Bir değer ve kıymeti kazanmak kolaydır ama onu muhafaza etmek ve nesilden nesile dejenerasyona uğratmadan sağlıklı bir şekilde geleceğe taşımak belki en zor işlerdendir. Zaten asıl olan da bir değeri kazandıktan sonra o değeri daha da geliştirerek insanların saadeti için korumaktır. Tarihte öyle değerler vardır ki bunların kıymeti maddi şeylerle ölçülemez. Çünkü madde bu değerlerin yanında hiç kalır. Bu değerler manevidir ve insanlığın saadet, adalet, özgürlük ve hürriyetinin elde edilmesini sağlar ve bu değerler her türlü leke ve kirlilikten uzak soylu, asil ve berraktır. Ve öyle değerler de vardır ki soylu, asil ve berraklığı ile beraber onun mayası; kan, gözyaşı ve çiledir ve hatta bunlarla yoğrulmuştur. İşte bu neviden değerler hem Allah katında hem de vicdan sahibi kişilerin nazarında çok muteberdir. Çünkü Allah rızasına uygundur ve insanlığın kurtuluş ve saadeti içindir. İşte böyle bir değerler manzumesi olan Hizbullah Hareket’i, değil toplumumuz için belki tüm mazlum, mustazaf, ezilmiş, yalın ayaklı, özgürlük ve adalet isteyenler için bir değerdir. Değerden de öte belki bir şanstır. Çünkü bu Hareket öyle bir değerdir ki otuz yılık mücadele tarihinde öyle bedeller verilmiş ve öyle olaylar yaşanmıştır ki her birisi başlı başına bir derstir, bir tecrübedir ve bir kazanımdır. Bu dersler, tecrübeler ve kazanımların her birisinin açılımı yapılabilse insanlık için maddi şeylerle ölçülemeyen ve paha biçilmez değerler taşıdığı görülecektir. Hizbullah gerçeği; ancak bağrından çıktığı toplum iyi incelenirse gerçek anlamda anlaşılır ve Hizbullah hareketinin büyüklüğü, mazlum ve mustazaflar için nasıl bir değer ve şans olduğu çok daha iyi görülecektir. Kürd halkı asırlardır devlet olmamıştır. Değişik zamanlarda farklı ülkelerin, farklı yönetim ve rejimlerin hâkimiyetinde yaşamış ve ikinci vatandaş muamelesi görmüştür. Siyasi birliği bir türlü sağlanamamış, milli şuur ve milli kültürü gelişmemiş, bölük pörçük, tefrika ve dağınıklık içerisinde yaşamıştır. Bu yetmiyormuş gibi Kemalist Rejimin 80 yılı aşkındır yaptığı asimilasyon, imha, zulüm ve talan hareketlerine karşı bitkin ve bitap düşmüştür. İşte böyle bir ortamda, bu halkın bağrından soylu, asil, berrak ve bunlarla beraber kan, gözyaşı ve çile ile yoğrulmuş Hizbullah hareketi çıkmışsa, bu halk ve benzer halklar için bir ümit, bir değer ve şans değilse nedir? Biz bu saptamayı yaparken sakın kimse milliyetçilik yaptığımızı veya bu hareketi abarttığımızı söylemeye kalkışmasın. Ezilmiş ve hakları ellerinden alınmış bir toplumun ve o toplumun bağrından çıkan İslami bir hareketin gerçekliğini dile getirmek her insanın en tabii hak ve görevidir. Her hangi bir kavim, toplum ve insan dünyanın neresinde olursa olsun, eğer insani ve İslami en tabii hakları ellerinden alınmışsa ve her türlü hukuksuz muameleye uğratılmışsa diline, rengine ve kavmine bakılmaksızın onların haklarını savunmak ve dile getirmek her Müslüman’ın ve insanlık vasfını yitirmeyen her insanın insani ve vicdani bir görevidir. Bunu yapmamak insanlığa ve Allah’a karşı bir suç sayılır ki her halde hiçbir Müslüman böyle bir duruma düşmek istemez. İnsani ve İslami olan tüm değerler kutsaldır ve bunları ihlal etmek, onlara karşı duyarsız ve sessiz kalarak nemelazım tavır ve davranışlarla bu değerleri basit görmek insanlığa ve Allah’a karşı işlenmiş en büyük suçlardandır. Konumuzun bahsi bu tür değerlerdir ki bunlar hem insanidir hem de İslami’dir. İşte bu hem İslami hem de insani değerlerin cemi olan Hizbullah hareketi, toplumumuzda ölmüş, dejenere olmuş, Kemalist rejim tarafından bilinçli olarak yok edilmiş ve yozlaştırılmış bir çok İslami ve insani değerleri tekrardan canlandırmış, ihya etmiş ve aslına dönüştürmüştür. Çünkü Kemalist rejim, cumhuriyet tarihi boyunca toplumun dokusunu teşkil eden İslami ve insani değerleri ile