Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

PSİKOLOJİK SAVAŞ -9

ÖNLEYİCİ (SELBİ) HEDEFLER VE DİNİ DEĞERLERE KARŞI YÜRÜTÜLEN SAVAŞ

Halkı Müslüman olan birçok ülkede, İslam dininin bir yaşam sistemi olarak topluma hâkim olmaması için doğrudan karşı çıkma yerine, topluma resmi ideolojilerin istediği İslam anlayışı verilmeye çalışılmaktadır. Bu yapılırken külli ret yerine geneli kabul ediyor gözüküp istenen anlayış aşılanmaya çalışılmakta ve toplum hazır hale getirilip uygulamaya geçilmektedir. Kemalist sistemin kuruluşundan günümüze kadar gelen uygulamaları buna örneklik teşkil etmektedir.

Türkiye’de yaşayan halkların dini hassasiyetlerinin yüksek olduğu bir gerçektir. Halkın kahir ekseriyeti İslam’a ve İslami değerlere saygı duymakta, pek çok kimse geleneksel de olsa dini vecibelerini yerine getirmeye çalışmaktadır. Bundan dolayı İslami çalışma yürüten kişi ve gruplar toplumda kabul ve saygı görmektedir. Son yıllarda zahiren gerilemiş gözükse de Kemalist sistem sürekli İslam ve Müslümanlarla mücadele etmekte ve toplumun İslam’a yönelmemesi için birçok oyun sergilemektedir. Oyunlar sergilenirken toplumla sağlıklı bir irtibat kurabilmek için yine halkın dini değerleri kullanılmaktadır.

Bugün darbe ile yargılanan 12 Eylül cuntasının dahi yeri geldiğinde ayetlerle toplum birliğinden, dinin bütünleştirici unsurundan dem vurucu nutukları hafızalardadır. Bunu sadece cuntacılar değil sağcısı, solcusu, liberali, askeri, bürokratı tüm yönetici ve partiler kısacası tüm devlet erki yapmakta ve halen yapmaya devam etmektedir. İslami değerlerin toplumda yeşermesi ve toplumun İslami bir sistem istemesi kendileri için büyük bir korku olmasına ve buna karşı olmalarına rağmen hiç biri genel anlamda bu değerlerle savaştığını ve engellemek için uğraş verdiğini söylememekte, aksine toplumu etkileyecek bir iletişim kurabilmek için İslam’a saygıdan ve Müslümanlıktan bahsetmektedirler. Burada amaç korku duyulan olgu ile mücadele ederken topluma kendini dost, aynı sınıfta ve aynı inançta göstermektir. Eğer halkımızın dini değerlerini külli ret veya baskı yoluna gitseler zaten bir irtibat da söz konusu olmaz.

Kendini toplumun renginden gösterdikten sonra ikinci aşamada, uğraşılması gereken olguyu tahrip etmek, yozlaştırmak ve soyutlamaktır. Malumdur ki, İslam dini külliyen hedef tahtasına oturtularak bir netice alınması beklenemez. Eğer açıkça İslam olgusu tartışılsa ve karşı çıkılırsa hiçbir inandırıcılığı da olmayacaktır. Kemalist sistemin ilk otuz yıl uyguladığı politika külli ret üzerine bina edilmişti. Ezanın Türkçeleştirilmesi, Kur’an kurslarına getirilen yasaklar, camilerin kapatılması ve Müslüman halkın kılık kıyafetine uygulanan baskılar sonuç vermek bir tarafa, toplum genelinde birikmiş bir öfkeye dönüşmüştür. Demokrat parti iktidarıyla birlikte rejim raydan çıkmak üzere olan bir tren misali makas değiştirmiştir. Ezanın tekrar Arapça olması, camilere yönelik baskıların azalması ve imam hatip okullarının açılması ile yeni gelen hükümetin halktan bir parça olduğu ve dini değerlere sahip çıkıldığı imajına yol açmıştır. Yıllarca baskı altında yaşayan, gizli mekânlarda çocuklarına dini değerlerini öğretmeye çalışan bir halk için bu adımlar küçümsenecek türden değildir. Ama dönemin başbakanına “Efendim sizin mürteci olduğunuz söylenmektedir?” şeklinde yöneltilen bir soruya verdiği cevapta: “debisi dolmuş ve taşmak üzere olan bir barajdaki suyu tahliye etmek için baraj setinde gedikler açtık” sözleri, yürütülen planlı psikolojik savaşın bir göstergesidir. Başta o dönemin başbakanı olmak üzere demokrat parti ileri gelenlerinin çoğunun İslami bir yaşantısı söz konusu değildi. Ama gerek propagandalarında gerekse halkın gönlünü kazanmak için atılan adımlarda rejime yönelik otuz yıllık öfke minimize edilmiş ve rejimi ayakta tutmuştur.

Uygulayıcılar açısından bakıldığında o dönemde, sistem için bilinçli bir selbi ve önleme harekâtı yürütülmüştür. Külli ret ve tahrip politikası terk edilip yerine cüzi kabul ve kısmi ihya politikasına geçilmiştir. Bu türden psikolojik savaşta hedef, toplum genelinin isteklerine sahip çıkıyor gözükerek zararlı olmayacak bir seviye yakalamaktır. Günümüzde dahi “İslam’a evet, ama dayatmaya hayır. Dine evet ama aşırılara hayır. Ferdi herkes yaşamalı ama topumun huzurunu bozmamalı” gibi görünüşte cazip gözüken sözde masumane yaklaşımlarla öncelikle Müslümanların zihninde farklı bir İslam anlayışı yerleştirilmeye çalışılmakta ve İslami değerler tartışma konusu yapılmaktadır. Değerler tartışma konusu yapılıp aşındırılırsa artık zayıf bir noktadan hedef alınan değerlere yönelik profesyonel saldırılara geçilir. Saldırıya geçebilmek için zihinlerin kirletilmesi gerekir. Bunun yolu medyada özellikle de görsel argümanlarla sürekli aynı konuları olumsuz bir şekilde işlemek adeta zihinlere kazımaktır. Bunun en somut örneği 28 Şubat döneminde yaşanmıştır.

