Psikolojik Savaşın Hedefleri
Geçmiş
yazılarda uygulama alanlarına göre psikolojik savaşın amaçlarına değinmiştik. Bu
yazıda psikolojik savaşın hedeflerini ele alacağız. Ulaşmak istenen şeye hedef
denir. Psikolojik operasyonun hedefleri ve alanı hem çok geniş hem de çok
büyüktür. Devletler hedeflerini elde etmek için birçok alanda psikolojik
savaştan istifade ederler. Psikolojik operasyonlarda asıl olan, devletlerin
milli çıkarlarını korumadır.
Psikolojik operasyonların hedefleri:
1-Tahkimi (Sağlamlaştırma) hedefler: Uygulayıcının hedefleriyle bire bir
örtüşen, menfaatlerine uyan ve halkın kültüründe var olan unsurlardır. Bunlar
takviye edilerek hedeflere ulaşılmaya çalışılır. Tahkim amaçlı yürütülen
psikolojik savaş genel olarak toplumun benimsediği ve uyumda zorlanmadığı
konular üzerine bina edilir. Toplumun asgari müşterekleri sayılan, her kesim
tarafından benimsenen hatta korunan değerler üzerinden yürütülen savaş genelde
olumlu sonuçlar verir. Dini ve milli duygulardan istifade yoluna gidilen bu
yönteme müspet psikolojik savaş da denir. Uygulama için toplumda kabul görmüş
şahsiyetlerden de istifade edilir. Toplum için değer arz eden önemli günler,
inanç ve gelenekler öne çıkarılarak duygusal bir yaklaşım sergilenir. Bazen de
meydana gelen bir olumsuzluğu bertaraf etmek amaçlı istifade edilir. İslam
dinine karşı olmalarına, en azından benimsememelerine rağmen devletlerin ve
birçok örgütün Şehid ve şehadet olgusundan sıkça bahsedip istifade etmeleri bu
anlamdadır.
Tahkim amaçlı psikolojik operasyonlarda uygulayıcının, istifade edilen inanç ve
geleneğe inanıp inanmaması önemli değildir. Önemli olan toplumda kabul görmüş
değerleri öne çıkarıp istifade etmektir. İslam ile alakası olmayan devlet veya
örgütlerin dini bayramları kutlayıcı etkinlik ve mesajlar yayınlamaları hatta bu
konuda abartıya gitmeleri, duyguları okşayarak istifade etmek içindir. Yine
gerçekte inkâr edilen bir halkın yerel bayramlarında mesaj yayınlama, resmi
etkinlik düzenleme de bu meyandadır. Bu tür operasyonlarda temel espri üzerinde
çalışılan topluma “fikirde, gelenekte ve yaşantıda birlikteyiz. Aynı değer
yargılarını taşıyoruz. Değer yargılarınız bizim için kutsaldır” gibi mesajlar
verebilmektir.
Ülke içinde bir huzursuzluğun baş göstermesi, dış devletlerden tehditler
algılanması veya toplumu bazı durumlara hazırlamak için sıkça istifade edilen
tahkim edici psikolojik operasyonlarda, genelde halkın aidiyet ve kimliği öne
çıkarılarak hazır hale getirilir. Bir ülkede milli bayramların abartılı bir
şekilde kutlanması, hiç camiye uğramayan liderlerin sık sık camilerde cemaat
arasında poz vermesi veya adı sanı duyulmamış yerel festival ve kutlamaların
büyük organizelerle kutlanması, psikolojik bir operasyona işarettir.
Bu tür müspet operasyonlarda genelde abartı ve övgü ön plana çıkar. Toplumda
milli duyguları kabartmak için sürekli kahramanlık destanlarının işlenmesi, bu
konuda filmlerin verilmesi ve aşırı övgüler dizilerek bazı şahsiyetlerin gündem
yapılması yoluna gidilir. Uygulayıcılar her fırsatı değerlendirmeye çalışırlar.
