Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34

21- İYİLİK VE TAKVADA YARDIMLAŞMA

İyilik ve takva çerçevesinde yardımlaşma ve ihsanda bulunma Kur’an toplumunun en önemli vasıflarındandır. Kur’an toplumu fertlerinin hayatlarını kuşatan, ruh-ceset ilişkisine benzer şekilde iç içe geçmiş, davranışlarında kültür haline gelmiş özelliklerdir. Maddi, manevi, ferdi ve toplumsal alanlarda olsun karşılaşılan her problem ve yüzleşilen her sıkıntı ve soruna karşı harekete geçen bu insanlar, sorun ve sıkıntı altında belleri bükülmüş insanların ellerinden tutup gönüllerini okşayan merhametli birer anne gibidirler. Menfaate ulaşma, taraftar kazanma ya da riya ve nam yapmak için değil, iyilik ve takva yolunda yardımlaşmayı vazife bilerek yardıma koşarlar. Kur’an toplumunun en bariz özelliği olan yardımlaşmaya önem veren Allah Teala, Mü’minlerin buna buna riayet etmesi için çağrıda bulunmakta ve emretmektedir:

“Ey iman edenler… İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.” (Maide Suresi 02)

Ayet-i Kerimenin iyilik yardımlaşmayı iki kısma ayırdığını görüyoruz:

a- Takva ve iyilik ekseninde müspet ve meşru yardımlaşmanın emredilmekte…

b- Mü’minlerin Allah’tan korkup günah ve düşmanlık ekseninde menfi ve meşru olmayan yardımlaşmadan kaçınılmalarını, böyle bir yardımlaşmanın Kur’an toplumunun özelliği olamayacağına işaret etmektedir.

Yardımlaşmanın Sınırı

Ayeti kerimenin ortaya koyduğu mantık yardımlaşmanın; ferdi, toplumsal, maddi, manevi, ilmi, kültürel, sosyal, siyasi, askeri ve ekonomik bütün alanları kapsadığını ve hayatın bütün yönlerini içine aldığını göstermektedir. Kur’an-i yaklaşımda iyilik ve takva çerçevesindeki yardımlaşmada herhangi bir sınır konmamıştır. Yardımlaşmanın zaman ve mekân gibi bir sınırı da yoktur. Kur’an-ı Kerim’in tabiriyle “günah” ve “düşmanlık” a karşılık gelen her “takva” ve “iyilik” yardımlaşmanın temelini teşkil eder. Bütün bunlardan hareketle ulaştığımız nokta, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir zamanda Müslüman şahıs ya da grubun herhangi bir sıkıntı ve zorlukla karşılaştığı görülse ya da duyulsa, diğer Müslümanların yardımcı olmaları, sıkıntı ve zorlukları gidermek için seferber olmaları zaruridir.

Esasında İslam’ın yardımlaşma prensibi tek başına olgun ve faziletli bir toplumun meydana gelmesine, Müslümanların duçar olduğu sıkıntı ve zorlukların sona ermesine yol açacak en büyük özelliktir. İyilik ve takva çerçevesindeki yardımlaşma Allah’ın inayet ve yardımlarıyla birlikte bolluk ve bereket kapısıdır. Bu önemli özelliği gelenek ve kültür haline getirmeleriyle Müslümanlar, sıkıntı ve zorlukların üstesinden gelebilecek, etraflarını kuşatan problemleri bir bir aşabilecekler.

Yardımlaşma ve Hayırseverliğin Ölçüsü

Yukarıda zikredildiği gibi Kur’an-ı Kerim’in bakış açısına göre iyilik ve takva mutlaktır. Bazı ayet-i kerimelerde hayırseverlerin özellikleri anlatılırken, bu çerçeveye girenler bir bir zikredilmektedir. Aşağıdaki ayet-i kerime bu çerçeveye dahil olan mümtaz insanları anlatmaktadır:

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır.” (Bakara Suresi 177)

Başka ayetlerde de hayırseverler ve iyilik yapanların yüksek makamlarına işaret edilmekte ve bunlar övülmektedir:

“Şüphesiz ki iyiler (ebrar), karışımı kafur olan bir kadehten içerler. Allah'ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynak; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar. Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar. Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz." Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.” (İnsan Suresi 5-12)

