BİR ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI Malcolm X’in hayatı çok hazin ve aynı zamanda o kadar ilginçtir. Öyküsü, bağrından çıktığı toplumunu özgür kılmaya çalışırken bu uğurda şehit olan bir Müslüman’ın öyküsüdür. Onun hayatı ve mücadelesi belki İslam davetçilerinin arasında en ilginç olanıdır. Yüzyıllar önce Amerikalı beyaz adamın Afrika’da zorla yerlerinden, yurtlarından koparıp Amerika’ya köleleştirmek için getirdiği siyahlar, tekrar özgürlüklerine kavuşmak için uzun bir süre mücadele etmek zorunda kalırlar. İşte bu özgürlük mücadelelerinin en önemli öncülerinden bir tanesi de Malcolm X’tir. Malcolm X, sadece bir Müslüman değil; mensubu bulunduğu toplumun, yani siyahların sorunlarının bir nevi tercümanıdır. Amerikalı siyahların büyük kısmı Hıristiyan’dı ve çoğu da köle olarak yaşıyordu. Bu kölelik; sosyal hakları elinden alınan, derisinin rengiyle aşağılanan ve Amerikalı beyazların sömürgesi haline gelen kölelikti. Malcolm X bu durumu şöyle anlatıyordu: “Tam dört yüz yıl Amerikalı siyahlar olarak şiddete maruz kaldık, sadık millet olarak yaşadık, tarla kölesi ve ev kölesi olarak. Tarla kölesi tarlalarda yaşadı, çalıştı, efendisinin verdiği kadar yedi, izin verdiği kadar dinlendi. Ev kölesi ise, efendisinin artıklarını yedi ve eski elbiselerini giyindi, evleri yandığında yangına ilk koşan oydu, efendisi hasta olduğunda patron hasta mıyız? Dedi… Bir problem olduğunda yine efendilerimizin çomağını ensemizde hissettik, biz buraya Chiristof Colombo’nun gemileriyle falan gelmedik. Siyah Halkımızın tam yüz milyonu; sizin atalarınız, benimkiler!...Bu beyazlar tarafından katledildiler. Kendilerine köle yapmak amacıyla on beş milyonumuza kıydı beyazlar! Böylesi bir günde denizlerin dibini size gösterebilmek elimde olsaydı keşke. Kara kara bedenleri, kıpkızıl kanları, tepiklerle, çomaklarla paramparça edilmiş kemikleri! Hasta düştüklerinde kollarından tutulup denize fırlatılan o hamile siyah kadınlar! Kolayına yaşayıp gitmek için en iyi yolun, önlerindeki köle gemisinin ardını bırakmamak olduğunu anlamış köpekbalıklarına yem olsun diye denizin göbeğine atılıveren o zavallı kadınlar!” İşte Malcolm X, böyle talihsiz, bir o kadar da gururlu bir toplumunun mensubu olarak 19 Mayıs 1925’te Zenci bir papazın oğlu olarak Omaha’da dünyaya geldi. Babası aynı zamanda Hıristiyan bir vaiz idi ve Amerikalı siyahların hiçbir zaman gerçek özgürlüğe, bağımsızlığa ve itibara kavuşmayacağına inanmaktaydı. Bu yüzden siyahlar kendi vatanları olan Afrika’ya dönmelidirler. Babasının vaizlerinden rahatsız olan bir grup beyaz, Malcolm’ın doğumuna yakın bir zamanda babası yokken evin bütün camlarını kırdıktan sonra Rahip Earl Little’nin, Marcus Garvey’in görüşlerini vaazlarında işleyen ve gerisin geri Afrika’ya dönüş projesi olan, Omaha’nın zencileri arasında hızla yayılan ve başlarına dert olan vaazlarına daha fazla tahammül edemeyeceklerini hatırlatıp ortadan kaybolmuşlar. Malcolm X, Omaha’da dünyaya geldikten sonra babası evi Milwauke’ye taşıdı. Burada da fazla durmadan Lansing’e taşındılar. Babası vaiz olduğundan orada da kiliseleri dolaşıp, Hıristiyanlığın esaslarını anlatmaktaydı. 