Resul-i Ekrem (sav)’in Beyanında İslam Kardeşliği
Resul-i
Ekrem (sav)’in en fazla önem verdiği konuların başında Müslümanlar arasındaki
vahdet gelmektedir. Müslümanların kardeş olduklarını, birbirlerine karşı sevgi
ve muhabbet beslemeleri gerektiğini, Allah Teala’nın Müslümanlardan bu
halleriyle razı olacağını ve onları seveceğini her fırsatta dile getirirdi.
Müslümanlar arasında ayrılıklarla ya da çekişmelerle karşılaştığında renginin
değiştiği ve şiddetli derecede rahatsızlık duyduğu görülürdü. Müslümanların
birbirlerine karşı sevgi ve kardeşlikleri hakkında buyurdukları hadisler
mevzumuza ışık tutacak nitelikte olup nur şuleleri gibi önümüzü
aydınlatmaktadır.
Hz. Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmaktadır “Mü’min mü’minin kardeşidir”
(Ebu Davud, c 2, s 460)
Diğer bir hadisi şeriflerinde şöyle buyururlar: “Mü’minler bir tek beden
gibidirler. Eğer bu bedenin başı ya da gözünde rahatsızlık meydana gelse, bütün
azalarında rahatsızlık meydana gelir” (Müsned Ahmed, 4, 271)
Ebû Hureyre (ra)’dan rivayet edilen bir hadiste ise Resul-i Ekrem (sav) şöyle
buyurur: “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman
etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.
Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda
selâmı yayınız!” (Müslim, Îmân 93–94. Ayrıca bk. Tirmizî, Et’ime 45, Kıyamet
56; İbni Mâce, Mukaddime 9, Edeb 11)
Muâz bin Cebel (ra)’in konuyla ilgili şunları bildirmektedir; “Resul-i Ekrem
(sav)’i şöyle buyururken işittim: Allah Teâlâ; “Benim rızam uğrunda birbirlerini
sevenler için peygamberlerin ve şehidlerin bile imreneceği nurdan minberler
vardır” buyurmuştur. (Tirmizî, Zühd 53)
Ebû Kerîme Mikdâd İbni Ma’dîkerib (ra)’den rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem
(sav) şöyle buyurdu: “Din kardeşini seven kişi, ona sevdiğini bildirsin!”
(Ebû Dâvûd, Edeb 113; Tirmizî, Zühd 54. )
Hadis kaynaklarında Müslümanlar arasındaki kardeşliğin önemini ve birbirlerine
karşı muhabbetin gerekliliğini anlatan hadis-i şerif oldukça fazladır. Ancak,
meramımızı ifade etmek için verdiğimiz örnekler kafi olduğundan bu kadarıyla
yetiniyoruz.
Vahdet ve Takva
Hz. Resul-i Ekrem (sav) Veda hutbesinde şöyle buyurur: “Ey insanlar! Rabbiniz
birdir. Babanız birdir. Hepiniz Âdemdensiniz ve Âdem de topraktandır. Allah’ın
yanında en üstün olanınız takvası en fazla olanınızdır. Araplarla Arap
olmayanların birbirine karşı üstünlüğü ancak takva iledir” (Ahmed Zeki Safve,
Cemheretu Hutebi’l-Arab, Mısır 1962, I, 157).
Başka bir hadiste de şöyle buyururlar: “Arabın Arap olmayana üstünlüğü
yoktur. Üstünlük ancak takva iledir” (Ahmed b. Hanbel, V, 411)
Ebu Hureyre (ra)’ın naklettiğine göre Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur:
“Birbirinize haset etmeyin. Kendiniz almak istemediğiniz halde diğerini zarara
sokmak için bir malı medh edip fiyatını artırma yarışına kalkışmayın.
Birbirinize buğz etmeyin. Birbirinize yüz çevirip arka dönmeyin. Sizden bazınız
diğer bazınızın alış verişi üzerine alış verişe girişmesin. Ey Allah’ın kullan!
