Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Niye Allah yolunda ve ‘Ey rabbimiz, bizi şu zalimlerin yaşadığı beldeden çıkar, bize katından bir kurtarıcı, kendi katından bir destek gönder’ diye yalvaran ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz. (Nisa, 75)
Kutsal topraklar ve Hz. Muhammed Aleyhisselatu ve selam’ın miraç yolculuğuna çıktığı yer olan Filistin toprakları yanıyor ve Müslümanlar da Siyonistler tarafından genç, ihtiyar, kadın, çocuk ve bebek demeden her gün onlarcası katlediliyor. Adeta üzerlerine bombaların yağdırılmadığı ve gencecik insanların kanının akmadığı gün yok gibidir. Bu katliamlara ve insanlık dışı drama bütün dünya seyirci kalıyor. Televizyon ekranlarında vücudu, İsrail askerlerinin mermileri ile delik deşik olmuş birkaç aylık bebeği seyrettiklerinde de vicdanları sızlamıyor. Ama vicdanı Filistinli bebeğe sızlamayan aynı dünya, bilmem hangi denizde buzlar arasında kalan balinayı kurtarmak için merhamete gelip seferber oluyor.
Dünyanın jandarmalığına soyunan, insan hakları ve demokrasi havariliği yapan ABD ve Batılı devletler, insan haklarını kendileri için, çıkarları için ve hayvanlar için düşünürler. Filistinli ve başka bir yerdeki Müslüman için düşünmezler. Düşünmeleri de beklenilemez. Zaten onlardan merhamet beklemek de safdillikten başka bir şey olamaz. Çünkü onlar tek millettir ve aynı suça ortaktırlar. Ve tek milletliliklerini ispat edip İsrail’in yanında yer alıyorlar, yer almasalar da zulümlerine seyirci kalıyorlar.
ABD ve Batı’nın, Filistinlilere karşı yapılan İsrail’in bu mezalim, soykırım ve vahşetlerine karşı sessiz kalmalarını bir nebze de olsa anlamak mümkündür. Fakat Filistinlerle aynı dinde olan, aynı kıbleye yönelen, Filistin topraklarında miraca çıkan aynı peygambere inanan ve Filistinlilerle aynı ümmetin içinde yer alan İslam ülkelerinin Filistin’e karşı bu kadar duyarsız ve ilgisiz kalmalarını anlamak mümkün müdür?
Müslümanlara karşı yaptıkları bunca zulüm ve vahşetlere rağmen Halkları Müslüman olan İslam ülkelerinin çoğu, İsrail’le diplomatik, ekonomik, askeri ilişkilerini en üst seviyede tutmaktadırlar. Hata bu ülkelerden bazıları Müslüman halkına karşı İsrail’in cinayet şebekesi MOSAD’la işbirliği yapmaktadırlar. Böyle batı zihniyetli, İslam’dan uzak, iktidarlarını ABD veya Batı’nın desteği ile sağlamlaştırıp koruyan kukla liderlerden, Filistin davasına ve Filistin halkının çektiği acı ve ızdıraplarını anlamalarını, hissetmelerini beklemek ve onlara bel bağlamak abesle iştigaldir.
33 gün savaşında en gelişmiş silahlara sahip ve dünyanın yenilmez ordularından sayılan İsrail ordusunun Hizbullah direnişi karşında hezimete uğraması, İsrail’e hem dünyada ve hem de kendi halkı içinde prestij kaybettirdi. Hizbullah karşısında aldığı bu ağır yenilginin şokunu atmak ve kamuoyunda oluşan olumsuz havayı dağıtmak için İsrail hükümeti, Hizbullah’ın seçkin komutanlarından Muğniye’yi hedef aldı. Hem de Suriye gibi Hizbullah’a destek ve yardımlarını esirgemeyen bir ülkede bu terörist eylemi gerçekleştirdi.
Bu menfur olayın ardında ve yapılan cenaze töreninde, Lübnan halkına konuşan Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah, İsrail’e karşı “Uygun zamanda Şehidin intikamını alacağız. Ve bu sefer İsrail ordusuz kalacaktır…” şeklindeki sert açıklaması İsrail’i alarma geçirdi. Korkulu rüyası haline gelen Hizbullah’ın bu açıklaması ile tekrar şoke olan İsrail, savunmasız Filistin halkına yöneldi. Ve son yılların en acımasız katliamlarını işlemeye başladı.
Hamas’ın kontrolünde olan Gazze, hem karadan ve hem de havadan bombalanmaktadır. Günlerdir elektriksiz, susuz, ilaçsız ve en temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılmış Gazze halkının üzerine boşaltılan bombalar, tank ve toplarla her gün onlarca masum insanın kanı akıtılmaktadır.