1929 yılında Malcolm X, 4 yaşındayken, hayatının ilk canlı hatırasını şöyle anlatıyor: “Bir gece yarısı kendimizi tabanca seslerinin, çığlıkların, duman ve alevlerin ortasında bulduk. Korkumuzdan neye uğradığımızı şaşırmıştık. Babam, evimizi kundakladıktan sonra kaçmaya çalışan beyazların arkasından ateş açmaya çalışıyordu... Alevler içinde yanan ev üstümüze çökecekti. Annem kucağında yeni doğmuş bebeğiyle kendisini henüz dışarı atmıştı ki; ev etrafa kıvılcımlar saçarak, büyük bir gürültüyle çöktü. Gecenin yarısında don-gömlek dışarıda kalışımızı, feryatlar içinde dövünmemizi hiç unutamıyorum. Olay yerine gelen polis ve itfaiyeciler de etrafımıza dizilip evimizin, sonuna kadar yanıp kül olmasını bizimle birlikte seyrettiler.” Bu olaydan sonra doğu Lansing’de kenar mahallelerden birine taşındılar, burada da rahat olamadılar. Bir gece babası bir suikasta uğramış, adamlar onu, ölünceye kadar dövdükten sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye yolun ortasına atmışlar, polisler gece yarısı evden gelip annesini almışlar ve babasının vücudunu yarısı ezik, bazı kemikleri kırılmış, ölü vaziyette kendisine göstermişlerdi. Babası öldürüldükten sonra Malcolm X, sekiz kardeşi ile beraber ortada kalmıştı. Ailede maddi sorun baş göstermiş ve psikolojik sorunlar meydana geliyordu. Kardeşlerinin en büyüğü geçimlerine yardım için çalışıyordu, annesinin rengi beyaz kadınlarla hiçbir farkı yoktu. Bundan dolayı iş bulabiliyordu, bir gün kardeşlerinden biri annesinin çalıştığı eve gitmiş, ev sahibi çocuğun siyah olduğunu görünce annesini işten kovmuştu. Sekiz çocuğa bakmakla yükümlü bir annenin duygularını hissetmek için, bu duyguyu yaşamak lazım. Babalarının ölümünden sonra aile, açlık ve sefalet yüzünden dağıldı. Annesi kocasının katledilmesinden sonra içine düştüğü psikolojik çöküntü ve maddi sıkıntılardan dolaya aklını yitirdi. Malcolm X ve erkek kardeşleri geceleri dışarı çıkarak bulabildikleri yiyecekleri çalmakla karınlarını doyurmaya çalışıyordular. Bu aşırma ve çalma esnasında bazen yakalanıyor ve bazen de beyazlardan dayak yiyorlardı. Sonunda Malcolm X, bir ıslahevine verildi. Islahevinin beyaz bir Amerikalı olan müdiresi onu öbür çocuklara karşı koruyordu. Müdire, zekâ ve çalışkanlığıyla dikkati çeken Malcolm’u ıslahevinin yanındaki ortaokula yazdırdı. Malcolm X, sınıfının birincisi oldu. Malcolm X, sınıftaki tek siyah öğrenciydi. Bir gün çok sevdiği İngilizce öğretmeni ona sormuştu; “Artık büyüyorsun, ne olmak istersin?” Malcolm X, “Avukat olmak istiyorum” deyince İngilizce öğretmeni iyice şaşırarak Malcolm X’e; “Biraz gerçekçi olmalısın, sen bir zencisin. Bunun için doğru düşünmen lazım. Niçin bir marangoz olmayı düşünmüyorsun? Demişti. Malcolm X, hiç kimsenin aklına gelmeyen bir gençlik yaşamıştı. Esrar, eroin çekme ve satma, alkol içme, kumar oynama, hırsızlık yapma, ahlak düşkünü beyazları, zencilerin barlarına ve gizli fuhuş yuvalarına götürme gibi en kirli işleri yapıyordu. Malcolm