yapay bir buluş değildir. Allah Teala özgürlükle kullarına güzel bir makam lütfetmiş ve onları yüceltmiştir.
Kur’an-ı Kerim, özgürlüğü farklı şekillerde aktarmaktadır. Allah’ı (CC) bazı ayetler vasıtasıyla özgürlük hakkında bizi yeterince bilgilendirir. Örneğin Firavun’un zulmü altında ezilen, köleleştirilen ve bütün hakları ellerinden alınan İsrailoğulları için Allah Teala şöyle buyurur:
“Hani Musa kavmine demişti ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi işkencenin en kötüsüne sürmekte ve oğullarınızı kesip, kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta olan Firavun ailesinden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Rabbinizden büyük bir imtihan vardır." (İbrahim Suresi 6)
Her diktatör ve zalim gibi Firavun’un işkenceleri ve zulmü altında özgürlükleri ellerinden alınmış bir toplumun bir daha ayağa kalkmaması için oğulları boğazlanıyor, erkekleri öldürülüyor, kadınlarına ise dokunulmuyordu. Toplumun dört tarafında zindan duvarları inşa edilmişti. İşkence ve zulüm üzerine bina edilmiş bir hayat artık bir parçaları olmuştu. Hz. Musa (as), özgürlükleri elinden alınmış bir toplumu özgürleştirmek için Firavun’a başkaldırıyordu. Tarihin bütün dönemlerinde mazlum kullarına yardım eden Allah Teala, Hz. Musa (as)’ın öncülüğünde İsrailoğullarını esaretten kurtarıp özgürlüğe kavuşturuyor. Ardından bu büyük nimet ve bu yaşanılır hayata kavuştukları için İsrailoğulları şükre davet ediliyor.
Tarih boyunca defalarca zulme uğrayan ve köleleştiren İsrailoğulları, mazlumiyetin ne anlama geldiğini çok iyi bilirler. Ancak bugün, yaşadıklarından hiçbir ibret almamışçasına kabaran egoist ve zulüm damarlarına yaslanarak tarihte kendilerine zulmeden diktatörlerle yarışırcasına mazlum halkların haklarını çiğnemekte, zulmün en koyusuna tabi tutmaktadır. Allah Teala onların ecdatlarını Firavun’un zulmünden kurtarıp özgürleştirdiği gibi onların zulmüne uğrayan mazlum milletleri de özgürleştirecek ve onları rüsva edecektir. Çünkü tarih, tekerrürden ibarettir.
Ardından Allah Teala, zulme uğramanın ve zulümden kurtulup özgürlüğe ulaşmanın tümüyle imtihan olduğunu bildirir. İşkence ve eziyetlerle imtihan! Özgürlüğe ulaşmakla imtihan! Kur’an toplumu, düşmandan gelen darbelere karşı sabır elbisesini giyerek direnç ve kararlılıkla yoğrulmuş çelikten irade ile dimdik ayakta kalmalı ve özgürleşme uğruna gerekli bedelleri ödemek için seferber olmalı. İşte imtihandan geçmenin ve özgürleşmenin en kısa ve en anlamlı yolu…
İnsan akidede yenik düşmemişse, direnci kırılmamışsa ve sabrında çözülmeler olmamışsa, bedenen esaret altında olsa bile teslim olmamış, esarete boyun eğmemiş ve özgürleşme yolunda azimli adımlarla yürüyüşünü sürdürmektedir. Ancak, bedeniyle birlikte ruhu da teslim olmuşsa işte bu ölüm, aşağılanma ve onursuzluğa boyun eğmektir ki Kur’an toplumunun özelliklerinden değildir. Müslümanların bedenleri esaret altına alınsa bile ruhları özgürdür. Hiçbir zaman ilahi olmayan ve fıtratlara yabancı olan tahakkümlere boyun eğmez, onları kabul etmezler. Bu da tutsak bedenlerine rağmen deruni özgürlüğe sahip olduklarını gösterir.
Başka bir özgürlük örneği de Hz. Yusuf (as) ile ilgilidir:
"Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; O'nun için secdeye kapandılar. Dedi ki: Ey babam! Bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti. Çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra O, çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O'dur” (Yusuf 100)
Hz. Yusuf (as) Allah Teala’nın kendisini zindandan çıkardığını bildirirken, Allah’ın kendisine lütfettiğini ve iyilikte bulunduğunu açıklar. Allah’ın izniyle zindandan kurtulup özgürlüğe yürümüştür. Gerçi Hz. Yusuf ruhen özgürlüğün en alasını yaşarken bedeni tutsak durumdaydı. Allah Teala’nın lütfüyle bedeninin zalimlerin esaretinden kurtulmasını Allah tarafından gelen iyilik olarak yorumlanmaktadır.
Allah Teala, zalimlerih simgesi konumundaki Firavun’un zulmünü anlatırken, özgürlüğün genel kanununu belirtir:
“Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.” (Kasas Suresi 5)
Allah Teala, ezilen, hak ve hukukları ellerinden alınan zayıflara ve mustazaflara iyilikte bulunup özgürlüğe kavuşturmak istiyor. Mazlumların esaretten kurtulması için ardı ardına fırsatlar doğuran Allah Teala, onların zilletten kurtulmalarını ve onurlu bir özgürlükle buluşmalarını arzulamaktadır. Ancak, ruhları esir alınan, özlerini yitirmiş ve iradeleri yok olmuş toplumlar, Allah Teala’nın ardı ardına verdiği fırsatları değerlendirmeyince köle olarak yaşamaya devam ederler. Oysa Allah’ın verdiği fırsatları değerlendirip gerekli bedeller ödemeleri durumunda bir adım ötelerindeki özgürlüğe kavuşabilirlerdi. Hareket ve eylem olmazsa durup dururken zalimler köleleştirmekten el çekmezler. Şekli olarak özgürleştirilseler de fiili olarak köleleştirmeye devam ederler.
