Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
LÜBNAN SİYASETİNİN BAŞ OYUNCUSU: HİZBULLAH / İBRAHİM FIRAT
Sinyore hükümetinin muhalefete karşı tutunamayarak geri çekilmek zorunda kalışıyla Beyrut’ta 14 Mart grubu adeta inzivaya çekildi. Lübnan’daki son gelişmelerle birlikte Hizbullah, siyasi dirayet ve kararlığını bir kez daha ortaya koydu. ABD, Siyonist rejim ve Fransa, Lübnan’ın içişlerine müdahalede bulunan üçlü olarak kendilerini Lübnan meydanının yenikleri olarak görmeye başladılar.
14 Mart grubunun keskin nişancılarıyla 8 Mart grubunun taraftarları arasında başlayan çatışmaların üzerinden henüz bir gün geçmeden, hakim grubun yenilgisiyle ilgili dışarıya yansıyan haberler Batı’yı şoke etmişti: “Velid Canbolat, iç problemlerin halledilmesi için müzakere yapılmasını istedi… Sadettin Hariri’nin ve el Mustakbel grubunun güçleri muhalif güçlere teslim oldular… 14 Mart grubunun muhalifleri Batı Beyrut’un kontrolünü ele geçirdiler… Semir Caca, 14 Mart grubunun başlarının olağanüstü toplanmasını istedi…”
Lübnan’daki gelişmelerle ilgili duyulan her haber, Hizbullah’ın Washington ve Telaviv’e karşı yeni bir zaferinin kulağa yansımasıydı. Fuat Sinyore ve yoldaşları, keskin nişancılarının Emel ve Hizbullah güçlerinin idaredeki ustalık ve stratejik çıkışları karşısında ağır bir yenilgi alacaklarını hiçbir zaman hesaplamamışlardı. Evini terk ederek kaçan Canbolat, gerek siyasi arenada ve gerek savaş meydanında kimsenin İslami direnişe karşı koyamayacağını anlatmaya başlamıştı. Oysa Canbolat, çatışmalardan önce kendisini iktidar sahibi görüyordu. Bugün ise her zamandan çok zayıf ve güçsüz olduğunu anlamış bulunmaktadır. Semir Caca ve Velid Canbolat’ın gözlerinin Hizbullah gerçeğini görmesi gerekiyordu ki bunu da yakından müşahede ettiler.
Beyrut’taki son çatışmalardan önce 14 Mart grubu, iç çatışma yaşanması halinde Batı’nın yardımıyla 8 Mart grubuna karşı galip geleceklerine inanıyordu. Böyle bir gelişme yaşanmadığı gibi, hakim grubun en seçkin güçleri Hizbullah’ın gücü karşısında teslim oldular. İsrail’i 33 günlük savaşta zillete duçar eden direnişe karşı 14 Mart grubu hangi akli mekanizma ile kendisini rakip görüyordu? 14 Mart grubunun taraftarlarının siyasi akıl ve dirayete sahip olmadığı kolaylıkla anlaşılıyor.
14 Mart grubu, bugüne kadar milletin içine dönüş fırsatını iki kez elinden kaçırdı. Bunlardan biri Refik Hariri’nin suikastı, diğeri ise 33 günlük savaş. Telaviv’in Hizbullah’a yenilmesinden sonra Batı taraftarı 14 Mart grubu, Beyrut’ta CİA ve Mossad’ın planladığı fitne ve karışıklıklarını icra eden bir oyuncuya dönüştü. Michel Süleyman’ın Lübnan’ın yeni cumhurbaşkanı seçilmesi girişimine karşılık Canbolat, Semir Caca ve Sadettin Hariri, general Fransu el-Hac’ın terörünü tertiplediler. Böylece Lübnan’ın istikrarsızlaştırılmasını yolunda Batılı patronlarına gerekli yardımı yerine getirdiler.
Lübnan direnişinin gür sesi baştan başa Beyrut’ta yankılanmaya başlamıştı. Mangalda kül bırakmayan 14 Mart taraftarları, Lübnan İslami direnişinin evlatlarını ve onların destekçilerini yakından müşahede ettiler.
2006’nın yazında vuku bulan 33 günlük savaşla Hizbullah, Siyonist rejime ve Batı’ya unutamayacakları ağır bir ders verdi. Mevcut duruma bakılırsa, 14 Mart grubunun son yaptıkları ve ABD’nin 10 savaş gemisini Akdeniz’de bekletmesi, Washington ve Telaviv’in Nato’yu da bulaştırarak İslam’i direnişin evlatlarını hedef tahtasına oturtma planlarını yaptıkları göstermektedir. Lübnan Hizbullah’ı, savunma stratejisiyle bilfiil ve bilkuvve büyük bir güç sahibi olduğunu göstermiştir. Lübnan İslami direnişi, 33 günlük savaşta gücünün çoğunu gizlemiş, bunu ihtiyaç anında kullanmayı hedeflemişti. Lübnan Hizbullah’ı, muhtemel düşmanlarına karşı son stratejisini, imkanlarını ve askeri fırsatlarını en iyi şekilde kullanarak hazırlıklarını yapmak zorundadır. Hacı Rıdvan (Şehid Muğniye) ve direnişin diğer şehitlerinin mirası, güç dengesizliğine dayanan savaşlara karşı dirayetle durmalarını ve kaynakları en iyi şekilde kullanmalarını gerektirmektedir.
