Alemlere
rahmet fahr–i Kainat Peygamberimizin (sav) viladetinin yıl dönümünün getirdiği
coşku baştan başa tüm coğrafyamızı kuşatmış. Peygamber Sevdalıları platformunun
öncülüğünde yüzlerce il, ilçe ve köylerde mevlit programları düzenlenmekte,
yüzbinlerin katılımıyla her bir mevlit bir mitinge dönüşmektedir.
Adı
üzerinde Peygamber sevdalıları; mitinglerin tek amacı en sevgiliye sevgi ve
teslimiyet sunmak, salavat ve dualarla ona yakın olmak. Kadını erkeği, genci
yaşlısı müminler tek yürek, tek ses bağlılığını ve sevgisini yansıtmak için
meydanlara inmekte, yüzbinlerce hatim indirilmekte, milyarlarca salavat
gönderilmektedir. Manevi sofra tüm mümin yürekleri etrafında toplarken, gel gör
ki bu muazzam atmosfere kör ve sağır kalanlar yine aynı sofradan beslendiğini
iddia edenler olmaktadır.
Böylesi güzelliklerin yaşandığı bir dönemde körleri ve sağırları oynayan bu
acizleri ayeti kerimede zikredilen sağır ve körlerle bir tutmaya vicdanım el
vermese de bir anlam veremiyorum basiret körlüklerine ve ferasetten yoksun
sağırlıklarına.
İslam için yüreği çarpan her kalp, İslam uğruna atılan her adımı görmeli ve
duymalıdır. Üstelik atılan adım bir milyon insanı bir araya getiren Fahri Kâinat
olursa, bunu görmemek ne ile ifade edilebilir acaba. Yeri geldiğinde
Müslümanların birliğinden, İslam kardeşliğinden, Afrika’nın ücra köşesinde güzel
Kuran okuyan bir çocuktan manşet çıkaranlar nasıl körlerdir ki; yüzbinlerce
hatim, milyarlarsa salavatı ve yüzbinlerin meydanları doldurmasını görmez acaba?
Hangi kısır hesaplar buna neden olur? Hiçbir siyasi içeriği olmayan, çıkar
hesabı yapmayan, sadece ve sadece Allah resulü (sav)’ne ahdi vefa yapan
milyonları görmemek ne ile ifade edilecek?
Bir televizyon üçüncü sayfa magazin haberiyle vakit doldurmaya çalışırken,
diğeri Çin’de çöken bir zemine düşen birini defalarca haber diye sunmaktadır.
Diğer biri sanatçı geçinen zavallıların zavallılıklarını anlatmakla habercilik
yapmaya çalışacaktır. Zikrettiklerim İslami geçinen tv kanalları içindir. İslami
hassasiyetleri olduğu iddia edilen kanallalar bu haldeyken, İslam’la arasına
mesafe koymuş kanalları değerlendiremeye tabi tutmanın bir anlamı olmasa gerek.
Neden acaba? Bu körlük niye? Yeri geldiğinde mağdur edebiyatını en güzel şekilde
işleyenler böylesi muazzam etkinliklere nasıl olur da sağır kesilir, kör
kalabilirler. Acaba diyorum mağduriyet dedikleri ellerinden menfaatlerin
alınması mıydı? Ya da kazançlarına gelen halelden dolayı çaptan düştükleri için
mi mağduruz diyorlardı?
Uzatmak boşuna, uzattıkça değerlendirmenin vahim noktaya gelme korkusu
ürpertiyor. Yoksa ayetteki sağırlar, körlerle bir kefeye koymak zorunda kalırım,
doğrusu tüm körlüklerine rağmen vicdan el vermiyor buna.
Van, Batman, Adana, Diyarbakır, Urfa’da yüzbinler görülmeyecekse hangi güzellik
görülecek bu coğrafyada? Tüm bunlara kör olan aciz ve zavallılar kör ve
sağırları oynamaya devam edin bakalım. Karacadağ’ın geçmişte camisinin dahi
olmadığı köylerde bugün binler bir araya gelip kutlu doğum etkinliği
düzenlemekte. Bir köyde etkinlik olduğunu duyan yaşlı kadınlar ellerinde tespih,
dillerinde salavat, kilometrelerce yolu yaya kat ederek bu etkinliklere
katılmakta. Acaba diyorum sizin sağır ve körlüğünüz ile yaşlı kadınların imani
coşkusu bir kefeye konulabilir mi?
Ne dersiniz? Ayetin tarif ettiği kör ve sağırlar olmadığınızı var sayarak
sordum. Vicdan teraziniz varsa kendinizi seksenlik ninelerin, körpe sabilerin
etkinliklerdeki imanı ve coşkusuyla bir kıyas edin bakalım. Kıyas edin diyorum
çünkü tüm iyi niyetimle vicdan terazinizin olduğunu kabul ederek bunu
söylüyorum. Yoksa elimden ne gelir.
Etkinlikleri düzenleyenlere gelince: emin olun sizin tavrınızın farkında dahi
değillerdir. Bir aydır gece gündüz hayır meclislerinde koşturan, yüzbinlerce
hatim indiren, milyarlarca salavata vesile olanların sizi gündem yapmaya vakti
olmaz diye düşünüyorum.
İyisi mi uzatmayayım herkes kendi niyet ve hesabıyla Rabbi Rahimin huzuruna
çıkacak. Ne diyeyim Allah hepimiz ıslah etsin.
Allah’a emanet olunuz.
Abdullah HOCAOĞLU
|