"Onlar adını ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmi Peygamber'e uyarlar. O onlara iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, temiz şeyleri helâl eder, murdar şeyleri haram kılar, omuzlarındaki ağır yükümlülükleri boyunlarındaki zincirleri kaldırır. " (Araf Suresi 157)
Yahudi ve Hıristiyanların kitaplarında yazılı buldukları ümmi Peygambere tabi olmaları durumunda onları hidayet çağırır. Hayatlarını yeniden dizayn eder. Salih amelleri emredip kötülüklerden alıkoyar. Temiz olanı, Allah Teala’nın kulları için yazdığı helal şeyleri beyan eder. Çirkin ve murdar şeyleri yasaklar. İşte bunlarla birlikte iman edenlerin omuzlarındaki ağır yükleri, sırtlarını yere yapıştıran problemleri ve boyunlarındaki kölelik zincirlerini bir bir parçalayıp onları özgürleştirir.
Müslümanlık, şekilsel ve teorik taraftarlık olmayıp amele dayanan ve hayatı tümüyle çerçeveleyen aksiyoner bir sistem olduğundan İslam’a boyun eğen ve Kur’an toplumundan olma azmindeki insanları büyük sıkıntılardan kurtarır.
Risaletini tebliğ ettiği zaman Hz. Peyamber (sav) Müslümanların rehberi olarak etraflarındaki zindan duvarlarını yıkıyor, onları özgürleştiriyordu. Bugün peygamberi yöntem olan Kur’ani hayat, her türlü kölelik zincirlerinden sıyrılmayı, özgürleşmeyi ve Allah’a özgürce bağlanmayı zorunlu kılmaktadır. Allah Teala’nın dışındaki hükmedenler birer birer ayıklanınca zincirler birer birer parçalanır. İşte o zaman insan özgürleşmeye başlar. Bu, dünyanın çekiciliğine, makam, mevki ve paraya karşı başkaldırı olup özgürleşmeye adım atılır.
“Firavun'un yanına vararak ona deyiniz ki; "Biz bütün alemlerin Rabb'i olan Allah'ın peygamberiyiz. İsrailoğullarının bizimle birlikte buradan ayrılmalarına izin ver. Şuara Suresi 16-17
O' nimet diye başıma kaktığın şeye israiloğullarını köleleştirmenin sonucudur. (Şuara suresi: 22)
Zulümde sınır tanımadığı için Firavun, zulmün sembolü olarak Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde geçtiği gibi insanları iliklerine kadar sömürmüş, İsrailoğulları’nı yıllarca köle olarak kullanmıştır. Oysa insanları yaratan Allah Teala, kullarının önüne özgürce bir hayat yerleştirmiş ve özgürce yaşamalarını istemektedir. Kendisini ilah olarak gören Firavun ise, hüküm vermede tek yetkili görmektedir. İki dudağının arkasından çıkan hüküm, ilahi hüküm olarak sahiplenmekte ve kutsanmaktadır. Oysa kapısına dayanan özgürlük peygamberi Hz. Musa (as) özgürlüğü ellerinden alınan halkın serbest bırakılmasını ve Mısır’ı terk etmesi için izin verilmesini isteyerek koca bir toplumun özgürleşmesi için yoğun çaba harcamaktadır.
Diğer taraftan Firavun, diktatörlüğüne ve hükümranlığına halel getirecek bu tür tekliflere yanaşmamaktadır. Bir taraftan Allah’ın peygamberi insanların özgürleşmesi için çaba sarfederken diğer taraftan zulüm silsilesinin tepesindeki Firavun, en katı zulümlere tabi tutulan insanların köle kalması için yoğun çaba çabalamaktadır.
İşte Allah Teala’nın kitabında birçok ayette gördüğümüz gibi hakikat önderleri insanları özgürleştirmek için çabalarken, zalimler zulmün devam etmesi için yoğun çaba harcamaktadırlar. Zalimlerin ayar ve ölçüleri yoktur. Zulmetmekten, aşağılamaktan ve insanları sömürmekten zevk alırlar. Bugün Batı medeniyetinin kurucularının Irak’ta, Afganistan’da ve Guantanamo’da yaptıkları aşağılık zulümler Firavunları çok geride bırakmış, bugünkü Batıyı koyu ve aşağılık zulmün sembolü haline getirmiştir.
Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden biri olan özgürlük Kur’an toplumunun en belirgin özelliklerindendir. Kur’an toplumu, etrafını çevreleyen bağları birer birer çözerek, ayaklarına vurulmuş prangaları birer birer kırarak, kültür ve değerlerini kirleten sızmalar ve çirkin saldırıların önünde çelikten duvar gibi dururken, saf, temiz ve Kur’an’la arınmalıdır. Ne zulme yeltenmeli ve ne de zulme boyun eğmelidir. Allah teala’nın koymuş olduğu özgürlük çerçevesini esas alarak hayatı yeniden şekillendirmeli, zulme uğramış, özgürlükleri ellerinden alınmış ve sömürülmekte olan insanların ellerinden tutup özgürleşmeleri için çalışmalıdır. Kısaca önce özgürleşmek ve sonra da özgürleştirmektir esas mesele…
Devamı edecek… İbrahim FIRAT
|