Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

VAHDET VE TAHAMMÜL -1

Nüfusları bir buçuk milyarı aştığı, yer altı kaynakları ve insan gücü bakımından önemli zenginlikleri ellerinde bulundurdukları, bütün zaman ve ortamlarda insanların mutlu olacağı hayatın kaynağını barındıran Kur’an ve Sünnete sahip oldukları halde Müslümanlar, olması gerekenin çok gerisindeler. Kendilerini toparlayıp içinde bulundukları olumsuzluklardan sıyrılmalarını engellemek isteyen İslam düşmanları, mezhebi ya da kavmi ihtilafları körükleyip Müslümanları bunlarla uğraştırarak iktidarlarını sürdürüyorlar. İslam coğrafyası ise yoksulluklar, çaresizlikler, kavgalar, kan ve gözyaşıyla doludur.

Batının Müslümanların başına bela ettiği ulusçuluk musibetiyle İslam ümmetini küçük parçalara ayırıp başlarına adamlarını yerleştirmesiyle Müslümanların özgürce yaşamaları, vahdeti ve iktidarı asırlarca engellendi. Batı güdümündeki hükümetlerin halkı meşgul etmek için uydurduğu suni gündemler, Müslümanların asıl sorunlarından uzak kalmalarına ve gereksiz şeylerle uğraşmalarına neden oldu. Oysa maruz kaldıkları zulme karşı ayağa kalkıp hesap sormaları, son sözü bir buçuk milyarlık İslam ümmetinin söylemesi, olayları Müslümanların kontrollerine alması ve dünyaya şekil vermesi gerekiyordu.

İslam düşmanlarının oyun, fitne ve kışkırtmaları neticesinde İslam coğrafyasının değişik yerlerinde dayatılan milliyetçilik, ulusçuluk ve mezhep çekişmeleriyle Müslümanlar uğraştırılırken, İslam ümmetine ait kaynakları çalmaya devam etmektedirler.

Duyarsızlığın ve vurdumduymazlığın yaygınlaşması, Müslümanların gündemlerini oluşturma iradesini gösteremeden İslam düşmanlarının oluşturduğu gündemlere göre hareket etmeleri sıkıntılardan sıyrılmayı zorlaştırmaktadır.

Müslümanların en önemli sorunu İslam’ın zorunlu kıldığı vahdetten uzak kalmaları, bu uğurda atılan adımların ve yürütülen çabaların yetersiz oluşudur. Bu olumsuzlukların ağır bedeli Müslümanların belini büküyor. İslami vahdetin gerekliliğine ve bu uğurda yapılması gerekenlere işaret etmek amacıyla “İslami vahdet ve Tahammül” ismiyle yeni bir yazı dizisini Allah’ın izniyle siz okuyucuların hizmetine sunmaya çalışacağız. Faydalı olup amaca hizmet edeceğini umuyorum.

Tahammül

Yaşadığımız dünyada Müslümanların, Rablerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri amacıyla görüşmeleri, diyalog kurmaları, birbirlerini dinlemeleri, anlamaları, fedakârlıklarda bulunmaları, sıkıntı ve zorlukları birlikte göğüsleyerek barış içinde yaşamak için çabalamaları gerekirdi.

Ardı arkası kesilmeyen savaşların, parçalanmışlıkların, öfke, nefret ve düşmanlıkların bıkmalara ve yorulmalara neden olurken insanlık bu bunaltıcı ortamdan kurtulma yolları arıyor. İnsanca yaşamak isteyenler, kültürel ve zihinsel müştereklerin bulunduğu yöntemlerin ardına düşüp birbirlerine dayanarak etraflarını kuşatan sorunlardan kurtulmak istiyorlar. Farklı inanç ve düşüncede de olsa insanların birbirleriyle diyalog kurarak, birbirlerine tahammül ederek ve birbirlerinin kutsallarına saygı göstererek asgari müştereklerde buluşup birlikte yaşayabildikleriyle ilgili tarih içerisinde birçok örneğe rastlıyoruz.

Baskıyla, dayatmayla ve tek geçerli olanın kendisine ait değerler olduğunu ileri sürerek, zamanın doğurduğu sorunları aşma imkânı olmadığı gibi huzurlu bir hayat imkânı da bulunamaz. Fertleri, grupları, kültürleri, düşünceleri, mezhepleri ve dinleri ilgilendiren sorunlar çığ gibi büyürken, bu sorunların çözümü için gerekli irade gösterilememekte, daha doğrusu çoğu zaman çözüm yanlış adreslerde aranmaktadır.

Bütün insanların barış ve huzur içinde yaşamalarını arzuluyoruz. Ancak öncelikli olarak bizi ilgilendiren Müslümanları kuşatan sorun ve sıkıntılardır. Bunların giderilmesi, en azından aralarındaki kin, nefret ve düşmanlığın yok edilmesi birçok sıkıntıyı sona erdireceği gibi, böylesi bir gelişme bütün insanlığın hayrına sonuç verecektir.

Müslümanlar arasındaki parçalanmalar, her geçen gün yoğunluk kazanan kin ve nefret duyguları bilinçli birçok Müslümanın yüreğini yaralamaktadır. Zamanın geçmesiyle sorunlar artmakta, sıkıntılar içinden çıkılmaz hale gelmektedir. Sorunların artarak devam etmesinin sebebi diyalog yoksunluğu, tahammülsüzlük ve en önemlisi de takva eksikliğidir. Oysa Allah Teâlâ, sorunlarını çözme iradesinde bulunmaya başladıkları zaman ellerine anahtarı vermiş ve önlerini açmıştır. Hayat kaynağı olarak ellerinde bulunan Kur’an ve sünnet sayesinde halledemeyecekleri sorun ve gideremeyecekleri problem yoktur.