Bu insanlık dışı dram ve vahşeti Filistinli Müslümanlar için reva görenler, bir gün muhakkak bir Selahaddin ile karşılaşacaklar ve karşılaştıklarında da sonlarının geldiğini anlayacaklardır.
Bu Ümmet bir Selahaddin daha çıkarmaya muktedirdir. Eğer ümmet bu gün böyle bir kahraman ve komutanı çıkaramazsa, Allah’ın takdir ettiği günde, Kudüs’ü kurtarana kadar gülmeyen bir Selahaddin çıkacaktır. Filistin’e, hatta bütün Müslümanlara bir Selahaddin lazım. Selahaddin’i Eyyubi Kudüs’ü Haçlılardan geri almak için namazlarını günlerce at üstünde kılmış, necis ayaklar altında çiğnenen Kudüs’ü nasıl kurtaracağını hep düşünmüş ve Kudüs’ü kurtarıncaya kadar da gülmemiştir. Ona niçin gülmüyorsun diye sorulduğunda: “Kudüs Haçlıların ayakları altında inlerken ben nasıl gülebilirim” diye cevap vermiştir.
Ey Selahaddin! Kudüs’ü kurtarmak için gece gündüz at üstünden inmedin, onun uğruna gülmeyi kendine haram kıldın, günlerce at üstünde namaz kıldın. Ve sonunda Kudüs’ü Haçlılardan temizledin. Heyhat! Senden sonra necis ellerden kurtardığın o kutsal topraklara bir necis el daha uzandı. Bugün Kudüs ve halkı, lanetli Siyonistlerin ayakları altında inlemektedir. Bütün dünya Kutsal topraklara yapılan bu iğrenç saldırılar karşısında sus pus olmuştur. Diğer tarafta perişan haldeki ümmet, param parça olmuş debelenmekte… Parça parça olmuş mazlum ümmettin başındakiler, Kudüs’ten kovduğun Haçlıların çocuklarına muhtaç, aciz ve zavallı… Haçlı devletlerinin yaşam tarzlarını benimsemiş ve bu küfri yaşam biçimlerini Müslüman halklara zorla dayatmaktalar… İslami duyarlılık günden güne kaybolmakta, zavallı ümmet kurtuluş günlerini ve kurtarıcılarını beklemektedir…
Kudüs özgürlüğüne kavuşacak günü sabırsızlıkla beklemektedir. Bugün ümmetin kahramanları özgürlük meşalesini yakıp Kudüs’ü kurtarmak için cihad meydanına yürümektedirler. Hamas ve Hizbullah, günümüzün Selahaddinleri olarak direniş meşalesini yakıp ikinci Kudüs destanını yazmak için yeni bir çığır açtılar. Her gün kanları akıtılan onlarca şehid, Kudüs’ün esaretten kurtarılmasının işaretini vermektedir. Allah yolunda şehid verildikçe zafere daha çok yaklaşacak. Bugünlerde verilen onca şehid, zaferin çok yakınlarda olduğu, Kudüs’ün ve bütün ümmetin esaretten kurtarılacağının habercisidir.
Niye Allah yolunda ve ‘Ey rabbimiz, bizi şu zalimlerin yaşadığı beldeden çıkar, bize katından bir kurtarıcı, kendi katından bir destek gönder’ diye yalvaran ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz. (Nisa, 75)
Ey Selahaddin! Kudüs’ü kurtarmak için gece gündüz at üstünden inmedin, onun uğruna gülmeyi kendine haram kıldın, günlerce at üstünde namaz kıldın. Ve sonunda Kudüs’ü Haçlılardan temizledin. Heyhat! Senden sonra necis ellerden kurtardığın o kutsal topraklara bir necis el daha uzandı. Bugün Kudüs ve halkı, lanetli Siyonistlerin ayakları altında inlemektedir. Bütün dünya Kutsal topraklara yapılan bu iğrenç saldırılar karşısında sus pus olmuştur. Diğer tarafta perişan haldeki ümmet, param parça olmuş debelenmekte… Parça parça olmuş mazlum ümmettin başındakiler, Kudüs’ten kovduğun Haçlıların çocuklarına muhtaç, aciz ve zavallı… Haçlı devletlerinin yaşam tarzlarını benimsemiş ve bu küfri yaşam biçimlerini Müslüman halklara zorla dayatmaktalar… İslami duyarlılık günden güne kaybolmakta, zavallı ümmet kurtuluş günlerini ve kurtarıcılarını beklemektedir…