oynamış ve bu dokuları felce uğratmıştır. Dolayısıyla ölmüş, yok edilmiş, yozlaştırılmış İslami ve insani değerleri canlandıran, ihya eden ve muhafaza eden, üstelik bu değerler için büyük bedeller ödeyen ve bu bedelleri verirken de Allah’ın hoşnutluğu dışında bir amaç taşımayan ve mazlum bir halkın bağrından çıkan, Amed’in surları gibi zulme baş eğmeyen Serhat’ın suları gibi berrak, Cudi’nin karları gibi Pak ve beyaz, Harran ovası gibi bereketli Hizbullah Hareketi’nin tüm değerleri İslami’dir ve insanidir. Bunun dışında bir şey aramak abesle iştigaldir. Ve kimseye de bir fayda getirmez. Aksine sahibini ziyana sokar. Zaten tarih boyunca İslami ve insani değerlere savaş açanlar hep hezimete uğramış, akıbetleri de tarihin çöplükleri olmuştur. Ama bu soylu ve yüce değerlerin sahipleri ise hep zafer kazanmış ve akıbetleri ise tarih boyunca şerefle yâd ve anılma olmuştur. İşte bu tarihi okudukları halde tarihten ders almayanlar; son zamanlarda şeref, izzet, insani ve İslami değerlerden başka herhangi bir değere tevessül etmeyen, bunu teori ve pratiğiyle ispat eden Hizbullah hareketine karşı yine çeşitli komplo ve karalama kampanyası başlatmıştır. Bunu yapanlar her kim olursa olsun hiç fark etmez. İster bu yapılanlar Kemalist rejim tarafından gelsin, isterse başkaları tarafından. Ancak ne gariptir ki; Üstad Bediüzzaman’ı kendilerine kalkan yapıp çizgisinde gittiğini iddia eden fakat bu çizgide olmayan ve yaptıkları faaliyetlerle Üstad’ın ismini lekeleyen, şu ana kadar şeref ve izzet kazanmış insanlarla bir tek kare fotoğrafı olmadığı halde, diyalog bahanesiyle ne kadar İslam düşmanı tanınmış şahsiyet varsa onlarla aynı karede defalarca buluşan, ılımlı İslam’ın Ortadoğu’daki temsilcisi gibi hareket eden, CIA, derin devlet ve uluslar arası çeşitli istihbaratlarla ilişkiden çekinmeyen, hatta bunları överek topluma servis edenler tarafından gelmektedir. Servise hazırlayan rejim bekçisi derin devletin polis tarafı, bunu dağıtan ve kamuoyuna veren de az önce bahsettiğimiz vasıflara sahip olanlar. Şimdi biz bu sözde İslami basın grubunu terazinin hangi tarafına koyacağız, İslami olan kefesine mi yoksa terazinin Kemalist rejim ve derin devlet kefesine mi ? Aslında biz bunları nereye koyacağımızı biliriz. Ama biz bunları okuyucularımıza bırakalım, bakalım onlar hangi kefeye koyacaklar. Eğer bu hataya düşenler, bu karalama ve komploları Hizbullah Hareketini ve mensuplarını Müslümanların, özellikle Müslüman Kürd halkının onlara yönelen teveccühlerini kırmak için yapıyorlarsa, bunu bilsinler ki bu konuda asla başarılı olamayacaklardır. Çünkü Hizbullah Hareketi çeyrek asırdır bu halkın içindedir ve İslam düşmanlarının bu halka açtığı yaraları tedavi etmekle uğraşmaktadır. Bu mazlum halk belki çocuklarından daha fazla kendilerini tanıyor. İster İslami olsun veyahut isterse gayri İslami grup, şahıs olsun isim hiç önemli değildir kim olursa olsun, Hizbullah Hareketi ile uğraşan, karalayan ve komplo kurmaya çalışanlar bilsinler ki başarılı olamayacaklardır. Onlar yaptıkça Müslümanların Hizbullah’a karşı teveccühleri, yönelmeleri ve sahiplenmeleri artacak, kendilerinin üzerine de Müslüman halkımızın kin ve nefretini çekeceklerdir. Hizbullah Hareketine yöneltilen bu karalama ve komplolara karşı Müslümanlar, hareketin kan, gözyaşı ve çile ile yoğrulmuş değerlerine sahip çıkmakla cevap vermelidirler. Değerler ancak yaşayarak, yaşatarak, geliştirerek, ahlak ve karakter haline getirerek, özümseyerek ve bu değerler üzerinde insan yetiştirerek muhafaza edilir. Değerler ancak bu şekilde geleceğe taşınır ve nesilden nesile aktarılır. Yoksa yaşanmadan ve yaşatmadan retorik sözlerle hiçbir değer ne muhafaza edilir ve ne de sağlam bir şekilde geleceğe taşınır. Selam ve muhabbetle… Asil, soylu ve berrak değerler kolay kazanılamaz. Değerlerinize sahip çıkın. CUDİ NUHOĞLU |