Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

VAHDET VE TAHAMMÜL -4

KUR’AN’A VE SÜNNETE GÖRE DİYALOG

İslam’ın dışında hiçbir din ve Kur’an’ın dışında hiçbir kitap, diyalog, hoşgörü, kardeşlik ve vahdete yönelmeyi, dağınıklıktan ve başıboşluktan uzak durmayı tavsiye etmemiştir. Kur’an-ı Kerim, diğer din ve düşünce gruplarıyla nasıl bir ilişki kurulması gerektiği hususunda muhataplarını yeterince aydınlatır. Aynı şekilde Müslümanların birbirleriyle ve diğer din mensuplarıyla nasıl bir irtibat içinde olmaları gerektiğini bildirir.

Müslümanlar hangi kavim, mezhep ve düşünceden olurlarsa olsunlar, aralarındaki müşterekler fazla, ayrılıklar ise cüzidir. Müslümanlar arasında bu derece yoğunlukta müştereklerin bulunması diyalogu zaruri kılmaktadır. Fazla olan müşterekleri görmezden gelip cüzi ayrılıklara takılarak ihtilafları körüklemek ve düşmanlık kapılarını aralamak akıl, izan ve basiretle uyuşmadığı gibi, İslam’ın hiçbir şekilde tasvip etmediği bir tutumdur.

Müslümanların birbirleriyle diyalog geliştirmeleri aklın gereği olup gelişmeler Müslümanları buna mecbur etmektedir. Bugün çok ihtiyaç duydukları halde Müslümanların diyalog için gerekli adımları atmamaları, birlikte çözebilecekleri problemlerini diyalogdan uzak kalarak çözememeleri sıkıntılarını arttırmaktadır.

Kur’an-ı Kerim, Müslümanlar arasında diyalog ekseninde şu ortak noktalar çerçevesinde yol alınmasını istemektedir:

Tevhide Olan İnanç:

Kur’an’a göre diyalogun birinci şartı tevhiddir. Tevhid konusu her ne kadar diğer semavi dinlerle bir müşterekliğe sahip olsa da, kavrama yüklenilen mana incelendiğinde aralarında ciddi ayrılıkların bulunduğu görülür.

İslam-i literatürde tevhid, bir olan Allah Teala’ya ve O’nun kullarından inanmalarını istediği şeylere iman etmektir. Örneğin gayba, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman İslami tevhidin özelliklerindendir. Allah Teala konuyla ilgili şunları buyurmaktadır:

“Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti. “ (Enam 153)

Hz. Resul-i Ekrem (Sav)’e İtaat ve Ona Uymak

İslam ümmetinin inancını ve hayatını sürdürmede dayandığı ikinci kaynak Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in sünnet-i seniyesidir. Her Müslüman O’nun sünnetine uymakla vazifeli olduğu gibi, sünnet-i seniyeyi ferdi, toplumsal, siyasi, sosyal, ekonomik, adli ve diğer alanlarda geçerli kılmak için çabalamalıdır. Çünkü doğrudan Allah Teala tarafından görevlendirilen Resul-i Ekrem (sav)’in bütün hareketleri ve konuşmaları vahiyden neşet etmektedir.

“O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. “ (Necm 3-4)

Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in konuşmalarının kaynağında heva ve hevesin yeri olmadığından ve sözleri vahye dayanağından, O’nun sünneti ilahi bir karakter taşımaktadır. Buna göre O’nun verdiği emirlere hiçbir itirazda bulunmadan Mü’minlerin uyması gerekir.

“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve elçisine döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. “
(Nisa 59)

“Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik” (Nisa 80)

Kuran ve Sünnet

Yukarıda kısaca değinildiği gibi Allah’ın kitabı ve Resul-i Ekrem (sav)’in sünneti Müslümanlar arasındaki diyalogunun ana eksenini oluşturur. Zaten her Müslümanın Kur’an ve sünnete uymakla mükellef olduğu bütün Müslümanların ortaklaşa kabul ettiği bir hükümdür. Bunların inkarı dinden çıkmaya sebep olmaktadır. Mü’minleri hakikate, sabra ve kararlıca bir duruşa davet eden Kur’an, Mü’minler için en büyük klavuzdur:

“Şüphesiz, bu Kur’an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü’minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. “ (İsra 9)

Şüphesiz Kur’an’dan sonra Resul-i Ekrem (sav)’in sünneti kılavuzluk görevini icra eden ikinci kaynaktır:

“…Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır. “ (Haşr 7)

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ülülemre de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resûl’e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir. “ (Nisa 59)

Ayet-i kerimelerde geçtiği gibi Kur’an ve sünnet Mü’minlerin tutum, davranış ve hayatlarını tanzimde ana ekseni oluşturmaktadır.