Yardımlaşma ve iyiliklere sınır getirilmediği gibi fedakârlık ve isarın da Allah Teala tarafından övüldüğü görülmektedir. Örneğin Allah Teala’nın yurtlarını terk edip Medine’ye hicret eden Muhacirleri kendilerine tercih eden ve fedakarlıklarda bulunan Ensar’ı övmesi tabloyu daha berrak bir hale getirmektedir:

“Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Haşr Suresi 9)

Bazı tefsirler ayetin nüzul sebebi hakkında şunları dile getirirler: “Bir gün adamın biri Resul-i Ekrem (sav)’in huzuruna varıp aç olduğunu söyler. Resul-i Ekrem (sav) kendi evinden yemek getirtip aç adama vermelerini ister. Oysa Resul-i Ekrem’in evinde yiyecek cinsinden hiçbir şey yoktu. Bunun üzerine ashabına dönüp, “Bu şahsı bu gece kim misafir edebilir? diye sorunca muhacirlerden biri ayağa kalkıp o şahsı misafir etmek istediğini söyledi. Misafirini alıp evine götürdü. Evde hanımının çocuklar için hazırladığı bir kişilik yemekten başka hiçbir şey yoktu. Lambayı söndüren ev sahibi misafire yemeği ikram etti. Misafiri yemekle meşgulken kendisi de yemek yiyiyormuş gibi davranıyordu. Misafiri yemeğini yiyip doymuştu. Ancak kendisi, eşi ve çocukları o geceyi aç geçirdiler. Misafirlerini doyurdukları için her ikisi de mutluydu. Sabah Resul-i Ekrem (sav)’in huzuruna varınca Ensari’nin yüzüne bakıp tebessüm etti. Ardından Haşr Suresinin 9. Ayetini okuyup yaptıklarından dolayı Ensari’yi övdü.

Kur’an’a Göre Fedakârlık Ve Yardımlaşmanın Dayanakları:

Bunlardan birincisi ve en önemlisi “iman”dır. Kur’an toplumunun fertleri İslam’a olan inançlarından ve tevhidi kimliklerinden dolayı birbirlerine karşı ciddi bir mesuliyet duygusuna sahiptirler. Toplumun diğer mensuplarının ihtiyaçlarına ve sorunlarına karşı hiçbir zaman duyarsız ve sorumsuz davranmazlar.

Yardımlaşma ve fedakârlığın ikinci dayanağı ise kardeşliğin topluma hâkim kılınmasıdır. İnancın üzerine bina edildiği bu duyguyu taşıyan kardeşler hiçbir zaman kardeşlerinin sorunlarına sorumsuz davranmazlar. Her zaman mesuliyet ve sorumluluk hissine sahip olurlar.

Üçüncüsü ise Allah Teala’nın apaçık emriyle iletilen yardımlaşma ile ilgili mesajında yer almaktadır. “…İyilik ve takva konusunda yardımlaşın…”

Mutlu bir hayat yaşama ve hayattan zevk almak isteyenlerin bütün bunları gerçekleştirecekleri yer, Kur’an’ın baharımsı iklimine sığınmalarıdır. İyilik ve takva ışığında yardımlaşma, mal, mülk ve ilim sahiplerinin fedakârlıkta bulunup Allah yolunda bağışlamaları Kur’an toplumunun özelliklerinden olduğu gibi Müslümanların sıkıntılarını aşmalarının ön şartıdır. Allah Teâla tarafından övülen bu mümtaz özellikler Müslümanların alınlarını süsleyen nur huzmeleri gibi güzellikler saçmaktadır.

İbrahim FIRAT

Diger Basliklar
   VAHDET VE TAHAMMÜL -7
   VAHDET VE TAHAMMÜL -6
   VAHDET VE TAHAMMÜL -5
   VAHDET VE TAHAMMÜL -4
   VAHDET VE TAHAMMÜL -3
   VAHDET VE TAHAMMÜL -2
   VAHDET VE TAHAMMÜL -1
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -41
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -40
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -39
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -38
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -37
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -36
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -35
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -34
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -33
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -32
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -31
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -30
   KUR'AN TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ -29
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git