Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
İslam, ahiret ile ilgili çabaları bir tarafa bırakıp dünyaya yönelmeyi, saadet ve mutluluğu sadece dünyada aramayı kabul etmez. Kur’an toplumunun ölçülü ve dengeli bir şekilde dünya ve ahiret için çalışması, her iki dünyada mutluluğa ulaşmak için çabalaması istenir. Nihai hedef sadece ahiret hayatıdır. Ebedi olan ahiret hayatı bir hakikat olup hayatın bizzat kendisi olduğundan birçok ayeti kerimede Mü’minler, ahiret için çabalamaya, ömürlerini dünyayı kazanmak için heder etmekten kaçınmaya çağrılırlar.
Dünyada mutlu bir hayat edinmek için çabalayan Kur’an toplumunun asıl hedefi ahiret hayatına odaklanmıştır. İnsanoğlu, geçici yaşam alanında tayin edilen ömrünü tamamladıktan sonra ölüm köprüsünden geçerek ebedi hayata açılacak. Dolayısıyla ebedi hayatla arasına kalın duvarlar örüp bütün enerjisini geçici hayata feda etme gibi bir gaflete düşmemesi için sürekli uyarılmaktadır.
İnsanın gelişmesi, manevi yönüyle kemale ulaşması, insani ve ahlaki bir yücelik kazanması için dünya hayatı bir vasıta hükmündedir. Kemale ulaşma ve erdem ışığında insanın ulaşabileceği ebedi saadet ve güzel hayat sadece ahirete has kılınmıştır.
İnsanın gaflete duçar olup enerjisini dünyaya yönlendirmesi, kendisini dünyanın sınırlarına mahkûm etmesi ve ahireti unutup dünyayı biricik hedef görmesi şiddetle kınanmıştır. Oysa dünyada kimseye muhtaç olmadan temiz bir hayata sahip olma, rızık için çabalama ve meşru alanlarda gelişim sağlama teşvik edilmiştir. Karşı çıkılan ve red edilen bugünkü Batı düşünce ve anlayışının dayattığı gibi, her şeyin dünyaya hasredilmesi ve dünya hayatının biricik hedef olarak tayin edilmesi anlayışıdır.
Dünyaya odaklanan Batı anlayışında ahiret gibi bir inanç olmadığı için bu medeniyetin büyüsüne kapılan insanlar güç ve servet sahibi olmaya odaklanırlar. Hedefleri tamamıyla bu noktaya kilitlenir. Dolayısıyla insani denilen erdemler hiçbir mana ifade etmez. Her yerde güç ve servet sahiplerinin sözü geçer. Bunlardan yoksun insanlar ahlak ve kemalde zirveye de ulaşsalar da fazla önem taşımazlar.
Batı medeniyetinde kâinatın yaratıcısı ve her şeyi kontrolünde tutan Allah düşüncesi ve insanların yaptıkları amellerinin karşılığıyla ahirette yüzleşecekleri inancı olmadığı için bütün mutluluklar dünya odaklıdır. Ahiret inancı ve bilincine sahip olmayan kesimlerin güçlü olduğu bir dünyada tanık olduğumuz kan, gözyaşı, işgaller ve katliamlarla bazı insanlar zevkin zirvesine ulaşırken bazılarının ise hayatı karartılır. İnsanlığı tehdit eden kitle imha silahlarının ateşlenme düğmelerinin birkaç sarhoşun eline verilmesiyle dünyayı kimseyle paylaşmak istemeyen ve mutluluğun sadece kendilerine ait olmasını hedefleyen güçler, ölüm silahlarıyla insanlığın hayatını büyük tehlikelerle yüz yüze getirdiler.
En güzel kelam Allah Teala’ya aittir. O halde meramımızı, konuyu apaçık ortaya koyan ve insanları mest eden ayet-i kelimeler açıklasın.
