İslam için hizmet eden kişi, grup ve yapıların Kemalist rejim tarafından baskılara maruz kalması alışılagelen bir durumdur. Rejim kurulduğu günden beri varlığını İslam ve Müslümanlara düşmanlık etmekte bulmuştur. Ne zaman bir yerlerde İslami bilinçlenme başlasa, İslami faaliyetler icra edilse, laik rejimin kolluk güçleri harekete geçmekte, hukuk ve kanunların ötesine geçen gizli ve açık tedbirlerle gelişmeleri engellemeye çalışmaktadırlar.
Gelişen İslami hareketlere ajan sızdırmaya çalışmak, İslam ve Müslümanlar adına provokasyonlar oluşturarak müdahale zemini oluşturmak ve bazı olumsuzlukları İslam’a mal etmek için kirli faaliyetler yürütmek Kemalist rejimin belirgin özelliğidir. Hedef edindiği kirli atmosfer toplumda belli bir seviyeye ulaştıktan sonra, genelde hedef alınan İslami grup veya yapılara karşı baskın, gözaltı, cezaevi ve varsa kurumların kapatılması gibi yollara başvurularak İslami çalışma sekteye uğratılmaya çalışılır.
İslam’a ve İslami değerlere tahammülsüzlük rejimin ayakta kalabilmesinin geçer akçesi durumundadır. İslami değerler toplumsal hayata yerleştiğinde ve toplum İslami yaşantıya göre şekillendiğinde, Kemalist rejimin ayakta kalmasının mümkün olmayacağı endişesiyle İslami çevrelere karşı yapılan baskılara ve Müslüman şahsiyetlerin tevkif edilmelerine şaşırmamak gerekir. Kemalist rejim güçleri ayakta kalabilmek için Müslümanlara karşı tüm gücünü kullanmaktan geri kalmayacaktır.
İktidarda bulunan hükümetlerin düşünce ve yaklaşımları, rejim baskılarını değiştirmekten ziyade sadece yönteme etki etmektedir. Yani hükümette liberal, İslami eğilimli, sağ veya sol bir partinin olması dururumu değiştirmeyecektir. Nitekim AKP hükümeti döneminde İslami çevrelere ve Müslüman cemaatlere yapılan baskı ve zulümler göstermektedir ki AKP, felsefe ve düşüncesi ne olursa olsun, İslami yapılara karşı Kemalist rejimin bir uygulayıcısı olmaktan öteye gitmemiş veya gidememiştir. Buraya kadar her şey normal denebilir. Yani Kemalist rejimin İslam’a ve İslami yapılara saldırmasını bir yerlere oturtmak ve gerekçelendirmek anlaşılmaz bir durum değildir.
İslami kurum ve kişilere yapılan son baskıları anlaşılmaz kılan, bu işin zamanlamasıyla birlikte birilerinin dillerine doladığı çevrelerin hedef olmasıdır. Öncelikle bir noktanın bilinmesini isterim. Komplo teorilerine fazla prim veren veya kafa yoran biri değilim. Malumu ilan olmasına rağmen, TC rejiminin İslami grup ve şahsiyetlere yönelik tavırlarını tekrar hatırlatma ihtiyacı hissettim ki baskı ve dayatmalarının altında başka bir şey aramaya ihtiyaç olmadığı bilinsin. Son dönem operasyonlarının, Amerika’dan diyalog ve hoşgörü pazarlayan, İslami yapılardan başka herkese kucak açan fesat grubunun başındaki zatın tahrik ve hedef göstermeleriyle olması normal değildir ve kabul edilebilir bir izahı da yoktur.
Amerika meskûnu zatın irtica ile ilgili konuşup bazı grup ve cemaatleri zikrederek kötülemesiyle, bahsedilen gruplara karşı operasyonların başlayıp yoğunlaşmasını anlamak veya tesadüfe bağlamak mümkün değildir. Ortada hiçbir şey yokken birçok grup ve cemaati sıralayıp irticadan dem vuracak, bir süre sonra bahsettiği grup ve oluşumlara sudan bahanelerle suç isnat edilerek insanlar yakalanıp mağdur edilecek, biz de buna normal veya tesadüf diyeceğiz öyle mi?
Kanaatimce bu, tesadüfle geçiştirilemeyecek bir durumdur. Şaşılacak ve belki de anlaşılmayan nokta ise, mezkur zatın son konuşmasının adeta operasyon çerçevesini çizmesidir. Sadece İslami yapılar için değil, kimden bahsettiyse onlara karşı yoğun operasyonlar başladı. Mesela aynı konuşmada işaret etmesi üzerine, PKK/DTP’ye yönelik de yoğun operasyonlar oldu.
Tabi fesat grubu medyası da boş kalacak değildi. Onlar da işin psikolojik savaş kısmını üslenmiş olduklarından yakalanan her Müslümanı terörist ve her kuruluşu da terör yuvası göstermekten geri kalmadılar.
Sonuç olarak; İslami değerlere sahip çıkarak ayakta tutma ve Peygamber (sav) sevgisini kalplere yerleştirme gibi hizmetleri olan kuruluşlara yapılan baskınlarla, onlarca insan bu güzel hizmetten alıkonarak tevkif edildi. Yine şu garabete bakın ki fesat grubu medyasının hedef gösterdiği yasal dergi ve yayınlar örgütsel doküman iddiasıyla tevkif gerekçesi olarak kabul edildi. Bunun için son dönem operasyonları normal algılamak, bu konuda mezkur zatı ve fesat grubunu masum görmek pek de mümkün olmasa gerek?
Tarih boyunca İslam’a ve İslami değerlere saldıranlar hiçbir şekilde iflah olmamıştır. Belki güç ellerindeyken kazanım elde ettiklerini zan etmişlerdir. Ama bir zaman gelmiş ki hem dünyaları hem de ahiretleri ellerinden gitmiş ve son pişmanlıkları fayda vermemiştir. Fesat grubu kendisini tüm İslami gruplardan beri ederek, İslami kişi, grup veya cemaatleri hedef göstererek kendisini ayakta tutacağını, birilerinin gözüne gireceğini veya kaba ifadeyle tek ve etkin güç olarak kalacağını zannetmesin. Bu büyük bir yanılgı olur. Eğer onlardan zerre miskal İslam kokusu gelirse ve aralarından birileri samimice gayrete gelir ve İslam’a hizmet etmeye çalışırsa, Kemalist rejim onlara da yönelecektir.
Müslümanlara yönelik ihbarcılığın, ispiyonculuğun ve provokasyonların hiç kimseye faydasının olmadığı, umarım geç kalmadan anlaşılır.
Allah’a Emanet Olunuz.
ABDULLAH HOCAOĞLU |