İslam Kardeşliği

İman, toplumun fertleri arasında özel bir ilişki şeklinin kurulmasına yol açar. Kadın erkek, siyah, beyaz, Arap, Fars, Kürd, Türk, Afrikalı, Asyalı gibi farklı şahıs ya da toplumlar dünyanın farklı coğrafyalarından oldukları halde, iman sayesinde İslam ümmetinin fertleri ve kardeş olma kimliğini kazanmaktadırlar. İslam kardeşliği dairesinde kavimsel ve bölgesel özelliklerin hiçbir değeri yoktur. Kavimleri, renkleri, coğrafyaları ve sosyal yapıları ümmet fertleri olmada kişiye bir imtiyaz tanımamaktadır. Hangi milletten ve coğrafyadan olurlarsa olsunlar, insanları üstün kılan biricik özellik takvalı olmalarıdır. Meramımızı kamil şekilde açıklayan Kur’an-ı Kerim her alanda olduğu gibi bu konuda da yüreğimize serpmektedir:

“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır…” (Hucurat 13)

“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin…” (Hucurat 10)

İslam’ın Zahirine Uymak

Kur’an-ı Kerim, Müslümanlar arasında ihtilaflara, çekişmelere ve anlaşmazlıklara sebep olan batını araştırma ve niyet okumaların yapılmamasını, İslam’ın zahirini esas alarak Mü’minlerle diyalog kurulmasını emreder. Bugün Müslümanlar arasında yaygın olarak varlığını sürdüren problemlerden çoğu, Kur’an-ı Kerimin bu emirlerine riayet etmemekten kaynaklanmaktadır.

“Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: “Sen mü’min değilsin” demeyin…” (Nisa 94)

İslam, Mü’minlerle ilgili tutum ve davranışların içyüzünü araştırarak, açıklanmaması gereken yönlerini deşifre anlamındaki tecessüsü yasaklamaktadır. Zira tecessüs sayesinde Mü’minlerin sırları deşifre edilebilmekte, ayıpları gözler önüne serilebilmektedir. Resul-i Ekrem (sav) Mü’minlerin ayıplarının araştırılmasını yasaklarken, Medine’de yaşayan münafıkları ve kalplerinde hastalık bulunanları da bu çerçeveye almış, ayıplarının araştırılmamasını istemişti.

Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in Sünneti Çerçevesinde Diyalog

Söz, eylem ve takrirden ibaret olan Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in sünneti, Kur’an’ın açıklayıcısı ve tefsiri mahiyetindedir. Hidayet yolunu gösteren Kur’an-ı Kerim, toplumu en ideal noktaya ve kemale ulaştırma yollarını tanıtır. Resul-i Ekrem (sav)’in sünneti, bu hedeflere ulaşmaya yönlendirirken, engelleri ve tehditleri bir bir gözler önüne serer.

Kur’an-ı Kerim, Müslümanları tefekküre, ahlaki kerametlere, sağlıklı bir hayata ve vahdete davet ederken, Müslümanlar arasında zaafa, gevşemeye ve soğumaya sebep olacak ihtilaflardan ve çekişmelerden kaçınılmasını istemektedir. Diğer taraftan Hz. Resul-i Ekrem (sav) Müslümanların izzet ve kerametlerinin korunması için yapılması gerekenleri bir bir açıklar. Müslümanların zarar görmelerine sebep olacak çekişme ve çarpışmaların önünün alınmasını isteyerek bu konuda ümmetine uyarılarda bulunur. Zaten Müslümanların sıkıntı ve felaketlerden kurtulmaları, İslami toplumun hedeflerine ulaşmak için ilmin gölgesinde diğer Müslümanlarla diyaloga geçmeleri, konuşmaları ve paylaşmalarıyla mümkün olacaktır.

Devam edecek…

İbrahim Fırat
 

Diger Basliklar
   VAHDET VE TAHAMMÜL -7
   VAHDET VE TAHAMMÜL -6
   VAHDET VE TAHAMMÜL -5
   VAHDET VE TAHAMMÜL -4
   VAHDET VE TAHAMMÜL -3
   VAHDET VE TAHAMMÜL -2
   VAHDET VE TAHAMMÜL -1
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -41
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -40
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -39
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -38
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -37
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -36
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -35
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -33
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -32
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -31
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -30
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -29
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git