1- Red Edilen Dünya
“Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve ayetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak. İşte onların, kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir!” (Yunus Suresi 7-8)
“Onlar, hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir; biz, bir daha da diriltilecek değiliz, demişlerdi.” (En’am Suresi 29)
“Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar; inkâr edenler ise (dünyadan) faydalanırlar, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir” (Muhammed Suresi 12)
Burada “inkâr edenler” ifadesiyle, ahiret hayatını tanımayan, hayatın sadece bu dünyaya ait olduğuna inanan, bir ömür mideleri ve şehvetleri için çabalayan insanlardan bahsedilmekte, bu insanlar ahiret gibi bir düşünceden yoksun hayvanlara benzetilmektedir.
“Kim, (yalnız) dünya hayatını ve ziynetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; (dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler (zaten) bâtıldır. (Hud Suresi 15-16)
“Allah dilediğine rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir. (Ra’d Suresi 26)
“Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme. İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir.”(Necm Suresi 29-30)
“Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız. Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür.” (İsra Suresi 18-19)
2- Ahiret Hayatının Önemi ve Dünya Hayatına Tercih Edilmesi
“Fakat siz (ey insanlar! ) dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı daha devamlıdır.” (A’la Suresi 16-17)
“Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!” (Ankebut Suresi 64)
“Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura Suresi 20)
Yukarıda zikredilen ahiret kazancı, Mü’minin salih amelleri karşılığında elde ettiği sevaplarıdır. Ahiretin hedeflenmesi ve kulluğun gereği gibi yerine getirilmesiyle bereketli tarlalara ekilen ekinlerin bitmesi gibi amellerin karşılığında verilen sevaplar bereketli mahsuller gibi kat kat arttırılır. Hz. Peygamber (sav)’in buyurduğu gibi “Dünya, ahiretin tarlasıdır”
“Size verilen şey, yalnızca dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha süreklidir. Bu mükâfat iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir” (Şura Suresi 36)
3- Arzu Edilen Dünya
“Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler” (Bakara Suresi 201)
“Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas Suresi 77)
Karun gibi zengin bir azgının şahsında yapılan nasihatlerde bile Allah Teala’nın “Dünyadan da nasibini unutma” tavsiyesinde bulunması, İslam’ın dünyayı red etmediğini, çalışma ve gayret edilmesine işaret ettiğini göstermektedir. Ancak dünyada nasibin unutulmaması ise sınırsız değildir. Bazı ölçülere dayandırılmıştır. İnsanın dört tarafını kuşatan, dünya zevk ve şehvetine sürükleyen, gaflete düşüren ve ahiret hayatını gölgelendiren dünya ise tamamıyla red edilmiştir. Öyleyse dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmak için ölçülü bir yol tutulmalı ve yoğun çaba harcanmalıdır.
“Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.” (Nahl Suresi 122)
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?” (En’am Suresi 32)
Ayeti kerimede önemli bir nükte göze çarpmaktadır. Mutlu kılınmaya ve geliştirilmeye çalışılan dünya hayatı hiçbir şekilde ahirete, uhrevi mutluluğa, insanın manevi olarak kemale ulaşmasına ve ahlaki gelişmesine engel olmamalıdır. Böyle bir durumda dünyanın ahiretin tarlası olduğu gerçeğine ters düşen bir tutum söz konusu olduğundan insanın manevi açıdan kemale ulaşmasına ve ebedi saadet beklentisine aykırı bir durum ortaya çıkar. Dünya hayatının mutluluğu derken, ahiret hayatıyla ilgilenmeme ya da ibadetlerden el etek çekme gibi bir eğilim kastedilmemektedir. Aksi taktirde ebedi hayata sahip ahiret hayatı tamamıyla heba edilir.
Yollarını kaybetmiş insanların hakikate yönlendirilmesi, Allah yolunda mücadele, dünyalıklardan el etek çekerek Allah yolunda cihad ve şehadet, Allah Teala’nın büyük övgüsüne mazhar olan ibadetler olup, Kur’an toplumunun özellikle bu ibadetlerle uğraşması tavsiye edilmiştir. Büyük bedeller isteyen bu ibadetlerin karşılığının ise bizzat Allah Teala tarafından verileceği ayeti kerimelerde zikredilmiştir.
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” ‘Tevbe Suresi 24)
“Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nur Suresi 37) İşte onlar Kur’an toplumunun salih fertleridir. Ayet-i kerimede onların en bariz özellikleri zikredilmiştir.