28 Şubat döneminde bazı ajanların piyasaya sürülmesi ve entrikalarla İslami değerleri yozlaştırmak için yürütülen faaliyetleri hatırlamak gerekir. İslami tesettüre sokulan, masum havası verilen bazı figüranların önce canlı yayında “mağdur” ediliş hikâyesi ardından kanal kanal dolaştırılıp sözde yaşadığı kâbusu anlatma senaryolarıyla toplum genelinde bir sorgulama süreci başlatıldı. Bahsi geçen bayanın sıradan bir muhbir ve figüran olduğunu çok az kişi düşünebildi. Televizyon dizisi gibi her gün farklı figüranlarla oynanan oyunlar neticesinde şahıslardan çok İslam için hizmet yürüten yapılar tartışılmaya başlandı. Bu yapılırken İslami değerlere doğrudan saldırı yerine İslami yaşayan insan, grup ve cemaatler üzerinden üretilen senaryolarla psikolojik bir harekât uygulandı.

Neticede bugün gözaltına alınan dönemin kudretli paşası Çevik Bir’in bin yıl sürecek öngörüsü gerçekleşmese de o günün şartlarında amaç hasıl olmuş ve halkın yükselen dini değerlerine karşı profesyonel bir savaş yürütülmüştür. Uygulayıcılar sürekli dini din tüccarlarından kurtarmadan ve dini değerlere saygıdan söz ederek tüm yaptıklarına tepkisiz bir toplumsal süreç oluşturmayı başarmışlardır. Korku kaynaklı bir tepkisizlikle birlikte uygulanan senaryolardan etkilenenlerin sürece kapılarak uygulayıcılara tabi olması gözden kaçmamalıdır. O dönemin sözde mağduru bayanın bugün ne yaptığını çok az insan bilir. Belki o süreci yaşayan çoğu kimse bu figüranların ismini dahi unutmuştur. Ama devletin istihbarat teşkilatlarınca hazırlanan senaryo; İslami yaşantıdan uzaklaştırma, değerleri yozlaştırma noktasından etkili olmuş, gelişen İslami bilinçlenme sekteye uğramıştır.

İslami mücadele yürüten grup ve cemaatlerin hedef edilmesi için cüzi hatalar dahi büyütülerek kamuoyuna sunulmakta ve insanların ferdi olarak ibadetlerini yapmaları bir din anlayışı olarak zihinlere oturtulmak istenmekteydi. Çoğu zaman iftira ve karalama yoluna gidilerek toplumun cemaatlerden uzak durması ve temayül etmemesi arzulanmaktadır. Arzulamaktadır diyoruz çünkü bu durum halen devam etmektedir. İslami cemaatleri dış kaynaklı, başka ülkelerin taşeronu veya mezhebi yönlerden farklı sunmaya çalışarak toplum içinde bunlara yönelik bir tahrip yapılmak istenmektedir.

AK partinin varlığıyla göreceli bir rahatlık havasının olması aldatıcı olmamalıdır. İslami hizmet yürüten gruplara yönelik karalayıcı kampanyalar, toplum içinde küçük düşürme çabaları ve faaliyetlerinin önüne geçmeye çalışma, bugün halen devam ettiği ve bu insanların toplum ile bağının koparılması için birçok yola başvurulduğu bir ortam devam etmektedir.

Toplumun harcı olarak görülen ve silinemeyecek bir dini elbette kendi biçtikleri bir modelle topluma sunma ve zararsız hale getirme yoluna gidecekler ve yeri geldiğinde bu harçtan istifade edip kullanmaya çalışacaklardır. Resmi ideolojinin arzuladığı ve tasarladığı dini anlayış ferdi yaşam ile sınırlı kalmaktadır. Yine kitle iletişim araçları ve özellikle televizyonlar ile büyük tahribatlar yapılmaktadır. Bir yandan İslam anlayışını zedeleyici onlarca dizi ve film verilirken diğer taraftan sözde din adamları birçok konuda gerçek İslam anlayışıyla uyuşmayan dini yaklaşımlarla zihinleri bulandırmaktadır. Amaç, asıl değerler yerine arzulanan değerlerin toplumda yer bulmasıdır. Suya, sabuna dokunmayan din anlayışı on yıllardır oturtulmak istenmektedir. Yürütülen tüm psikolojik savaş ve tahriplerin amacı budur.

Allah’a emanet olunuz.

Abdullah HOCAOĞLU
 

Diger Basliklar
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -11
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -10
   KÖRLER VE SAĞIRLAR
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -9
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -8
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -7
   İKİ DAMLA GÖZYAŞI
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -6
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -5
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -4
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -3
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -2
   PSİKOLOJİK SAVAŞ -1
   HİZBULLAH CEMAATİNE KİM NİYE SALDIRIYOR
   BUGÜN BAYRAM
   TEK TÜRKİYE TEK CEMAAT KİMİN PROJESİ
   FOTOKOPİ DELİL OLMAZMIŞ
   BÜYÜK FELAKET ( I I )
   BÜYÜK FELAKET ( I )
   BİRİLERİNİN HEDEF GÖSTERMESİYLE Mİ HAREKETE GEÇİLDİ?
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git