Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Bugünlerde ABD Dışişleri Bakanı Rice ve Savunma Bakanı Robert Gates, NATO’yu tarihinde ilk defa Afganistan’da içerisine düştüğü büyük çıkmazdan kurtarmak için yoğun çaba içerisindeler. Afganistan problemini halletmek için askeri güçlerini bu ülkeye sevk eden NATO, başarısızlığından dolayı içinden çıkılmaz buhranla karşı karşıya gelmiş, üyeler arasında iki taraflı çekişmelere sahne olmuştur.
Afganistan’da Güney Atlantik Asamblesine üye 40 ülkenin 43 bin askeri gücü bulunmaktadır. Bu güçlerin, Taliban isyanını bastırma, ülkede emniyeti sağlama ve Afganistan’ın kalkınmasında rol alması hedeflenmişti.
Afganistan’ın Doğusu ve Güney Doğusunda stratejik noktalarda konuşlanmış olan bazı üyelerin cepheden çekilme kararı alması NATO’yu büyük bir krizin eşiğine getirdi.
Amerika’nın Afganistan’a daha çok asker gönderme teklifi Alman devleti tarafından ret edildi. Kanada ise askerlerini çekeceğini açıkladı. Asıl kriz, Taliban’ın eylemlerini yoğunlaştığı dönemde NATO komutanlarının en az 7.500 asker istemesiyle ortaya çıktı. Bundan sonra da Avrupa başkentlerinde başlayan olağanüstü NATO zirveleri, Afganistan konusunda Amerika ile müttefiklerini karşı karşıya getirdi. NATO’ya bağlı ülkelerin savunma bakanlarını Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta bir araya getiren zirvede Amerika savunma bakanı Robert Gates, ABD’nin iki ortağı olan Almanya ve Kanada’yı tehdit eder bir dille uyarıp Avrupa’yı Afganistan’daki yenilginin sebebi olarak gösterdi. Bu diplomatik tartışmanın devamında NATO Başkanı Hoop Scheffer Amerikan tarafını tutarak Avrupalı çevreleri kızdıran konuşmasında, Afganistan’da NATO’nun yenilmesi durumunda bu sonucun Avrupa ülkelerinde terör saldırılarının artmasına yol açacağını iddia etti. Daha sonra Scheffer: “Bu, terörizmle savaşın ön cephesidir. Hindi kuş’ta yapılan bir işin önemi çok büyüktür. Eğer terörizm Afganistan’da yenilgiye uğramazsa bunun sonuçları sadece bu ülkede değil, Londra, Bürüksel ve Amsterdam gibi daha geniş alanlarda hissedilecek”
Bu sivri çıkışlardan sonra Avrupa’nın siyaset bilimcileri Bush’un Afganistan buhranını eleştirip Beyaz Saray’a ve NATO yöneticilerine çağrıda bulunarak, NATO’nun ve Amerika’nın sorunlarının savaş meydanına yeni asker sevk edilmesiyle çözülemeyeceğini ifade ettiler. Avrupa gazetelerinde yayınlanan sivri makalelerin içinde hepsinden daha çok cezp edici olan, Times Gazetesinde yayınlanan makalede Amerika’ya yapılan hitapta; “Bu buhranda en önemli ortağın İngiltere’den bile bir beklenti içerisinde olmaman gerekir” deniyordu. Times Gazetesi ayrıca; “Daha çok askerin gönderilmesinin Afganistan problemini hal edip etmeyeceğini kimse bilmiyor. Amerika, İtalya, Fransa ve Almanya durumlarını biliyorlar. İngiltere ise Afganistan’a asker gönderme imkânına sahip değil. Siyasi liderler çözüm yolu ararken askerlerimiz can veriyorlar. Tek bir çıkış yolu askerlerimizin sırt çantalarını sırtlarına alıp Afganistan’ı terk etmeleridir” Times’in yazıları, Afganistan belasında yalnız kalan Amerika’ya yönelik olup Gates ve Pentagon’u hedefliyordu. Irak’ta olduğu gibi Afganistan’da da savaşı başlatan Bush’un bu ağır yükü sırtlamasından başka yol kalmamış.
Vilnius’tan Münih’e NATO’nun Çelişkileri
Afganistan’da kışın şiddetli yenilgilerinden sonra Rice ve Gates’in bütün umutları gerçekleşecek iki oturumdaydı. Amerikalı diplomatlar bütün hazırlıklarını yapmış, bu iki oturum boyunca NATO üyelerini Afganistan bataklığına yeni askeri güçler göndermeye ikna edip anlaşma imzalatmak için yoğun çaba harcıyorlardı.
Her ne kadar birlik görüntüleri sergilendiyse de, Amerikan basınına göre NATO’nun hiçbir üyesi Afganistan’a daha fazla asker gönderme sözü vermedi. Münih oturumunda ise yoğun çabalar sarf edilmiş, Gates timinin Almanları ikna uğraşılarından sonra Berlin, askeri gücüne sadece 200 asker takviyesinde bulunacağı duyurmuştu. Amerika’nın diğer müttefikinin Afganistan’ın güneyine daha fazla güç konuşlandırmadan kaçındıkları göründü.
Böylece Litvanya ve Münih oturumları başka gerçekleri de ortaya çıkardı. Almanya ve Kanada ile birlikte son yıllarda Afganistan’ın doğusunda ve güneyinde savaşın önemli yükünü sırtlayan Fransa, İspanya, Türkiye, İtalya, Hollanda, Danimarka ve Romanya gibi Amerika’nın diğer müttefikleri de, bu cephelerde faaliyet yürütmeye meyilli olmadıklarını ortaya koydular. İşin ilginç tarafı, NATO komutanlığı bayrağı altında bulunan bu ülkelerden çoğu yer değiştirme isteğinde bulunup, doğuda ve güney doğuda görev yapan askerlerinin Afganistan’ın daha problemsiz bölgesi olan Kuzey’e kaydırılmasını istediler. Bu teklif, Gates ve Scheffer için kabul edilemezdi. Zira NATO üyeleri Afgan buhranından çıkışla ilgili ümitlerini yitirdikleri gibi, savaşın meşruiyeti hakkında da tereddütler taşımaya başlamışlardı.