Hizbullah son günlerde, en düşük kaynaklarıyla düşmanlarının en yüksek kaynaklarına karşı durabileceğini gösterdi. Diğer taraftan Hizbullah, 33 günlük savaşta elde ettiği zaferle Beyrut’un bir numaralı siyasi oyuncusu haline geldi. Bu gerçek, 14 Mart grubu ve Sinyore hükümetinin destekçileri Batılılar tarafından da itiraf edilmektedir.
Sadettin Hariri, İsrail’in Beyrut’taki uzantılarından biri olarak Hizbullah ve 8 Mart grubuna karşı bazı hesapların peşindeydi. Lübnan Hizbullah’ının son çıkışıyla zor durumda kalan el Mustakbel’in reisi ve 14 Mart grubunun ileri gelenlerinden Hariri, içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için, İsrail’e karşı silahlı direnişin varlığını desteklediğini itiraf ediyordu.
Korku ve panik halini yaşayan Sadettin Hariri’nin çıkışı, aslında Batı ve Arap devletleri tarafından kendisine verilen siyasi görevleri örtmeye yönelik bir girişimin habercisiydi. Sadettin Hariri, Lübnan Hizbullah’ı ve el Menar Televizyonunun iktidar grubunu ve el-Müstakbel partisini, Helba ve Akar şehirlerinde meydana gelen çatışmaların sebebi olarak göstermeye çalıştıklarını iddia ediyordu. Bundan dolayı el-Menar televizyonunu yalan söylemekle itham ediyordu.
Beyrut krizinin gerçek yüzü tamamen ortaya çıkmış durumdadır. Washington, Telaviv ve Paris’in bütün uğraşısı, güç dengesini 14 Mart grubu lehinde değiştirmeye yönelikti. Oysa Beyrut’un bugünkü şekli Batı için hazmedilecek bir durum değil. Hizbullah’ın asıl hüneri, yaptığı bir manevrayla Batı’nın bütün hesaplarını altüst ederek Washington ve müttefiklerinin 8 Mart grubuna karşı enerjilerini heder etmeyi başarmasıydı. Diğer bir deyişle Lübnan İslami direnişi, Batı’nın 14 Mart grubunu güçlendirmek için ortaya koyduğu bütün çabaların yönünü değiştirip, Sinyore ve Canbolat’ın muhaliflerinin güçlenmesi yoluna tebdil etti.
Washington, Telaviv ve Paris üçlüsü kendilerini Hizbullah’a karşı yenik durumda görmektedirler. İki yıl kadar önce Jack Chirac, Dominique de Villepin ve Fransa’nın diğer makamları mümkün olan her yolu kullanarak 8 Mart grubuna karşı Sinyore ve 14 Mart grubunu güçlendirmeye çalışıyorlardı.
Paris, 33 günlük savaşta Siyonist Rejimin gücünü takviye için hiçbir uğraşıdan geri durmadı. Bütün yardımlara rağmen savaş, Telaviv’in zillete gömülmesiyle ve Batı’nın yenilgisiyle neticelendi. Diğer taraftan Seyyid Hasan Nasrullah, Michel Aun ve Süleyman Fırıncı, Lübnan siyasetinin en sevilen kişileri arasında yer aldılar. Batı ise Lübnan’da bir inkılabın hasretiyle yanıp tutuşmaktadır. Bugün Sinyore, Canbolat, Sadettin Hariri ve Semir Caca’nın sonu gelmiş bulunmaktadır. 8 Mart grubuna karşı teslim bayrağı çekmiş ve teslimiyetlerini ortaya koymuşlardır.
Yazan: Sahab Fatımi
Kaynak: Risalet Gazetesi
Farsça’dan Çeviren: İbrahim Fırat
Paris, 33 günlük savaşta Siyonist Rejimin gücünü takviye için hiçbir uğraşıdan geri durmadı. Bütün yardımlara rağmen savaş, Telaviv’in zillete gömülmesiyle ve Batı’nın yenilgisiyle neticelendi. Diğer taraftan Seyyid Hasan Nasrullah, Michel Aun ve Süleyman Fırıncı, Lübnan siyasetinin en sevilen kişileri arasında yer aldılar. Batı ise Lübnan’da bir inkılabın hasretiyle yanıp tutuşmaktadır. Bugün Sinyore, Canbolat, Sadettin Hariri ve Semir Caca’nın sonu gelmiş bulunmaktadır. 8 Mart grubuna karşı teslim bayrağı çekmiş ve teslimiyetlerini ortaya koymuşlardır. 