Birbirinizle kardeşler olunuz. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Müslüman
Müslüman’a zulmetmez. Yardıma muhtaç olduğu zaman da onu yalnız ve yardımcısız
bırakmaz. Onu hor ve hakir görmez. Takva işte budur. “Resul-i Ekrem (sav) “takva
işte budur. “ sözünü üç defa tekrarlamış ve her seferinde de eli ile göğsüne
işaret etmiştir” (Müslim, Birr, 32; Tirmiz, Birr, 18; Ahmed b. Hanbel, II,
325).
İslam’ın Muhafazası İçin Vahdetinin Gerekliliği
Ashab-ı Kiramın özelliklerinden biri birbirleriyle ihtilaf içinde dahi
olsalardı, Müslümanların birliğinin bozulmaması, dağılmaların önlenmesi ve
Müslümanlar arasında düşmanlıkların baş göstermemesi için büyük fedakârlıklarda
bulunup ihtilafları aşma çabalarıydı. Özellikle Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in
Refik-i Ala’ya yürümesinden hemen sonra ortam ümmetinin birliğinin bozulmasına
uygun olduğu halde, ashabın büyüklerinin gösterdiği fedakârlıklar tehlikeli
gelişmelerin önünü almış, Müslümanların vahdetinin bozulmasını önlemişti.
Halifelik konusunda bazılarının fitne yapmaları ve Hz Ali (kv)’i Hz. Ebubekir (ra)’e
karşı mücadeleye çağırmalarına tepki gösteren Hz. Ali (kv), İslam’ın muhafazası
ve Müslümanların vahdetinin bozulmaması için çabalayacağını ileri sürüp kötü
niyetlilerin hesaplarını altüst etti. Fitnecilerin sesinin yükselmeye başladığı
dönemde halifeye biat edip İslam’ın vahdet ve insicamı için çalıştı.
Raşit halifeler, birbirleriyle diyalog kurarak, meşverette bulunarak ve bütünlük
içinde hareket ederek ümmetin sorunlarını çözmeye çalışıyorlardı. Hz. Ali (kv),
kendisinden önceki halifelerle birlikte çalışıp her alanda yardımcı olmak için
çabalıyordu. Müslümanların sıkıntı ve zorluklara düşmemesi için büyük
fedakârlıklarda bulundu. Kimi zaman halifelere kadılık yaptı. Kimi zaman
yönetimdeki tıkanıklıkları aşmak için düşünce ve fikirleriyle yardımcı oldu.
Hz. Osman (ra) zamanında bazıları rahatsızlıklarını dile getirip Hz. Ali (kv)’e
biat etmek istediklerini bildirirler. Böyle bir şeyin İslam devletinin kalbinde
gerçekleşmesiyle vahdetin dağılacağını, Müslümanları zayıflatacağını, her şeyden
öte Müslümanların bir halifesinin olduğunu ifade eden Hz. Ali (kv) bu tür
düşüncelerden vazgeçmelerini istedi. Hz. Osman’a sahip çıktı. Çocukları Hz.
Hasan (ra) ve Hz. Hüseyin (ra)’ı Hz. Osman (ra)’ı korumaları için görevlendirdi.
İslami vahdet konusunda Hz. Ali (kv)’nin ortaya koyduğu üstün davranış
Müslümanlar için büyük bir olgu niteliğindedir. Onun üslup ve yöntemini dikkate
alıp İslam’ın selameti ve Müslümanların vahdetinin korunması için çalışmak her
Müslümanın sorumluluğudur. İslam’ı tarih sahnesinden silmek için çabalayan ve bu
uğurda büyük yatırımlar yapan bunca düşman varken, Müslümanların birbirlerini
itham etmeleri, hoş olmayan sıfatlarla nitelendirmeleri ve dışlamaları
parçalanmalarına yol açtığı gibi İslam düşmanlarının planının bir parçası haline
gelmelerine de sebep olmaktadır. Müslümanlardan beklenen Kur’an ve sünnete
uyarak ve bazı şeylerden feragatte bulunarak ne şartla olursa olsun
Müslümanların vahdeti için çabalamalarıdır. Aksi takdirde ümmetin vahim hali
daha uzun süre devam edecek.
İbrahim FIRAT
|