Bugün NATO’nun Afganistan’da içerisine düştüğü kötü durum, savaşı idare şeklindeki ihtilaftan öte bir hal almış. NATO’nun Afganistan’da içerisine düştüğü çıkmaz daha derin bir buhranın olduğunu ortaya çıkardı. Birçok stratejist ve askeri uzman soğuk savaş döneminden kalan NATO’da böyle bir çatlağın oluşacağını uzun zaman önce haber vermişlerdi. Amerikalı stratejistlere göre bugünkü durumuyla Batı’nın gücü NATO, Bush’un tarifini yaptığı terörizmle mücadelede müdahaleci konumdadır. Balkan probleminden Afganistan’a kadar NATO’yu dünyadaki problemlere müdahalede bulunmaya, Avrupa’yı ortaklığa ve dünkü müttefiklerini dünya buhranlarının içerisine sürüklemeye çalışan Amerika, böylece NATO’yu dönüştürmeyi hedefliyordu. Fakat Avrupa’nın siyasi liderleri böyle bir düşünceyi paylaşmaktan kaçınıyorlar. Avrupa ülkelerinin çoğu, dünyanın kargaşalı alanlarına girme konusundaki Beyaz Sarayın projelerine kuşkuyla yaklaşıyorlar. NATO’nun buhranlı alanlara müdahalesi çelişkinin asılını teşkil etmektedir.
Aslında Amerikalılar, Afganistan buhranını istisnai bir durum olarak kabul ediyorlar. NATO’nun kabul etmesi ve Birleşmiş Milletlerin de onaylamasıyla değil, bizzat kendileri karar alıp Taliban’a karşı savaşın meşruluğunu ileri sürmüşlerdi.
Bugün Amerika ve Avrupalılar, NATO’nun konumu ve dünyadaki buhranlara karşı tutumu konusunda ihtilaf içerisindeler. Avrupalılar askeri ve emniyet alanlarında NATO’nun şemsiyesi altında bulunmaktan kaçınıyorlar. Ya da askeri güçlerinin Amerika’nın küçük bir grup askeriyle birlikte NATO’nun askeri birliğini oluşturmasını istemiyorlar. Belki Avrupa ülkeleri bu gerçeği açıkça dile getirmekten kaçınıyorlar. Fakat bu ülkelerin kamuoyunda, değişik alanlardaki uzmanlarının konferanslarında ve Avrupa başkentlerinde yapılan savaş karşıtı gösteri ve mitinglerde bu gerçek açık bir şekilde dile getirilmektedir.
NATO Çıkmazının Kabil’deki Yankıları
NATO merkezinde ortaya çıkan ihtilaf, Afganistan’ın siyasi ve askeri arenasında gecikmeden yankılanmaya başladı. Taliban, askeri alanda eylem seyrini gittikçe tırmandırıp hâkimiyet alanını daha da genişletti. Siyasi alanda ise Karzai hükümeti içte yoğun eleştiri ve çekişmelere sahne oldu. Yedi yıldır fedakârlıklarda bulunarak Kerzai hükümetini destekleyen cihad grupları, yollarını ayırıp karşı cepheyi oluşturmaya başladılar.
Afganistan’ın siyasi grupları, Kabil hükümetinin NATO’ya teslim olmasıyla Afganistan’ın emniyetsiz bir hale dönüştüğünü açıkça dile getiriyorlar. Karzai’nin, pençesine sıkıştığı bu soruya cevap vermesi bekleniyor. Neden bu müddet içerisinde Afganistan’ın savunması için ciddi hazırlıklar yapılmayıp ordu kurumu geliştirilmemiş, ülkenin askeri mukadderatı NATO ve Amerika kuvvetlerine havale edilmiş?
Afganistanlı uzmanlar NATO içerisindeki derin ihtilafların birkaç oturum ve müzakere ile halledileceğine inanmıyorlar. Afganlılar, yabancıların Afganistan’da savaşma kabiliyeti ve ölü verme cesaretinde bulunamayacaklarını yüksek sesle dile getirmektedirler.
Amerika’nın bütün müttefiklerinin, özellikle de İngiltere’nin stratejik Helmend cephesinde silahlarını kapatıp saldırı halindeki Taliban’la anlaşma peşinde olduğunu ileri sürüyorlar. Afgan cihad gruplarının görüşlerini açıklayan Kabil gazeteleri, bu ülkede NATO memurluğunun uzun süredir sona erdiğini ifade etmektedirler. Bundan sonra Karzai hükümetinin İsaf ve Amerika’dan herhangi bir mucize beklentisi içerisinde olmaması gerektiğini de her zeminde yüksek sesle seslendirmeye çalışmaktadırlar.
Afgan cihad gruplarından birinin rehberinin bu çağrısı, işin geldiği boyutu açıkça ortaya koymaktadır. Son konuşmalarından birinde Karzai’ye çağrıda bulunan bu şahıs, Irak başbakanı Maliki’nin tecrübelerinden yararlanmasını istedi. Buna göre, Kabil hükümetinin çağrıda bulunup bütün siyasi ve cihadi grupları bir şemsiye altında toplayarak, ülke savunmasında bütün tarafların pay sahibi olduğu bir yapılanmaya gitmesi gerekir.