X, yaptığı bu kirli işlerinin en iyi müşterilerinin “papazlar, güvenlik mensupları, toplumsal yardım işlerinde çalışanlar ve başkalarının hayatlarını yönetmekte büyük rolleri olan önemli kişiler” olduğunu söylüyordu. Zenciler üniversiteyi bitirdiğinde ancak bir hademe ya da hastane ve devlet dairelerinde ayak işlerini yapıyorlardı. Bundan dolayı zencilerin çoğu kolayından yaşamak, çalışmadan kazanmak, dümen çevirmek işleriyle meşguldü. Amerika’da yaşayan, hele Harlem’de yaşayan zenciler için en erdem hayat; ya bir çete kurmak, ya en iyi hırsız olabilmek, ya da kendine göre bir düzen kurup öylece hayatı geçirip gitmekti. Malcolm da artık en erdem iş olan çetesini kurarak hırsızlıklara başlamıştı. Polislere çok rüşvet vermesine rağmen sonunda polisten kurtulamayarak bir hırsızlık sonrasında yakalanarak hapse atıldı. Şubat 1946 yılında hapse atıldığında 21 yaşlarındaydı. Ancak bu hapis hayatı Malcolm X’in hayatında köklü bir değişiklik ve dönüşümün kapısını açtı. Hapishanede okuma fırsatı çok olduğundan bütün doğu ve batı felsefesini okudu. Malcolm X, eğitimini yarıda bıraktığı için dili zayıftı ve bu yüzden yazarken ya da bir şey okurken anlama zorluğu çekiyordu. Bu okuma ve yazma sorununu gidermek için bir sözlük ezberlemeye karar verdi. Bir Sözlüğün birinci sayfasından başlayarak sonuna kadar okuyarak bir milyon kelime ezberledi. İşte söz üstadı olmanın ilk basamağını bu şekilde temelini attı. Hapiste çeşit çeşit kitap okuyarak; beyaz tüccarların koloniler kurarak Afrika ve Asya ülkelerine saldırışını, ABD’nin 115 milyon Afrikalı’yı ya öldürdüğünü ya da köleleştirdiğini, hamile siyah kadınların hasta düştüklerinde kollarından tutulup denize fırlatıldıklarını, siyahların köle olarak çiftliklerde, mutfaklarda ve en zor işlerde çalıştırıldığını, siyahların çektiği yoksulluğu, açlığı, kendilerine uygulanan vahşi işkenceleri, beyaz adamın, siyahların emeğinden ve alın terinden edindiği o devasa zenginliği öğrendi. Zencilere yapılan bu insanlık dışı ve vahşiyane hareketleri okudukça, Malcolm X’in beyaz adamın gerçekten bir şeytan olduğu ve sürekli zencileri köleleştirmek için uğraştığı şeklindeki düşüncesini daha da pekiştirdi. Malcolm X’in hayatını değiştiren hapishane arkadaşı Bimbi’dir. Bimbi, hitabet ve gizemli sözcükleri ile onu etkilemiş, bir keresinde ona şöyle demişti: “Aklını kullan. Burada körelmesine izin verme. O, senin mutlu olmak için yapacağın işlerde sahip olduğun tek varlığın.” Malcolm X’in hapiste iken hayatını değiştiren diğer bir hadise ise kardeşi Reginald'den aldığı “Malcolm, artık domuz eti yeme ve sigara da içme. Sana hapishaneden nasıl kurtulacağını göstereceğim.” Mektubudur. Malcolm X, kardeşinin söylediğini yaptı. Mademki bu işin ucunda hapishaneden kurtulmak var o zaman bir daha sigara içmeyecek ve domuz eti yemeyecektir. Fakat Reginald, onu ziyaret ettiğinde dinden bahsetmeye başlamış, her şeyi bilen bir Allah’ın olduğunu, şeytanın bir insan ve bu insanın da beyazlar olduğunu anlattı ona. Din Malcolm'u hiç ilgilendirmeyen bir şeydi. Fakat Reginald'in söyledikleri kafasını allak bulak etmişti. Birkaç gün sonra kardeşi Reginald, tekrar ziyaretine gelir ve ilk kez Malcolm X’in kafasında ciddi düşünceler bırakarak şöyle der: “Düşünebiliyor musun kim olduğunu bile bilmiyorsun. Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, kralları, medeniyetleri olan bir ırktan geldiğin halde bunu bilmiyorsun ne yazık ki. Şeytan beyazlar, senden bunu gizliyorlar. Asıl soyadının ne olduğunu bile bilmiyorsun, bir zamanlar kendi ana dilin olan dilini duysan bir kelimesini bile anlamazsın. Beyaz şeytan aslınla ilgili bütün bilgileri çekip almış elinden. Seni katlederek, sana tecavüz ederek, seni atalarının tohumundan, anayurdunun bağrından koparıp getirdikleri günden bu yana sen bu beyaz şeytanın bitmek bilmeyen şeytanlıklarının kurbanı durumundasın” Malcolm X, hapisteki bu arayış ve değişimini kendi deyimiyle; “O sıralar, bir insan için en zor şeyi, fakat en büyük şeyi yapmak üzereydim; insanın zaten içinde var olan gerçeği, insanı çepeçevre kuşatan gerçeği kabul etmek üzereydim.” Diyerek günahlarının bağışlanması için hemen diz çöküp dua edecek ve bu deneyimini şöyle anlatacaktır: “Yaşantım boyunca gördüğüm imtihanların en zoruydu. Bir günahkârın Allah’tan mağfiret dilemek için diz çökmesi, diz çöküp günahını kabullenmesi dünyanın en zor işi olsa gerek.” Malcolm X, yedi yıl hapis hayatından sonra 1952’de tahliye kurulu tarafından salıverilerek bambaşka bir Malcolm X olarak Harlem’e geri dönecektir. Hapisten önce bir sokak serserisi olan Malcolm X, şimdi Amerika’da büyük bir hızla gelişen İslam’ın en etkili ve en ateşli bir temsilcisi olacaktır. Harlem’de soyadını değiştirerek matematikte bilinmeyen X simgesini alan Malcolm, zencilerin hak ve özgürlüklerine kavuşuncaya kadar bu X’i kullanacaktı. Artık Onun ismi Malcolm X’ti. Hapisten çıkar çıkmaz, Elijah Muhammed'in öncülüğünü yaptığı Siyah Müslümanlar Hareketine katılan Malcolm X, gerek hitabeti ile gerekse cesaret ve samimiyetiyle Siyah Müslüman Hareketine yeni bir canlılık kazandırmış onunla birlikte daha da kuvvet kazanarak yayılmıştır. Artık Malcolm X, Elijah Muhammed’in en etkin ve baş kurmayıdır. Malcolm X, Elijah Muhammet’in vekili olarak radyo, televizyon ve üniversite kampüslerinde konuştukça, diğer imamlar onu kıskanmaya başladılar. Onunla arasını bozmak isteyenlere karşın 1963 yılında Elijah Muhammed, Malcolm X’i kastederek bir konuşmasında; “İşte benim en sadık, en yılmaz vekilim. Ölünceye dek ayrılmayacaktır izimden” diyordu. Fakat aynı yılda Elijah Muhammed’in sekreterleriyle çeşitli ilişkileri olduğu haberleri gazeteler yazınca Malcolm X, dayanamayıp bu konuyu Elijah Muhammed ile konuşacak ama burada Elijah Muhammed’in çarpık İslam anlayışını ve gerçek yüzünü öğrenecektir. Yine aynı yıl 22 Kasım 1963’de Amerikan başbakanı John F. Kennedy bir suikast sonucu öldürülmüştü. Elijah Muhammed, hiçbir vekilin bu suikast hakkında konuşma yapmaması için bir emir göndermişti. Malcolm X, bu olaydan sonra bir konuşma sonrası sorulu cevaplı bölümünde “Başkan Kennedy’nin ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna verdiği cevapta: “Siz sabah tavuklarınızı bahçeye gönderdiğinizde akşam komşunuzun kümesine değil de tekrar sizin kümese gelecektir. Evet, şeytan onu tekrar yanına aldı.” Bu konuşma üzerine Malcolm X, cemaatin tüm faaliyetlerinden men edilerek uzaklaştırıldı. Malcolm X, Elijah Muhammed’in gerçek yüzünü öğrendikçe menfaatleri tehlikeye giriyordu. Aslında cemaatten uzaklaştırılmasının sebebi Elijah Muhammed’in menfaatine uymayan işler yapması idi. Bu arada Malcolm X, hacca gitmeye karar verdi. Bu vesileyle Haçta diğer Müslümanları tanıdı ve o büyük ve maşeri buluşmada, Allah indinde ne siyah’ın beyaza ne beyazın siyaha hiçbir üstünlüğü olmadığını anladı. Bu mahşeri ve görkemli buluşmayı gördükten sonra Malcolm X, hayatının en büyük değişimini gerçek İslami anlayarak yapacaktır ve Mekke’de bu büyük değişimini hanımına şöyle yazacaktır: “İnanamayacaksın ama tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed, ırkçılığı yasaklamıştır.” Mekke’de iken bu büyük değişim ve dönüşüme adını değiştirmekle başlamıştır. El-Hac Malik El-Şahbaz İsmini alan Malcolm X, artık ırkı savunan biri değil, ırk üstünlüğünü ret eden gerçek İslam’ı tüm boyutlarıyla temsil etmeye çalışacaktır. Haç vesilesiyle birçok Afrika devletini dolaştı ve değişik ırktaki Müslümanları tanıdı. Başka biri olarak Amerika’ya dönen Malcolm X; “Ben ırkçıydım ve İslâmiyet’i ancak o şekilde benimsemiştim. Fakat Hz. Muhammed (sav) ve Hz. İbrahim'in (as) yaşadıkları kutsal ülkeleri ziyaret ettikten sonra şimdi gerçek bir Müslüman oldum. Artık eski ırkçı değilim.” Diye deklare edecektir. Malcolm X, Elijah Muhammed’in oğlu, Wallace D. Muhammed beraber 28 Haziran 1964 İslam Misyonu Örgütü’nü kurarak bir basın bildirisi ile beyazların da teşkilata katılabileceklerini, Siyahların problemini çözmeye yönelik her girişim, örgüt tarafından desteklenecektir şeklinde duyurdu. Malcolm X, örgütünü kurduktan sonra ona uluslararası meşrutiyet kazandırmak ve siyahların haklarını da uluslar arası platforma taşımak için Afrika ve Avrupa’ya çeşitli geziler yapar. Ama bu arada Malcolm X’in bu faaliyetlerinden rahatsız olan gerek CIA ve gerekse Elijah Muhammet tarafından yapılan saldırıların ve kuşatmanın niteliği ve dozajı da gün geçtikçe artmaktaydı. Tüm bu tehdit ve kuşatmaya rağmen baş eğmeyen ve mücadelesinde vazgeçmeyen Malcolm X, 21 Şubat 1965’te Detroit şehrinde düzenlediği bir konferans sırasında Şahadet mertebesine ulaştı. Malcolm X’in kısa bir İslami mücadele hayatı olmasına rağmen bu kısa hayatına birçok şeyi sığdırdı. Müthiş hitabet, cesaret ve samimiyeti sayesinde adı her yerde duyuldu. Kısa bir zaman içinde siyahların efsanevi lideri ve kara kıtanın özgürlük savaşçısı oldu. Malcolm X, hayatının her döneminde dürüst ve samimi davranmıştır ve bu durumunu şöyle açıklamıştır: “Eğitimli değilim, herhangi bir alanda da uzmanlığım yok. Ama samimiyim ve benim samimiyetim benim kimliğimdir.” Selam ve muhabbetle. Dava mücadelesinde hitabet, cesaret ve samimiyet en büyük sermayeniz olsun. CÜDİ NUHOLU |