Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Siyonist rejim cinayetleriyle Gazze’yi kan gölüne çevirmektedir. Gazze’nin bütün yollarını kapatmış, akaryakıt, yiyecek ve ilaç gibi insanların temel ihtiyaçlarının bu bölgeye ulaşmasını engellemekte, öldürücü füze ve bombaları karadan ve havadan Gazze insanına yağdırmaktadır.
Dünya milletleri her zamanki gibi büyük bir sessizliğe gömülmüş, Birleşmiş milletler başkanı gibileri ise Gazze’deki insanlık faciasından dolayı uyarmakla yetinmektedirler. Avrupa Topluluğu dış ilişkiler komiseri Waldenr gibileri de endişeli olduklarını ifade edip zulüm, tecavüz ve vahşet üzerine bina edilen rejimin merhametsizce saldırılarına ve programlı bir şekilde nesilleri yok edişine nasihat ve ümit beyan eden bir dille son vermesini ummaktadır.
Bu vahşet devam ederken İslami topluluk ve kurumların ve sözde Müslüman devletlerin durumu ise her zamanki gibi içler acısıdır. Gazze’nin Müslüman halkı tamamıyla Siyonist işgalcilerin kuşatmasında bulunurken, düşmanın şiddetli ve vahşiyane saldırılarına imkansızlıktan dolayı karşı koyamazken, esas hedefi; Müslüman Filistin halkını savunmak ve ellerinden alınan haklarının geri verilmesi olması gereken İslam Konferansı Teşkilatı, ciddi bir tepki göstermediği gibi, bu teşkilattan itiraz sesleri bile duyulmamaktadır.
Bazı Arap ve İslam devletleri, eskiden olduğu gibi Amerikalı patronlarının işaretiyle yönlerini tayin edip bu gösteride oyunun seyircisi rolünü oynamaktadırlar. Onlar, Araplarla İsrail arasında vuku bulacak herhangi bir savaşta, Beyaz Saray’ın dostlarının bütün güçlerini seferber ederek İsrail’i korumak için Araplarla savaşa girişeceklerini Amerikalılardan defalarca duymuşlardır. Son bölge gezisiyle İsrail’in Gazze’ye tecavüzünün gerçekleşmesi için savaş kışkırtıcılığı yapan Bush’a sembolik kılıçlarını sunarak desteklerini ilan ettiler. Gazze ve insanının, George Bush’un açık teyidi ile İsrail tarafından ateşe verilmesi ve yakılması, onların ne İslami hamiyet duygularını ve ne de Arapçılık asabiyetlerini harekete geçirip etkili bir çıkış yapmalarına sebep oldu. Bundan daha utancı ve daha kötüsü ise, Refah sınır kapısından geçmek isteyen Filistinli hastalara ve kadınlara ateş açarak İsrail’in uşağı olduğunu ortaya koyan ve siyonist devletle birlikte hareket ettiğini gösteren bir Arap devletinin yaptığıdır...
Dünyadaki pek çok insan hakları örgütü ise Amerika’nın sazıyla oyuna dalıp terörizmle mücadele teraneleri çalarken, sıra insan haklarına gelince mangalda kül bırakmadığı halde İsrail’in vahşi cinayetlerine karşı tepkisiz kalıp, dünyanın bu coğrafyasında yok edilen insan hakları konusunda kör ve sağır elbisesine bürünürken, onlara göre sanki Filistin ve Gazze halkı insan değil ki insan hak ve hukukundan istifade etsin. Onlar İsrail’in işlediği vahşi cinayetleri görmüyor gibi davranıyorlar. İsrail’i ziyaret eden ABD başkanı Bush, Gazze’ye saldırı projesini desteklemiş, böylece kendisinin hiç olmayan haysiyetini kurtaracağını zannederek, gazetecilere verdiği beyanatta İsrail’in Filistinlilere saldırması ve onların direnişini kırması gerektiğini bildirmiştir. Aklını yitirmiş divaneler gibi İsrail’in Filistinlilerin belini kırması ve onları yok etmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Sözde insan hakları savunucusu kurumların insan hak ve hukuku tarifi, dünyaya hakim olmak isteyen insanlık düşmanı zalim güçlerin tarifi olup bunların verdikleri izin ölçüsünde insan haklarını kabul ederler. Bir yandan insan haklarını savunduğunu iddia eden ve terörizmle mücadele taraftarı olan kurumlar, diğer yandan demokrasi ve insan hakları savunuculuğuna soyunan Amerika... Pratiğe gelince, zalim, satılmış, insanlık değerleriyle uyuşmayan, kokuşmuş bütün rejimlerin savunucusu olup, insan hak ve hukukuna taraftar olan halklara ve devletlere de düşmanlık yapmaktadır.
