Yeryüzünde şiddetli kargaşaların yaşandığı, işgal ve sömürülerin günümüzle benzerlik arz ettiği bir dönemde Hz. İsa (as), kargaşaların merkezi Filistin’de dünyaya geldi. O günlerde Filistin Rumların işgali altındaydı. Bölgenin sakinleri Yahudiler, tabii halleri olan ihtilaflardan dolayı birbirlerinin canına girmiş, Rumların Filistin’i işgaliyle büyük sıkıntılara duçar olmuşlardı. Hz. İsa’nın risalet günlerinde en büyük düşmanlığı Yahudiler yapmıştı. İslam Peygamberi Hz. Muhammed’e (sav) gösterdikleri şiddetli kin ve düşmanlığın bir benzerini soyunu yakinen tanıdıkları ve hak peygamber olduğunu bildikleri Hz. İsa’ya göstermişlerdi. Diğer taraftan zamanın büyük gücü Roma İmparatorluğu, benimsediği müşrik ideolojiyle Hz. İsa’nın (as) tebliğini engellemeye çalışıyordu. Gizli gizli örgütlenip Hıristiyanlığı yaymaya çalışan mübelliğler, gerek Yahudi fitnesinden ve gerekse de putperest Roma güçlerinin acımasız baskılarından dolayı zor günler geçirmişlerdi. Uzun yıllar mücadele ettiği ve yok etmeye çalıştığı Hıristiyanlığın gizlice yayılmasına engel olamayan Roma, dördüncü asırda Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etti. Bu tarihten sonra Hıristiyanlık Roma imparatorluğunun en önemli payesini oluşturuyordu. Varlığını dine dayandırmadan hiçbir imparatorluk yaşamını sürdüremediği gerçeğiyle Roma İmparatorluğu, Hıristiyanlığa dayanarak yeniden yapılanıp varlığını uzun süre sürdürebilmişti. Eski putçu dininden Hıristiyanlığa bazı şeyler ekleyerek yeni bir din kültürü oluşturdu. Bu çerçevede Hz. İsa’nın doğumu resmi bayram kabul edilip resmi tören ve şenliklerle kutlanmaya başlandı. O zamana kadar muvahhid Hıristiyanların ibadetlerle yad ettikleri İsa’nın (as) doğumu, devlet şölenleriyle putperest mabed kutlamalarına dönüştü. O günden bugüne şenliklerle kutlanan ve Hıristiyan dünyasında yeni yılın başlangıcı kabul edilen Hz. İsa’nın doğumu, Hıristiyanlığın Ortodoks, Katolik ve Protestan mezhepleri arasında farklı şekillerde kutlanmaktadır. Noel Baba geleneğinin nereden kaynaklandığı bilinmemektedir. Eskiden Noel Baba kılığındaki şahıs çocuklara muhabbet eder, hediyeler dağıtırdı. Ancak günümüzde bu geleneği tekellerine alan kapitalist şirketler, halkın dini duygularını istismarla Noel baba kılığıyla mallarını pazarlamakta, fesat ve bozgunculuklarla meta haline getirdikleri halklarını bir figür gibi çılgınlıklarına alet etmektedirler. Örneğin Noel Baba’nın kırmızı rengi, bu alanda istismarın anası sayılan Siyonist şirket Coca Cola tarafından gelenekselleştirilmiş, yeni bir kültür olarak Batı insanına kabul ettirilmiştir. Allah’ın peygamberinin doğumunun kutlandığı gece yılın diğer günlerinde rastlanmayacak nitelikte büyük çılgınlıklar yapılmakta, büyük günahlar işlenmektedir. Roma’dan modern çağa miras olarak aktarılan bu gelenekle içkiler su gibi tüketilirken, kumar, zina ve diğer melanetlerle insanlık günah okyanusuna gömülmektedir. Günahın içine gömülen, her geçen gün biraz daha batan ve yok olmaya yüz tutmuş Batı’da bunlar olurken, aynı çirkeflikler Müslüman halklar arasında gün geçtikçe yaygınlık kazanmaktadır. Kendilerini nispeten günahlardan uzak tutmayı başarabilen birçok Müslüman, her şeyini unutarak kafa üstü daldığı bu gecede, çılgınlıkların kurbanı olup işlediği melanetlerle isyankârlıkta ve günahta boğazına kadar batmış Batı insanıyla aynılaşmaktadır. Batının, kültür haline getirdiği, ahlak ve onurunu yitirerek benimsediği bu onursuz hayattan geri dönmesi mümkün görünmemektedir. Ancak Müslümanların bu onursuzluğu benimsemeleri, onları taklit ederek onlar gibi yaşamaya çalışmaları en büyük yozlaşma ve alçalmadır. Bu gecenin bir peygamberin doğumunu kutlamayla hiçbir ilgisi kalmamıştır. İnsan onurunun ayaklar altında çiğnendiği, idrakten yoksun hayvanların bile yapmaktan ar duyacağı çılgınlıklarla insan kerametinin yok edildiği ve büyük günahların işlendiği bu gecede, kerametlerini ve onurlarını koruyabilen insanlar Allah Teala’ya sığınarak, geçmiş milletlerin helakine sebep olan bu tür çirkefliklerden dolayı Allah Teala’nın kendilerine merhamet etmelerini ve o hayvanlaşmış varlıklarla birlikte azap etmemesini istemelidirler. Hz. İsa’nın insanlığa tebliğ ettiği öğretilerin büyük bölümü tahrife uğramıştır. Tahrife uğramadan sağlam kalan şeyler yok denecek kadar azdır. Hz. İsa’dan (as) aktarılan bu mesajdan onun gerçek izleyicilerinin alacağı büyük dersler vardır. “Dünya bir köprüdür. Ondan geçiniz. Ama onun üzerinde evler yapmayınız. Ahiret gününe inanan kişi, edebiyete ümit bağlar. Bu dünya sadece bir saattir. Onda Allah’a dua edin ve temiz rızık için gayret ediniz. Yazan: H. İbrahim Fırat |