Kemalist rejim içi boş ve kof bir rejimdir. Zulme ve haksızlığa dayanan, kendisinin dışında hiç kimseye söz ve hayat hakkı tanımayan, Müslüman halkı (Kürd kökenlileri, hem Müslüman olduklarından ve hem de Kürd kimliklerinden dolayı ayrıca) kendine potansiyel tehlike gören, 80 yılı aşkındır bu kesimleri bertaraf ve imha etmek için çalışan, “ya sev ya terk et” çağdışı anlayışla hareket eden, hukuki olarak kendini koruyamayınca bu sefer yasa dışı yollarla mafya, çete ve ifsadi hareket ve oluşumlarla karşısındaki muhalefeti sindiren, yok eden, yok edemeyince de onları dejenere, asimile ve yozlaştırmaya çalışan, insani ve ahlaki hiçbir değer yargısı olmayan, Kürdi, İslami, insani ve ahlaki değerlere düşman olan, yaşaması; kaos, gerginlik, asayişsizlik ve teröre bağlı olan, bugüne kadar da kendi halkı ile savaşmaktan başka hiçbir dış cephede savaşmamış olan, kahramanlığı da Kürd ve İslami kıyam ve muhalefeti yok etmekten gelen, aslında çoktandır miadını dolduran, çağdışı ve ilkel bir rejimin, Kürd ve Müslümanların başına bela ve musibetin başka bir ismidir Kemalist rejim. Kemalist Rejim; manevi ve insani değerler açısından basit, zayıf, kudretsiz ve uğruna can verilecek şeylerden tamamen yoksundur. Sahipleri dahi bunun farkındadırlar. Bu rejimin üzerine oturduğu değerler; insani ve İslami değerlerden kaynaklanmayan, salt Mustafa Kemal’in kendi heva ve hevesine dayanmaktadır. Bu kadar yoksunluk içindeki Kemalist Rejimin, eşit şart ve imkânlardaki bir güç karşısında savaşması ve başarılı olması mümkün değildir. Kemalist ordunun paşa ve komutanları da her manevi her erdem, fazilet ve donanımdan uzaktırlar. İçki sofralarında, zevk ve şehvet içinde, şımarık ve şaşaalı bir hayatı yaşamaktadırlar. Medyada çıkan haberlere bakın; her ortaya çıkan veya deşifre edilen uyuşturucu, kaçakçılık, fuhuş, çek-senet tahsilatı, sahte belgelerle iş yapma, devlet menfaatleri adına insanlık dışı yöntemlerle insanların can, mal ve namuslarına yönelme…gibi mafya, çete ve örgütlenmeler bunlara dayanmakta, hatta çoğunun başını bunlar çekmektedir. Osmanlılar döneminde, İslam’a yaptığı hizmetlerden dolayı orduya Peygamber ocağı deniliyordu. Bu özelliğiyle ön plana çıkan ordu, Kemalist Rejiminin kurulmasıyla birlikte her türlü İslami değerlerden ve simgelerden soyutlandı. Kemalist paşaların elindeki bu ordu, artık değil peygamber ocağı, adeta şeytan ocağı haline getirildi. Çünkü bu paşaların kontrolündeki ordu, şeytanın hoşlanacağı tüm İslami değerlere savaş açtı, kendi de rejimin hamisi ve koruyucusu olarak gördü. Türkler eskiden beri göçebe hayatı yaşayan, İslamiyet’e girmeden önce başka kavimler tarafından barbar olarak adlandırılıyordu. İslamiyet’e girdikten sonra Türkler, İslam ile şeref kazandılar ve medeni bir toplum haline geldiler. İslama da büyük hizmetler ve yararlılıklar gösterdiler. Zaten İslam’a olan bu hizmetlerinden dolayı da ordusuna peygamber ocağı deniliyordu. Türk ordusu ve Kemalistler unutmasınlar ki; onları barbarlıktan kurtarıp medeni bir toplum haline getiren, şuan düşman oldukları İslam idi. İslam sayesinde medeni oldular ve birçok topluluğa hükmettiler. Eğer Kemalistler ve Kemalizm’in bekçiliğini yapan ordu, İslam ve Müslüman düşmanlığından vazgeçmez ve düşmanlıklarına devam ederlerse tarih tekrar tekerrür eder ve bu düşmanlık onları er geç hayat sahnesinden silecektir. Geriye, barbarlığa dönüş hareketi olarak anılmaları kalacaktır. Allah’a emanet olunuz. CUDİ NUHOĞLU |