İşgalci siyonistler, herkesin gözü önünde Gazze’yi bombalarken, Amerika ve işbirlikçi satılmış rejimler ise yaptıkları zulüm ve işledikleri cinayet kokuları arasında dünyayı boğmaya çalışmaktadırlar. Filistin halkının seçtiği yasal hükümetin etkisiz hale getirilmesi için işgalci rejime gerekli izin bu güçler tarafından verilmiştir. Gazze, kan gölüne çevrilmiş ve ateşe verilmiştir. Dünyanın bu coğrafyasında Holocaust bütün acımasızlığıyla yürürlüğe konmuşken hiç kimseden ses çıkmamaktadır. Filistinli erkekler, kadınlar, gençler ve çocuklar, kendi seçtikleri hükümeti himaye suçuyla, zalim ve işgalcilere karşı topraklarını savunup direndiklerinden, can, mal ve namuslarına sahip çıktıklarından en şiddetli ve en acımasız kuşatmaya tabi tutulmuşlardır. Ama bütün bunlarla birlikte Filistin’den yükselen ses, özellikle de ateş ve kanın içerisinden yani Gazze’den dünya insanlığının kulağını çınlatan ses, inleme, aciziyet ve teslimiyet sesi değil, direniş sesidir. Kendi istikametini tayin eden direniş “Zillet bizden uzaktır” şiarıyla zorlukları aşa aşa hedefine adım adım ilerlemektedir. Malumdur ki bunlar, İsrail’in ilk defa sebep olduğu facia ve işlediği cinayetler değildir. Aynı zamanda demokrasi ve insan hakları savunucularının ilk defa yaptıkları ihanet ve iki yüzlülük de değildir. Arap ve İslam devletlerine hakim güçlerin desteklerini alçakça zorbaların emrinde sergiledikleri ilk sahne de değildir. Mücadele yerine, emperyalist ölüm tacirlerinin ceplerini doldurmak için her seferinde milyarlarca doları silaha yatırmakta ve geçmişte benzerine rastlanmayacak şekilde Amerika’ya teslimiyetlerini ilan etmektedirler.
Bütün bunlarla birlikte hiç şüphe yok ki modern ve zahiri heybeti olan koca silahlarla, silahsız ve her türlü imkandan yoksun fakat canı pahasına direnişi sürdüren, uyanık ve imanlı Filistin halkına karşı hiçbir üstünlük sağlayamayacaklardır. Melûn Şaron’un zamanında olduğu gibi dünya insanlığının karşısında er ya da geç zelil ve rusvay olup büyük bir yenilgiyle karşılaşacaklardır. Hizbullah karşısında aldığı yenilgiden dolayı Siyonistlerin bir birlerine düştüğü ve birbirlerini suçladığı bütün dünyanın malumudur. Mağlubiyet ve bunu tescil eden Weningrad’dan gelen baskılar arasında sıkışan Olmert, neticesi ne olursa olsun kendi gücünü ispatlamak için, -İsrail’in yenmesi için hiçbir ihtimal görünmediği halde- yeni bir savaş başlatmıştır. İsrail ve Amerika cahiliyet küfrünün en açık göstergeleridir. Ahmak olduklarından dolayı tarihten ve geçmişten ibret almaktan acizdirler. Ahlakları gereği başkalarıyla irtibatta sadece ve sadece zor dilinden ve kılıçtan anlarlar. Onlar da biliyorlar ki, “şehadet” mantığıyla tanışan, iman ve tevekkülün anlamını idrak edenlere karşı bu silahlarla savaşıp bir yere varmaları mümkün değildir. Yenilgiyle neticelenecek bu çıkmazdan başka da çareleri de yoktur. Onların bunu nereden bildiklerini sorabilirsiniz. Örneğin, 1960’lı yılların sonunda meclis tarafından ağır eleştirilere tabi tutulmuş, kendisine ayrılan çok büyük bütçeye rağmen Filistinli mücahitlerle ve halkın direnişiyle başa çıkamaması ve onlar karşısındaki acziyeti sorulunca işgalci rejimin başbakanı Şimon Peres; “Kudretin zirvesine ulaşmamız onları tamamen etkisiz hale getirmeye yetmiyor. Çok ileri ve modern silahlarımızla onları öldürebiliriz ama onlar öldürülmeyi ikinci bir hayat telakki ediyorlar. Hedefleri ve imanları doğrultusunda ölümü faziletli bilip, ona ulaşmak için can atıyorlar...” diyordu. İmam Humeyni de söylememiş miydi; “Şehadeti olan millet için esaret yoktur”
Geçen yıllarla birlikte Filistin halkı İslam kültürünün özüne dönüş yapmış, kıyamın anlamını daha derinden kavrayarak direnişi ve şehadeti daha diri ve daha canlı bir hale getirmiştir. Halkın inkılabi hükümeti olan Hamas’ın son beyaniyesi bunu açıkça ifade etmektedir: “Gazze kalkı hiçbir zaman vahşilere ve desisecilere teslim olmayacağını ve sabredeceğini, kıyamıyla düşmana gösterdi. Zira biliyor ki Allah’ın nusreti ve zafer yakındır... Elektriği, gazı ve suyu kesin! Çocuklarımızı ve mücahitlerimizi istediğiniz kadar öldürün! Ama tevekkülümüz, gücümüz ve Allah’a itikadımız sürekli artmaktadır. Kesinlikle Allah Teala kan dökücü düşmana karşı bizi üstün kılacak ve zafere ulaştıracaktır...”
Dünya, zulme ve zalimlere karşı gelişen İslam kültürünün en yüksek seviyeye ulaştığına şahitlik etmektedir. Müslüman milletler, İsrail’in cinayetlerine karşı ayağa kalkmışlardır. Günümüzde İslami uyanış fevc fevc yükselmektedir. Zalimler ve caniler “Hayrul makirin” tuzağına düştüklerinin farkında değiller... Her ne kadar kendilerini kurtarmak için el ve ayak çırpsalar ve ellerini günahsız insanların kanlarıyla kirletseler de hiçbir kazanç elde edemeyecekler. Kendi gerçek yüzlerini kendi elleriyle dünya insanlığına açıkça göstermekte, milletleri gaflet uykusundan uyandırıp Hakkın batıla karşı zaferi için ortamı hazırlamaktadırlar.