Dünyanın birçok yerinde milli takımın müsabakadan galip ayrılması veya bir
sporcunun madalya alması rutin bir olay olarak algılanıp üzerinde durulmazken,
Türkiye gibi hamasi duyguların fazlasıyla öne çıkarıldığı ve kullanıldığı
yerlerde basit bir eleme karşılaşması dahi önceden yapılan propagandalarla tüm
toplum için adeta olmazsa olmaz bir olguya dönüştürülmektedir. Özellikle başarı
elde edilince kahramanlık edebiyatı, muzaffer komutan edasıyla bir savaş
kazanılmış gibi topluma duygu yoğunluğu yaşatılmaya çalışılarak milli birlik ve
beraberlikten tutun, Türk halkının kudret ve üstünlüğüne, dünyaya Türkün gücünü
gösterme gibi ucube yaklaşımlarla toplum üzerinde çalışılmaktadır. Gerçekte
fazla değer ifade etmeyen sıradan bir spor karşılaşmasının ölüm kalım savaşı
gibi sunulması, toplumu hazırlama aşamasıdır. Karşılaşma öncesi yapılan
yayınlar, verilen mesajlar operasyonla hedeflenenleri yerleştirmedir. Alınan
sonuca göre kahramanlık veya mağduriyet edebiyatı ise sonuç almaya yönelik
hamlelerdir. Bu tür yöntemler genelde kendine özgüveni olmayan toplumlarda ve
üçüncü dünya ülkelerinde sonuç alıcıdır.
Tahkim edici psikolojik operasyonlarda hedef dost unsurlar olduğundan, toplumun
inanç ve değer yargıları kullanıldığından, uygulayıcı açısından bir risk ve
zarar söz konusu değildir. Sonuçta toplumda var olan olgular kullanılmaktadır.
Sonuç elde edilir veya edilmez, uygulayıcının itibarının zedelenmesi,
inandırıcılığının yitirilmesi veya deşifre olup marjinalleşme durumu olmaz.
Toplumsal değerler kullanıldığından, fazla emek ve sermaye de istemeyen bir
yöntemdir. Bu nedenle çoğu devletler sağlamlaştırıcı operasyonlardan azami
derecede istifade etmektedir. İç dengeleri koruma, toplumsal dinamizmi kendi
lehine kullanma ve devlete itaat duygusunu güçlendirme gibi hedefleri olan bu
nevi operasyonların belli bir zaman sınırlaması yoktur. Her fırsat
değerlendirilmeye, toplum için değer arz eden her durumdan istifade edilmeye
çalışılır. Diğer olumlu bir yönüyse, sırıtacak derecede abartıya gitmediği
sürece toplum içinde yanlış algıya veya olumsuz bir tepkiye neden olmaz.
Abartıya kaçmama ve inandırıcı olma durumunda sonuç getiren etkili bir
yöntemdir.
Her devlet inanç değerlerini koruma, milli şuuru artırmaya yönelik bazı adımlar
atabilir ve bazı uygulamalara gidebilir. Bu normal, hatta olması gereken bir
durumdur. Ama uygulayıcının kendisi inanmamasına rağmen toplumun inancından,
ahlaki ve milli değerlerinden istifa etmeye çalışması normal bir durum gibi
algılanmamalıdır. İslam inanç sistemine ve İslami yaşantıya her türlü baskının
yapıldığı dönemlerde dahi devlet ve özellikle ordu için can simidi yine İslam
olmuştur. Halklar arasında kopuş hissinin oluştuğu, toplumda tepkinin yükseldiği
durumlarda ısrarla İslam kardeşliğinden dem vurulması, bu konuda ehil olmayan
ağızlardan nutukların dizilmesi kötü bir psikolojik operasyondur.
Yalan, kandırma ve ikiyüzlü politikalar uygulanmadığı sürece tahkim edici müspet
psikolojik operasyonlardan istifade etmenin İslami açıdan bir mahsuru yoktur.
Müslüman toplumun var olan değerlerini sağlamlaştırma yolunda öne çıkan
fırsatlardan yararlanılır. Tabi bunu yürütenin kimliği önem arz eder. Bu tür bir
çalışmaya psikolojik savaş demek de fazla sağlıklı değildir.
İnanç sistemimize ve değerlerimize inanmayan devlet ve şahsiyetlerin abartılı
bir şekilde sahip çıkması ve değerlerimize methiyeler dizmesi bizleri
yanıltmamalıdır. Birileri değerlere sahip çıktığını iddia edebilir. Ama herkes o
değerlere göre yaşayamaz, onların inandırıcılığı, konuştukları gibi yaşayıp
yaşamadıklarında saklıdır. Eğer inanarak bir şey yapıyorlarsa zaten abartıya
gitmelerine gerek kalmaz. İslam vasat bir dindir. Onda ifrat ve tefrit yoktur.
Değer yargılarımızda aşırıya giden, tabir yerindeyse kraldan çok kralcı
kesilenlerin psikolojik savaş yürüttükleri kendini gösterir. Bu gözle olaya
bakmalıyız. Gelecek yazımızda psikolojik savaşın selbi hedefleri üzerinde
duracağız.
Allah’a emanet olunuz.
Abdullah HOCAOĞLU
|