Sorunların çözüm kaynağına sahip oldukları halde işin aslı üzerinde durmayıp, yani damarı yakalamayıp kaynaktan uzakta hareket ederek, sorunların içerisinde boğulmakta, çözümsüzlük çerçevesini aşamamaktadırlar. Oysa İslam’ın kaynaklarına yöneldikleri zaman onur ve izzetlerini tamir edecek, kaybettikleri kerametlerine ulaşacak ve beşere olgu olacak ahlaki bir numune ortaya koyabilecekler.

İnsanlığın büyük bir ahlaki çöküntüyle karşı karşıya oluşu işleri içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Oysa Kur’an-ı Kerim’in yaşanmış şekli olan Hz. Resul-i Ekrem (sav) “Ahlakın kerametini kemale ulaştırmak için gönderildim” buyurmasıyla, ahlaki sorunların çözüm adresi gösterilmekte, Müslümanlar için olgunun Resul-i Ekrem (sav) olduğu ortaya konmaktadır.

Mantıktan yoksun, ilim ve medeniyetten uzak, hayatları taassup, cehalet, savaş ve cinayetlerle dolu insanlar üzerine çalışan Hz. Resul-i Ekrem (sav) Allah Teâlâ’nın desturları doğrultusunda bu insanlardan yeryüzünün en faziletli toplumunu oluşturdu. Böylesi bir numune önlerinde olduğu halde Müslümanların İslam’dan uzakta yaşamaları teessüf vericidir. Müslümanların yaşadığı sorunlar İslam toplumunun gevşemesine ve içten içe sarsılmasına yol açarken özellikle de farklı grup ve mezhep taraftarları arasında son yıllarda görünen hakaret, tekfir, lanet ve düşmanlıklar İslami çizgiden uzak düşüldüğünü ve düşmanın çıkarlarına hizmet edildiğini göstermektedir.

Bu sıkıntı ve olumsuzluklardan kurtulmanın tek çaresi Kur’an ve Sünnete dönüştür. Önümüzü aydınlatacak ve bize ışık olacak yol Kur’an-ı Kerim tarafından ortaya konmaktadır. Hz. Peygamber (sav)’in yöntemi birçok sorunun üstesinden gelme imkânı doğurmaktadır:

“Ey inananlar! Andolsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah’ın Resulü en güzel örnektir.” (Ahzab 21)

“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ululemre de itaat edin…” (Nisa 59)


İnsanların gönüllerine nüfuz etmek ve onları etkilemek için güçlü de olsa istidlal her zaman yeterli cevabı vermeyebilir. Zira bunlardan istifade etme şekli ve yöntemi önemlidir. İlmi alanda büyük mesafeler kat etmiş, ancak yeri ve zamanı geldiğinde bunlardan istifade edemeyen birçoğunun istenen başarıyı yakalayamadığı görülür.

İnsan varlığının bir kısmı duygulardan ibaretken diğer kısmını akıl oluşturur. İstidlalin güçlü olmasıyla akıl ikna edilebilir. Ancak duyguların ikna edilmesi doğru yöntemin kullanılmasıyla mümkün olabilir. Kur’an-ı Kerim bu güzel ifadesiyle, en etkin ve geçerli yönteme işaret etmektedir:

“Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi…” (Al-i İmran 159)

Kaba davranış, şiddet, üstünlük taslama, hakaret etme, kibir ve gurur, diğerlerinin mukaddesatına saygısızlık, samimiyet ve sadakatten yoksunluk güçlü de olsa her türlü delili etkisiz kılar.

Bugün Müslümanların farklı grup ve mezhepleri arasında diyalog ve samimi bağlarla irtibat kurma zemini her zamankinden daha müsaittir. Gelişen iletişim araçları bu imkânı arttırmaktadır. Ancak Müslümanların ayağa kalkışını ve silkelenişini engellemek isteyen İslam düşmanlarının aradaki bölünmeleri arttırmak ve derinleştirmek için çalışmaları işleri zorlaştırmaktadır. Müslümanların arasında kin, nefret ve düşmanlığı yayma ve fiili olarak birbirlerine düşürmek için her yola başvurulmaktadır. Bütün bu oyunların bozulmasının yolu, Müslümanların birbirleriyle diyalog kurmaları, birbirlerini dinlemeleri, tahammül etmeleri, vahdete yönelmeleri ve sorunlarını Kur’an ve Sünnet çerçevesinde çözmede yoğunlaşmalarından geçmektedir.

Devam edecek…

İbrahim FIRAT
 

Diger Basliklar
   VAHDET VE TAHAMMÜL -7
   VAHDET VE TAHAMMÜL -6
   VAHDET VE TAHAMMÜL -5
   VAHDET VE TAHAMMÜL -4
   VAHDET VE TAHAMMÜL -3
   VAHDET VE TAHAMMÜL -2
   VAHDET VE TAHAMMÜL -1
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -41
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -40
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -39
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -38
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -37
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -36
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -35
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -33
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -32
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -31
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -30
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -29
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git